Bulanık; saf, duru ve berrak olmayan, bulanmış olan (su vb. sıvı), açık seçik olmayan, net görünmeyen, iyi seçilemeyen, (hava için) bulutlu, kapalı, donuk, anlamsız, fersiz, niteliğitam anlaşılmayan gibi anlamlara gelir. İşte bulanık kelimesi ile ilgili cümleler.
– Bulanık kıyı sularında akşam oluyor. (Y. Z. Ortaç)
– Pınar bulanık akıyor.
– Koltuğuna oturdu, Haliç’in bulanık sularına daldı. (F. R. Atay)
– Bulanık sularda balık tutmaya mı çalışıyorsun?
– İzmir-Bursa yolculuğundan dönüşümde ben böyle bulanık bir politika havası içinde bulmuştum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Bu fotoğraf çok bulanık, yüzünü ayırt edemiyorum.
– Çok partili demokrasi hâlâ Türkiye’de yerleşmiş midir? Orası bulanık kaldı. (B. Felek)
– Her şey bulanık görünüyor. Yeni bir gözlüğe ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
– Dimdik oturuyor, bulanık ve ıslak gözlerle ona bakıyordu. (P. Safa)
– Kamera kayıtlarındaki görüntü bulanık, şahıs tam ayırt edilemiyor.
– Bu tasarım için bulanık renkler kullanmak iyi bir fikir değil.
– Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
– Bir musluğu açtığınız zaman bile su, evvela bulanık gelir. (N. F. Kısakürek)
– Televizyonda görüntü bulanık, onarım gerekiyor.
– Işık vursa bile içine fer düşmeyen bulanık gözlü bir küçücük sıska, yılgın köpekti. (R. H. Karay)