Muamma, bilmece demektir. Muamma mecaz anlamı; anlaşılmaz, halledilmez şekilde güç, halli müşkül iş veya şey anlamlarına gelir. Muamma edebiyat terimi olarak ise; dîvan edebiyâtında bir kimsenin adını buldurmak için bilmece şeklinde söylenen söz, mısrâ, beyit, halk edebiyâtında saz şâirleri tarafından manzum söylenen bilmece manalarına gelir. İşte muamma kelimesi ile ilgili cümleler.
– Muammalı; anlaşılması zor, anlaşılmaz, muammâ dolu, esrarlı demektir.
– Henüz bence hayâtı sır / Sergüzeşti bir muammâ. (O. S. Orhon)
– Ruhu uykuda farz ettiğim kadın bana pek yaman bir muamma gibi geldi. (H. E. Adıvar)
– Her başına koştuğum pınarda muammâlı çehreler bana uzanıyor. (A. H. Tanpınar)
– Bırak muamma konuşmayı / Çıkar ağzından baklayı / Bahtımız aydınlanıversin. (C. S. Tarancı)
– Bu mel’unca muammanın düğümü bugün çözülecek. (S. F. Abasıyanık)
– Bu muammâyı uzun boylu düşündüm de yine / Dikkatim hâdisenin vardı derinliklerine. (Y. Kemal)
– Eski kadınlar, çocukların zihinlerini bilmek için muammalara başvururlardı. (A. Rasim)
– Dün artık mazi oldu. Yarın ise muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.
– Biz şen, onlarsa muammâlıydı / Birinin sözleri îmâlıydı. (Y. Kemal)
– Ölümüne varıncaya kadar her şey muammâ ve sırdır. (A. H. Tanpınar)
– Uzun zamandan beri zihnimi kurcalayan bu muammâlı gezintilerdeki esrar perdesini kaldırmayı düşündüm. (K. Nâdir)
– Muammâ geleneği halk şiirinde değişik bir biçimde kendini göstermiştir. Saz şâirleri, âşık meclislerinde karşılıklı muammâlar söyleyip bunların başkaları tarafından çözülmesini isterlerdi. (İ. Pala)
– Her yıl olduğu gibi bu bayramda da şiir, atışma, türkü, doğmaca şiir, hikâyeli türkü, muammâ (…) gibi halk edebiyâtımızın köklü dallarında yarışmalar yapıldı. (A. Kabaklı)