Gökkuşağı, güneş ışınlarının yağmur damlalarında veya sis bulutlarında yansıması ve kırılmasıyla meydana gelen ve ışık tayfı renklerinin bir yay şeklinde göründüğü meteorolojik bir olaydır.
Bazen gökyüzünde ışıklı bir yay çizen renk renk bir gökkuşağı belirir. Özellikle güneşli havalarda yağmur yağarken görülen bu olayın nedeni, güneş ışığının yağmur damlalarının içinden geçerken kırılması ve yansımasıdır. Güneş ışığı ya da bildiğimiz beyaz ışık, RENKLER maddesinde açıklandığı gibi, tayfı oluşturan yedi rengin karışımıdır. Işık ışınları saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçerken kırılır; ama bütün renklerin kırılma açısı aynı değildir. En az kırılan kırmızı, en çok kırılan da mor ışık olur. Bu nedenle, yağmur damlasına çarpan güneş ışığı damlanın içine girerken kırılır ve tıpkı bir prizmadan geçmiş gibi yedi renge ayrılır. Bu renkli ışın demeti damlanın öbür yanındaki eğri yüzeye çarpınca, bu kez içbükey ayna işlevi gören bu yüzeyden yansır. Sonra, damladan dışarı çıkarken ortam değiştirdiği için bir kez daha kırılır ve değişik renkteki ışınlardan her biri ayrı bir doğrultuda yoluna devam eder. Havada değişik yükseltilerde kümelenmiş milyonlarca su damlacığı bulunduğu için, yağmur yağarken sırtını Güneş’e dönen bir gözlemci, ayrı düzeydeki damlalardan geçip renklerine ayrılan ve yansıyan güneş ışığının bütün renklerini üst üste binmiş yarım dairelerden oluşan renkli bir kemer biçiminde görür. Bu kemerin en dışında kırmızı, en içinde mor renk yer alır. Yağmur ile güneş ışığının bir arada bulunduğu yaz yağmurlarında ve su damlacıklarının havaya savrulduğu yüksek çağlayanlarda, Güneş’i arkanıza almak koşuluyla gökkuşağını belirgin olarak görebilirsiniz. Su damlacıktan ister birkaç metre ötede, isterse kilometrelerce uzakta bulunsun, gökkuşağının oluşmasında aynı etkiyi yaratabilir.
Bazen, asıl gökkuşağının dışında daha soluk renkli ikinci bir gökkuşağı görülür. Işık demetlerinin her yağmur damlasının içinde iki kez yansımasından ileri gelen bu dış kuşaktaki renk dizisi öbürünün tersidir; yani kırmızı renk içte, mor renk dışta bulunur.
Güneş gökyüzünde alçalarak ufka ne kadar yaklaşmışsa gökkuşağı da o kadar büyük olur. Güneş’in tam doğduğu ya da battığı anda oluşan gökkuşakları eksiksiz bir yarım daire biçimindedir. Güneş ufkun üzerinde 42°’den daha çok yükseldiğinde ise yeryüzünden gökkuşağı görülmez olur. Bu nedenle gökkuşağına daha çok sabah erken ya da akşam geç saatlerde rastlanır.
Bazen Güneş’in ya da Ay’ın çevresinde görülen halenin oluşma nedeni de gökkuşağınınkine benzer. Yalnız bu durumda ışık ışınlarının kırıldığı ortam yağmur damlaları değil çok küçük buz kristalleridir. Bu buz kristalleri, sirrostratus denen yüksek bulutların tül gibi ince katmanlanndaki su buharı damlacıklarının donmasıyla oluşur. Bazen çok parlak bir halenin iç kenarında kırmızı bir çizgi belirir; ama genellikle renkler öylesine karışmıştır ki, haleyi beyaz olarak görürüz.
Gökkuşağı renkleri sırasıyla nelerdir?
Gökkuşağının büyüleyici görüntüsünü seyredebilmemiz için, birbiriyle bağdaşmaz gözüken iki koşulun gerçekleşmesi gerekir: yağmur damlalarıyla güneş ışınlarının bir arada bulunması. Su damlacıklarının içinden geçen güneş ışığı kırılır ve yedi renge ayrılır. Bu renk şeritleri, en içte mor olmak üzere sırasıyla lacivert, mavi, yeşil, sarı ve turuncudan geçerek en dışta kırmızıyla biten eşmerkezli çemberler halinde sıralanır. Çoğu zaman yalnız bir tek çember yayını görebiliriz.
BENZER HABERLER