Yüze vurmak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin kusurunu ya da hatasını yüzüne karşı sert bir dille söylemek.
* İşlediği bir suçu ya da kabahati birinin açıkça yüzüne söyleyip onun utanmasına yol açmak.
Örnek: Fakat politikada kabahatleri yüze vurmak yoktu. (N. Cumalı)
Örnek 2: Suçunu sakın yüzüne vurup da utandırma onu.
Yumuşak yüzlü deyiminin anlamı
* Hayır diyemeyen, çabuk ikna edilebilen.
* Kendisinden isteneni, istekli olmasa da, gücenmeye yol açmamak için, geri çevirmeyen, yapan (kimse).
Örnek: Yumuşak yüzlü olduğum için mi tepeme çıkıyorsunuz?
Örnek 2: Hem hayatta yumuşak yüzlü olmanın, kalp kırmaktan çekinmenin hiç manası yok. (E. İ. Benice)
Yüz bulmak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin iyi davranışlarından istifade ederek lâubali ve şımarık davranmak.
* İlgi ve yakınlık görmek.
* Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak.
Örnek: Akça pakça bir hanım gördü mü biraz da yüz buldu mu hemen bohçacı madamlardan birini evine gönderir, pırlanta gerdanlık vadedermiş. (S. M. Alus)
Örnek 2: Bu kız da iyice şımardı,hep senden yüz buluyor.
Yüz göz olmak deyiminin anlamı
* Senli benli olmak, lâubalileşmek.
* Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak, aradaki mesafe kalkmış olmak, lâubalileşmiş olmak.
* Birbirine karşı ölçülü, saygılı durumu kalmamak, gereksiz bir biçimde senlibenli olmak.
Örnek: İyice yüz göz olduk, beni artık dinlemiyorlar.
Örnek 2: Baba oğul yüz göz olmuşlardı, o yüzden dükkânda iş yürümüyordu.
Yüz karası deyiminin anlamı
* Bir topluluğun diğer toplumlara karşı küçük düşmesine sebep olan çok kötü ya da ahlaksız insan.
* Ailesi, çevresi için utanç verici bir iş yapmak.
* Utanç verici, utanılacak bir durum ya da şey.
Örnek: Ailemizin o yüz karasını hiç kimse görmeye gitmeyecek, anladınız mı?
Örnek 2: Bizim gibi yüzyıllar boyunca egemen olmuş, imparatorluklar kurmuş, zaferler kazanmış bir ulus için ne yaman bir yüz karasıdır bu… (T. Halman)
Yüzü ak olmak deyiminin anlamı
* Herhangi bir kusuru veya hatası olmayan, dürüst.
* Suçu ve utanılacak bir durumu olmayan (kimse).
Örnek: Çok şükür yüzüm ak, çıkar karşısına tüm bildiklerimi anlatacam.
Yüzü gülmek deyiminin anlamı
* Mutlu olmak.
* Feraha kavuşmak.
* Sevinci, mutluluğu yüzünden belli olmak, neşelenmek, sevinmek.
* Temiz ve tertipli bir duruma gelmek.
* Yalandan dost görünmeye çalışmak.
Örnek: Kadın eli değince evin yüzü güldü.
Örnek 2: Yüze gülüp arkadan insanın ekmeğini alır onlar.
Örnek 3: Babasından kendisine miras kaldığını duyunca yüzü güldü.
Yüzü kalmamak deyiminin anlamı
* Bir kimseden daha önce de ricada bulunduğu için yeniden bir şey talep etmeye utanmak.
* Bir kimseye karşı pek borçlu bulunmak ve ondan artık bir şey isteyecek hâli kalmamak.
* Bir kimseden daha önce birçok ricada bulunduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak.
Örnek: Bu güne kadar ne istedimse verdi. Artık yüzüm kalmadı, git, isteyebileceksen sen iste.
Örnek 2: Komşudan tekrar şeker istemeye yüzüm kalmadı.
Örnek 3: Öğretmenden kalem almaya artık yüzüm kalmadı.
