Üslup; oluş, yapış veya yapılış biçimi, anlatma biçimi, tutulan yol, tarz, usûl gibi anlamlara gelir. Ayrıca üslup; bir sanatçının veya bir devrin kendine has anlatış biçimi, ifâde yolu, stil demektir. İşte üslup kelimesi ile ilgili cümleler.
– Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat bize bir eda ve üslup dersi verir. (A. Ş. Hisar)
– Hiçbirinin üslûbu yanı başındakini tutmayan (…) villalarıyle, küçük memur mahalleleriyle yeni şehrin kurulduğu devirdi bu. (A. H. Tanpınar)
– Bu üslup ruhumun yazıma akseden hâletini gösteriyor. (R. H. Karay)
– Meseleyi üslûplu bir şekilde anlatmaya çalış.
– Dili, üslubu, istiareleri, hayalleri herkesinkinden ayrı olan bu eserin mevzusunu bile başkalarınınkine benzetmedi. (A. H. Çelebi)
– Bence İstanbul’un asıl şâirleri, adım başında titrek ayaklarıyle geçmiş zamanlarının peşinde dolaşan, onu üslûpsuz apartman köşelerinde, iki yanı henüz boş asfalt üzerinde (…) beyhûde yere arayan bu (…) bîçârelerdir. (A. H. Tanpınar)
– Ne yaşayışın ne düşünüşün ne giyinişin üslûbu kaldı. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Devirlerin ve nesillerin de kendilerine has temleri ve üslûpları olduğu mâlûmdur. (M. Kaplan)
– Üslup beyan aynıyla insandır. (Y. K. Beyatlı)
– Akademisi gençleriyle bir gün üslûplar hakkında konuşuyorduk. (A. Hâşim)
– (Ey Rasûlüm! İnsanları) Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et ve (lüzûmu hâlinde) onlarla en güzel bir üslûpla mücâdele et… (en-Nahl, 125)
– Mühim olan, bu yerleşmiş ve kökleşmiş medeniyette en basit, en sâde işlerin ve günlük hayat îtiyatlarının dahi bir üslûp ve nizâmın tasarrufu altına alınmış olmasıydı. (S. Ayverdi)