Kamara; gemilerde yolcu ve görevlilere ayrılmış bölme, gemi odası demektir. İşte kamara kelimesi ile ilgili cümleler.
– Hasan, kaptan kamarasında uyuyakalmış.
– Annem kamaraya girdi, ben güverteye çıktım. (R. E. Ünaydın)
– Kamarada etrâfımı göremiyorum, arkadaşla konuşamıyorum, sancımın üstüne kapanarak tırnaklarımı avucuma geçiriyorum. (P. Safâ)
– Bu kamara çok küçük olduğu için ancak iki kişi kalabilir.
– Üç küçük kamara ile minimini bir saloncuğu var. (R. N. Güntekin)
– Gemi büyük bir buzdağına çarptığında yolcular kamaralarında uyuyorlardı.
– Tenha ve muntazam yemek masalarında, dar kamara dehlizlerinde hâlâ dolaşıyordu. (R. E. Ünaydın)
– Annem kamaraya girdi, ben güverteye çıktım. (Y. Z. Ortaç)
– O da alt kamaraya göz atmadan yukarısına çıkmaya razı olmuş. (A. H. Tanpınar)
– Öbür gün vapurda, hele kalabalık zamanlarında, yan kamaralarda oturmaktaki sakıncadan söz ediliyordu. (A. Rasim)
– Arkadaşım kamarada üstünü değiştiriyor.
– Kamarada etrafımı göremiyorum, arkadaşlarla konuşamıyorum. (P. Safa)
– Yol hediyesi olarak getirdiği küçük bir kutu ile berâber kamarama kendi eliyle yerleştirdi. (R. N. Güntekin)
– Hemen kamarama inmemi ve yarın akşam üzeri vapurun hareketine kadar oradan çıkmamamı tembih etti. (S. P. Sezai)
– Burası birinci mevki yolcu kamarası.
– Gemi içinde bulunanlarsa bu mevsimde karakol sefainine rast gelmek tehlikesi olmadığını bilerek, ferih ve fahur kamaralarında ikamet ederlerken… (A. M. Efendi)
– Sonra garsonu çağırıp bir kamara numarası verdi ve pusulayı gönderdi. (R. H. Karay)
– Bavulumu kamarama bıraktıktan sonra güverteye çıkmış, bir aşağı beş yukarı dolaşıyordum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Bu kamara çok kirli, burada dinlenemem.