Külfet; sıkıntı, zahmet, meşakkat, yorgunluk, büyük masraf yükü, yük hâline gelen aşırı kayıt, merâsim, resmiyet gibi anlamlara gelir. İşte külfet kelimesi ile ilgili cümleler.
– Biz, sen okuyasın diye bunca külfete katlanıyoruz.
– Doğum günüm için, bu kadar külfete katlanmasaydınız.
– Oğlunun düğünü için büyük külfete girdi.
– Herifler hırsıza benzemiyorlardı; öyle olsa bu kadar külfete girmeden soyarlar, soğana çevirirler. (A. M. Efendi)
– Dört defa gezdiği bu yeri tekrar görmek, artık onun için bir külfet. (R. H. Karay)
– Ben öyle külfeti sevmem, biraz perîşan ol. (M. Nâci)
– Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım. (A. Kabaklı)
– Mebrû’nun bakım ve terbiye külfeti efendinin odalığı Neveser Kalfa’nın üstünde. (S. Ayverdi)
– İki devlet de birbirine karşı silahlanmış, bu sonuç her iki devlet için de hem ekonomik hem de askerî bakımdan büyük bir külfet yaratmıştır.
– Onların bize külfet yüklemelerinden de kötü arkadaşlık etmelerinden de korkulmaz. (K. Çelebi)
– Senin bana külfet olduğunu da kim söyledi?
– İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur. (A. H. Çelebi)
– Bizans’ın asırlarca işlenmiş, bin türlü külfet, merâsim ve âdapla dolu, altına ve sırmaya garkolunmuş derin ilâhîli rûhânîliğini, dedelerimiz bu şehit türbelerinin başında yaktıkları ilk mumla yendiler. (A. H. Tanpınar)
– Artık aileme külfet olmaya başladığımı düşünüyorum.
– Külfetle donatılmış bir yemek masasının önünde başbaşayız. (R. H. Karay)
– Sahîbe Hanım’a çocuklar gibi dâima anne derdi, vâlide hitâbında bir sahtelik, bir külfet-perdazlık hissederdi. (H. Z. Uşaklıgil)
– Nimete erişmek için, külfete katlanmaya hazır olmak gerekir.