Yüzü olmamak deyiminin anlamı
* Bir şeye ilgi duymak, görünce dayanamamak.
* Birine karşı kusurlu olduğu için ya da daha önce kendisinden birçok kez dilekte bulunduğundan artık ondan yeni bir şey istemeye utanmak.
* Daha önce ondan çok şey istediği ya da ona karşı bir kusuru olduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak.
Örnek: Tatlıya yüzüm yoktur.
Örnek 2: Ondan yardım isteyecekti, ama yüzü yoktu.
Yüzü sirke satmak deyiminin anlamı
* Somurtmak.
* Yüzünden hoşnut olmadığı anlaşılmak, asık yüzlü olmak.
* Yüzü tatlı olmayan bir anlam taşımak, hoşnutsuzluğu yüzünden belli olmak.
Örnek: Baksana, yüzü sirke satıyor adamın.
Örnek 2: Sen bal satıyorsun ama suratın sirke satıyor!
Yüzü soğuk olmak deyiminin anlamı
* İnsanlara karşı seviyeli durmak, çok samimi ve yakın olmamak. Ürkütücü olmak.
* Ürküntü veren, hoşnutluk vermeyen, sevimsiz.
Örnek: Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!
Örnek 2: Ölümün yüzü soğuktur.
Yüzü suyu hürmetine deyiminin anlamı
* Sevilen bir şey ya da kimsenin hatırına bir şeyin yapıldığını bildirir.
* Bir kimsenin hatırına değer verildiği için.
Örnek: Ben şu iki kolumun yüzü suyu hürmetine yaşıyorum, yaşıyorsam. (Z. Selimoğlu)
Örnek 2: Hz. Peygamber’in yüzü suyu hürmetine Cenab-ı Allah, bizleri inşallah bağışlar.
Yüzü tutmamak deyiminin anlamı
* Bir kimseyi kıracağından çekinmek.
* Utanmak.
* Bir şey istemeye ya da söylemeye çekinmek, cesaret edememek.
* Haklı da olsa karşısındakini kıracak bir davranışta bulunmaktan çekinmek.
Örnek: Babamdan para isteyeceğim ama bir türlü yüzüm tutmuyor.
Örnek 2: O böyle kimseyi kırmak istemedikçe, kimseye olmaz demeye yüzü tutmadıkça ne kadar istemese çevresi onu kıracak, üzecekti. (N. Cumalı)
Yüz suyu dökmek deyiminin anlamı
* Bir şey istemek için bir kimsenin kendisini küçük düşürecek şekilde yalvarıp yakarması.
* Onurunu sarsacak kadar çok yalvarmak.
* Şerefini, itibarını ayaklar altına alarak yalvarıp yakarmak.
Yüz tutmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin olmasına az kalması.
* Bir şey olmak üzere bulunmak.
* Giderek biçim ve renk değiştirmek.
Örnek: Eskiden bilinen birçok olağanüstü yiyecek de unutulmaya yüz tutmuştu.
Örnek 2: Hava kararmaya yüz tuttu.
Örnek 3: Biçare Yunus’un çoktur günahı / Hakk’ın dergâhına yüz tutmuşum ben. (Y. Emre)
Örnek 4: Duvarları sıvasız, kepenkleri boyanmadan bırakıldığı için çürümeye yüz tutmuş evde Hatice nine oturuyordu. (N. Cumalı)
Örnek 5: Hepimiz gölgelenmeye yüz tutan ateşe gözlerimizi dikmiştik. (S. F. Abasıyanık)
Yüzüstü bırakmak deyiminin anlamı
* Güvenilen bir kimsenin bir iş bitmeden o kişiden desteğini çekerek, onu zor durumda bırakması.
* Birini tek başına, yapayalnız, kötü bir durumda bırakmak.
* Bir işi bitirmeden, olduğu gibi bırakmak, bitirmemek.
* Tamamlanmamış bir durumda, yarı yolda bırakmak.
Örnek: İnsan çoluğunu çocuğunu yüzüstü bırakır mı?
