Huysuz; geçimsiz, aksi, hırçın demektir. Huysuzlanmak; huysuzluk etmek, aksileşmek, hırçınlaşmak. Huysuzlaşmak; huysuz olmak, huysuz duruma gelmek anlamlarına gelir. Huysuzlaştırmak; huysuz duruma getirmek, huysuzlanmasına yol açmak demektir. Huysuzluk ise; huysuz olma durumu, hırçınlık, huysuzca davranış demektir. İşte huysuz kelimesi ile ilgili cümleler.
– Annesi çok huysuz ve geçimsiz bir kadındı. (M. Yesâri)
– Binnaz pek huysuz, pek hırçın, pek şirret bir kadın. (H. R. Gürpınar)
– Başka bir taraftan huysuzluklar çıkarır, beni tahkir eder, ezerdi. (S. Erol)
– Onun için de bu huysuz ve şımarık terzi arada bir geldiği zamanlar hizmetine konağın en genç ve en sâkin halayığı Mecbur verilirdi. (S. Ayverdi)
– Huysuz insanlarla anlaşmak her zaman en zor işlerden biri olmuştur.
– Yeni edindiği bu huysuz ve kavgacı tabiatı, küçükken masum hâllerinin ona sağlamış olduğu hoşgörüyü çabucak yok etti. (Y. N. Nayır)
– Pazartesi sabahları beni gerçekten huysuz yapar.
– Sen bu gece çok huysuzsun.
– Anlayacağınız, tam bir çılgınlık halini almış durumda bu huysuz kedi.
– Çocuk son zamanlarda çok huysuzlaştı.
– Gözlerini yanı başındaki saatten ayırmayan erkekler, ufak bir sandalye gıcırtısından bile huysuzlanırlardı. (R. E. Ünaydın)
– Bütün huysuzluklarına katlandım.
– O ihtiyar çok huysuz biri olduğu için onun gönlünü hoş etmek lazım.
– Çömelmiş kadınlar, dadılarının kucaklarında huysuzlanan çocuklar. (H. Z. Uşaklıgil)
– Çocuklar, huysuz bir bilim adamı olan amcalarının evine gittiklerinde, en az onun kadar huysuz kuzenleri George’la da tanışırlar.
– Bir gün doktor Nâlân’ı resmen istemek için annesini gönderince tepem attı; eski huysuzluk damarım depreşti. (K. Nâdir)
– Sen çok huysuz biri olduğun için seninle anlaşmıyorum.
– Bata çıka gidildiğinden yedekteki hayvanlar da huysuzlanıp zorluk çıkarmaya başladıklarından yürüyüş çok yorucuydu. (K. Tâhir)
– Hastalık onu huysuzlaştırdı.