Kehf Suresi; Kur’an-ı Kerim’in onsekizinci Sûresi olup Mekke döneminde inmiştir. 28. âyetin Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. 110 âyettir. Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen “kehf” kelimesinden almıştır. Kehf, mağara demektir. Sûrede temel konu olarak, inançları sebebiyle öldürülmekten kurtulmak için bir mağaraya sığınan gençlerin mucizevî hâlleri, ayrıca Hz. Mûsâ ile Zülkarneyn konu edilmektedir.
Kehf suresi 10. ayet arapça yazılışı
إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
Kehf suresi 10. ayet okunuşu
İz evel fityetu ilel kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi´ lenâ min emrinâ reşedâ(reşeden).
Kehf suresi 10. ayet meali
Diyanet İşleri (Yeni) Meali: Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: O gençler mağaraya sığınınca şöyle dediler: “Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla.”
Ömer Çelik Meali: Hani o genç yiğitler mağaraya sığınıp: “Rabbimiz bize katından bir rahmet ver, bize yardım et; şu işimizde doğru ve rızâna uygun olan ne ise onu bize nasip eyle!” diye niyâz etmişlerdi.
Kehf suresi 10. ayet tefsiri
Bu yiğitler, Rablerine öyle yürekten bağlı idiler ki, mağaraya çekilir çekilmez niyâza başladılar. Allah’tan kendilerine rahmetini, nimet ve yardımını lütfetmesini; en güzel ve en doğru bir çıkış yolu göstermesini ve giriştikleri bu davada kendilerini başarılı kılmasını istediler. Cenâb-ı Hak da derhal dualarını kabul ederek haklarında hayırlı olacak bir süreci başlattı. Hemen kulaklarına bir perde vurup onları mağarada uyuttu. Senelerce orada o şekilde kaldılar. Belki yüzyıllarla ifade edilebilecek uzun bir müddet sonra onları tekrar uyandırdı. Böyle yapmasındaki maksat, Ashâb-ı Kehf’in mi, yoksa onlara düşmanlık edenlerin mi hedefledikleri gâye itibariyle haklı olduğunu ortaya koymaktı. Daha sonra gelecek âyetlerde de belirtileceği üzere (bk. Kehf 18/19-21) Ashâb-ı Kehf uyandıkları zaman işlerinde başarılı olduklarını, gâyelerinde isâbet ettiklerini gördüler ve Allah’ın rahmetine kavuştular. Buna karşılık Kur’an, onlara düşmanlık yapanların feci akıbetlerini bahse değer bile görmemiştir. (Ömer Çelik Tefsiri)