Örnek 2: İşini yüzüstü bırakıp gezmek olur mu?
Örnek 3: İşleri yüz üstü bırakıp gitti.
Örnek 4: Adam yüzüstü bırakıp gidince böyle bir numara çevirip başına kalmayı deniyor anlaşılan. (E. Bener)
Örnek 5: Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım. (H. R. Gürpınar)
Yüz vermemek deyiminin anlamı
* İlgi, yakınlık göstermemek.
* Önemsememek.
Örnek: Sonra geniş bir odada orta yaşlı bankacı kendisine yüz vermeyen yargıcın kızına saldırdı.? (Y. Atılgan)
Örnek 2: Bursa, yeşiline en uygun maviyi kondururken yüksek mimarlarımız renge hiç yüz vermiyorlar.
Yüz vermek deyiminin anlamı
* Bir kişinin lâubali olmasına ya da şımarmasına fırsat verecek şekilde iyi davranmak.
* Birine ilgi ve yakınlık göstermek, onun bütün davranışlarını hoş görmek.
* Her istediğini yerine getirerek şımartmak; yakınlık göstererek, hoş görülü davranarak ölçüsüz hareketler yapmasına sebep olmak.
Örnek: Adama o kadar yüz vermeseydin bu haltı yemezdi.
Yüz yüze bakmak deyiminin anlamı
* Birisi ile devamlı olarak karşılaşacak şekilde bulunmak.
* Yakın ilişki içinde bulunup, bu ilişkileri bir süre devam etmek.
* Birbiriyle her zaman görüşür, konuşur durumda olmak, karşılıklı ilişkileri sürmek, karşılıklı ilişkiyi korumak zorunda bulunmak.
Örnek: Birbirimize iyi davranalım, epey bir zaman burada yüz yüze bakacağız.
Yüz yüze gelmek deyiminin anlamı
* Karşılaşmak, karşı karşıya gelmek.
* Bir araya gelmek.
Örnek: Çocuklar; çeşitli psikolojik sorunlarla yüz yüze geliyorlar.
Örnek 2: Bu meseleyi yüz yüze geldiğiniz zaman konuşursunuz.
Örnek 3: Tırmanıp gedikten girer girmez toprak dolu çuvallarla burayı tıkamaya çalışan insanlarla yüz yüze geldi.? (İ. O. Anar)
Örnek 4: Bir daha yüz yüze gelmemek için ayrılmışlardı.? (Ö. Seyfettin)
Yüze gülmek deyiminin anlamı
* Bir kişiye iyi görünüp arkasından iş çevirmek.
* Yapmacık olarak güler yüz göstermek, yalandan dost görünmek.
* Nesne için iç açıcı bir görünüşü olmak, alımlı, sevimli görünmek.
* Sevimli, çekici görünmek.
Örnek: Yüze gülüp arkadan insanın ekmeğini alır onlar.
Yüzü görmemek deyiminin anlamı
* Hiç görmemiş ya da sahip olmamış olmak.
* Kimi şeylere hiç sahip olamamak, onlardan uzak bulunmak.
Örnek: Hayatında bu kadar parayı yüzü görmemişti tabi ki sevinir.
Örnek 2: Çocuklar günlerdir et yüzü görmediler.
Yüzü yerde deyiminin anlamı
Tevazu sahibi, alçak gönüllü insan.
Örnek: Yüzü yerde olanı allah yükselttikçe yükseltir.
Yüzünden düşen bin parça deyiminin anlamı
* Üzgün görünmek.
* Sıkıntısı, öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak.
Örnek: Babamın yüzünden düşen bin parça, ne oldu yine?
Örnek 2: Ama iktisadi bunalım ayyuka çıktı maşallah, yurttaşın yüzünden düşen bin parça olacak.? (H. Taner)
Örnek 3: Çocukların yüzünden düşen bin parça, sınavdan yine düşük puan mı aldılar?
Yüzünden okumak deyiminin anlamı
* Yazılmış kâğıttan yada kitaptan okumak.
* Hislerinin dış görünüşünden belli olması.
