Saff Suresi, Kur’an-ı Kerim’in altmış birinci süresi olup Medine döneminde inmiştir ve 14 âyettir. Sûre, adını 4. âyette geçen “saff” kelimesinden almıştır. Teğâbun süresinden sonra nâzil olmuştur. Saff, sıra, dizi demektir. Sûrede başlıca, Allah yolunda cihadın fazileti konu edilmektedir.
Saf suresi 6. ayet arapça yazılışı
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ يَٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ إِنِّى رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَىَّ مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِ وَمُبَشِّرًۢا بِرَسُولٍ يَأْتِى مِنۢ بَعْدِى ٱسْمُهُۥٓ أَحْمَدُ ۖ فَلَمَّا جَآءَهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالُوا۟ هَٰذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Saf suresi 6. ayet okunuşu
Ve iz kâle îsebnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiren bi resûlin ye’tî min bagdîsmuhû ahmed(ahmedu), fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun).
Saf suresi 6. ayet meali
Diyanet İşleri (Yeni) Meali: Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: Meryem oğlu İsa da: “Ey İsrailoğulları! ben size Allah’ın elçisiyim. benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim).” demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince “Bu, apaçık bir büyüdür.” dediler.
Ömer Çelik Meali: Meryem oğlu İsa da: “Ey İsrâiloğulları! Ben size Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberim; daha önce inen Tevrat’ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed adındaki bir peygamberi müjdelemek üzere geldim” demişti. Fakat o müjdelenen Peygamber, kendilerine apaçık deliller getirince: “Bu düpedüz büyü!” dediler.
Saf suresi 6. ayet Tefsiri
Hz. İsa da İsrâiloğulları’na gönderilen peygamberlerden biridir. Onlara Allah’ın emirlerini tebliğ etmişti. Tevrat’ın hükümlerini tatbike devam etti. Getirdiği esasların Tevrat’ı doğrulayıcı muhtevada olduğunu, kendisinin de Tevrat’ta haber verilen vasıflara sahip olduğunu, yani yalancı biri olmadığını bildirdi. İkinci olarak, kendisinden sonra “Ahmed” adında bir peygamberin geleceğini müjdeledi. Ahmed; “Allah’a en çok hamd eden kişi” veya “ahlâkının güzelliği sebebiyle en çok methedilen, kullar arasında en çok övülen kişi” gibi mânalar ifade eder. Hz. İsa’nın müjdelediği bu Peygamber, Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Zira onun bir adı da Ahmet’tir. Nitekim bir hâdis-i şerfte şöyle buyrulur: “Benim beş tane ismim vardır: Ben Muhammed’im, Ahmed’im. Ben, Allah’ın kendisiyle küfrü silip süpürdüğü Mâhî’yim. Ben insanların, ayaklarının ucunda haşrolunacağı Hâşir’im ve ben Âkib’im.” (Buhârî, Tefsir 61/1; Muvatta, Esmâu’n-Nebî 1)
İsrâiloğulları’na kendi kitapları ve peygamberleri vasıtasıyla Hz. Muhammed (s.a.s.)’in son peygamber olarak gönderileceği haber verildiği ve onu sahip olduğu vasıflardan çok iyi tanıdıkları halde, Efendimiz (s.a.s.) apaçık deliller getirip onları dine çağırdığı zaman ona inanmadılar, getirdiği delilleri de “açık bir sihir, düpedüz büyü” olarak nitelediler. Dolayısıyla bu âyet hem Ehl-i kitabı yeniden düşündürüp Peygamberimiz (s.a.s.)’e imana yönlendirmekte, hem de Arapların ve diğer milletlerin onların hallerinden ibret alıp intibaha gelmelerini öğütlemektedir. (Tefsir Ö. Çelik)