Cereyan; bir yönden bir yöne doğru akma, akış, geçme, geçiş, olma, oluş, vukū bulma, elektrik yüklü zerrelerin bir yöne doğru yer değiştirmesi olayı ve bu olayın meydana getirdiği etki, elektrik akımı, seyyâle gibi anlamlara gelir. Cereyan mecaz anlamı ise; fikir, sanat veya siyâset alanlarında ortaya çıkan belli bir görüş tarzı demektir. İşte cereyan kelimesi ile ilgili cümleler.
– Karadeniz’in suları, tek çıkış kapısı olan Boğaz’dan uslu uslu geçmek istediği halde Boğaziçi’nin tabiî ârızaları (…) bu cereyânı kışkırtır, kamçılar (…) istikāmetini değiştirmeye zorlar. (S. Ayverdi)
– Vak’anın cereyânı sırasında odada başka kimse yokmuş.
– Köşkün derinliklerinde cereyan eden rûhî bir trajediden haberi olmayan bu kadın yengeme her fırsatta doktor Râgıb’ı methediyordu. (P. Safâ)
– Uçuşan kar tâneleri, her an değişen cereyanlara tebaan oradan oraya savruluyorlardı. (M. Rauf)
– İkisinin arasında uzun bir dakîka cereyan ediyor. (H. Z. Uşaklıgil)
– Türkiye’deki şehirleşme sanâyileşmenin bir fonksiyonu tarzında cereyan etmemektedir. (E. Göze)
– … Görüşlerimizde Haçlı dünyâdan gelen her sese, her cereyâna nasıl da gözü kapalı saygı gösteriyorduk. (S. Ayverdi)
– Mevsimin müsâit cereyan eden ilk cumalarından biri olan bugünde kirâ arabaları nâdirdi. (H. Z. Uşaklıgil)
– ünkü netîce, ya Cermen veyâhut İslav nüfûzunun galebesine müncer olacaktır. Yâni Avrupa politikasına bu iki cereyandan biri tahakküm edecektir. (A. Râsim)
– Gözlerinin önünde cereyan eden meselelere kanâat etmeyip… (S. Ayverdi)
– Elem ve ıztırap ile cereyan eden bu hayât-ı hüzn-engîzi içinde en büyük arzusu mektebe gitmek idi. (S. Sezâî)
– Adamcağızı cereyan çarptı.