* Bir durumu birinin yüzünden anlamak.
Örnek: Onun ne mal olduğu yüzünden anlaşılıyor.
Yüzüne kan gelmek deyiminin anlamı
* Sağlığı düzelmek, yüzünün solgunluğu gitmek.
* Benzi beti yerine gelmek, sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek.
Örnek: Oğlunun geleceğini duyunca hasta yatağında yüzüne kan geldi.
Örnek 2: İki şişe serum verdiler, sonunda yüzüne kan geldi.
Yüzünü ağartmak deyiminin anlamı
* Yaptığı bir davranışla kendisinden sorumlu olanları ve kendisine güvenenleri gururlandırmak.
* Yaptığı işle birine övünç duyacağı bir durum kazandırmak, (Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak).
* Yaptığı iş kendisini övüneceği bir duruma kavuşturmak.
Örnek: Çocuk, başarısıyla babasının yüzünü ağartmak istiyordu.
Örnek 2: Uluslararası maratonda birinci gelerek milletin yüzünü ağarttı bu çocuk.
Örnek 3: Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.? (E. C. Güney)
Yüzünü ekşitmek deyiminin anlamı
* Bir şeyi olumsuz karşıladığını yüz ifadesi ile belli etmek.
* Rahatsız olduğunu, hoşnut olmadığını, öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek.
Örnek: Ağır işler görüp de güler yüzünü ekşitmemeyi ve kimseyi incitmeden yaşamayı analar bu adamlara öğretmeli idiler.?
Örnek 2: Haydi kalk, yüzünü ekşitme öyle, çok kalmayacağız onlarda.
Yüzünü gören cennetlik deyiminin anlamı
* Uzun süre ortalıkta görünmeyen kimseler için söylenen bir söz.
* Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için “hiç görünmüyorsun” ya da “hiç görünmüyor” anlamında söylenir.
Örnek: Dayı yüzünü gören cennetlik bunca zaman nerelerdeydin?
Yüzünü kara çıkarmak deyiminin anlamı
* Yaptığı bir davranışla kendisinden sorumlu olanları ve kendisine güvenenleri utandırmak.
* Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak, mahçup duruma düşürmek.
Örnek: Sakın onu gönderme, yüzünü kara çıkarır yoksa, pişman olursun!
Yüzünün akıyla çıkmak deyiminin anlamı
* Bir işi başarı ile bitirmek ya da bir suçlamadan suçsuzluğu kanıtlanarak kurtulmak.
* Bir işi kendi saygınlığını yitirmeden eksiksiz ve başarılı olarak yapıp bitirmek.
* Bir işe girip o işten başarı elde ederek, onurunu zedelemeden, utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak.
Örnek: Biz buraya geldi isek her hâlde yüzümüzün akı ile çıkacağımızdan şüphe etmeyesin!? (E. E. Talu)
Örnek 2: O her işten yüzünün akıyla çıkmıştır.
Yüzünün akıyla çıkmak deyiminin anlamı
* Bir işi başarı ile bitirmek ya da bir suçlamadan suçsuzluğu kanıtlanarak kurtulmak.
* Bir işi kendi saygınlığını yitirmeden eksiksiz ve başarılı olarak yapıp bitirmek.
* Bir işe girip o işten başarı elde ederek, onurunu zedelemeden, utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak.
Örnek: Biz buraya geldi isek her hâlde yüzümüzün akı ile çıkacağımızdan şüphe etmeyesin!? (E. E. Talu)
Örnek 2: O her işten yüzünün akıyla çıkmıştır.
Ters yüz geri dönmek deyiminin anlamı
* Başladığı işte başarısızlığa uğrayarak vazgeçmek.
* Gittiği bir yerden istediğini elde edemeden dönmek.
* İstediğini elde edemeden, eli boş dönmek.
Örnek: Bugün hava çok sıcak, başka bir zamana bıraksak olmaz mı?
Örnek 2: Olur ya, neden olmasın deyip köyün arka tarafından ters yüz geri döndük.? (Y. K. Karaosmanoğlu)
Şeytan görsün yüzünü deyiminin anlamı
* Sevilmeyen, görmek bile istenilmeyen kimse için söylenir.
* Onu hiç sevmiyorum, görmek ve bir arada bulunmak istemiyorum anlamında kullanılır.
Örnek: Abi Ahmet gelmiş? Şeytan görsün yüzünü, kovun gitsin.
Sıcak yüz göstermek deyiminin anlamı
* Sıcakkanlı bir şekilde tanışmak, yakınlık göstermek.
* Yakınlık, ilgi göstererek, iyi karşılamak.
Örnek: Biraz sıcak yüz gösterseydin günaha mı girerdin?
Su yüzüne çıkmak deyiminin anlamı
* Karşıdakini yıldırıp bastırarak haklı çıkmak.
* Bir süre belli edilmemiş bir iş, bir sorun, bir tutum ya da düşünce vb. artık belli olmak.
* Bir süre örtülü kalmış bir iş veya sorun aydınlanmak, belli olmak, meydana çıkmak.
Örnek: Bu işin asıl sebepleri su yüzüne çıkacak, sen de gününü göreceksin.
Örnek 2: Tiyatroda sorunlar su yüzüne çıkmış, bunların neler olduğu anlaşılmıştır. (M. And)
Rahat yüzü görmemek deyiminin anlamı
* Ömrü sıkıntı içinde geçmiş olmak, hiç rahat etmemek.
* Huzur, bolluk, hiç rahatlık görmemek; sürekli sıkıntı, darlık içinde bulunmak.
* Yaşamı boyunca ya da belli bir süre hiç rahat etmemek.
Örnek: Şu yaşıma geldim, hiç rahat yüzü görmedim desem yeridir.
Örnek 2: Garibim rahat yüzü görmeden göçtü gitti bu dünyadan.
Örnek 3: Derler ki bugünden itibaren Zeliha”nın kalbi rahat yüzü görmedi.? (Y. K. Karaosmanoğlu)
Örnek 4: Babamın dırdırından annem hiç rahat yüzü görmedi.
Madalyonun öteki yüzü deyiminin anlamı
* Bir şeyin görünenden farklı yönü.
* Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü.
* Yolunda giden bir işin,gözden uzak tutulması gereken olumsuz yönü.
Astarı yüzünden pahalı olmak deyiminin anlamı
* Bir işin teferruatının asıl işten pahalıya mal olması.
* Bir işten kazanılan paranın masraflara yetmemesi.
* Gerçek değerinden fazlaya mal olmak.
* Bir işin ayrıntısına ödenen paranın aslına ödenen paradan fazla olması, gerçek değerinden fazlaya malolması.
Örnek: Elbiseyi diktin ama astarı yüzünden pahalı oldu.
Alnı açık yüzü ak deyiminin anlamı
* Yaptığı her şeyin hesabını verebilmek, geçmişinde utanılacak bir işi olmamak.
* Herhangi bir ayıbı, çekinecek bir durumu olmamak, iffetli ve şerefli olmak.
* Utanılacak korkacak yada endişe edecek bir durumu olmamak. Dürüst ahlak sahibi ve herkesin takdir ettiği insanlar için söylenmektedir.
* Yaptıklarından emin olan doğru ve dürüst olanların hareketlerinde utanılacak yada yüz kızartıcı bir durumun olmadığını açıklamak için kullanılan bir deyimdir.
Örnek: İşte alnı açık yüzü ak meydandayım; çıksınlar karşıma.
Ekşi yüz deyiminin anlamı
* Yüzü gülmeyen, sürekli somurtan.
* Somurtkan, asık yüz.
Örnek: Onun ekşi yüz göstermeye hakkı yoktu.
Eşiğine yüz sürmek deyiminin anlamı
* Saygı ve sadakat ile bir şey istemek.
* Büyüklüğünü kabul etmek.
* Yaptığı hatadan pişman olup geri dönmek.
* Bir dilekte bulunmak için bir kişiye yalvarmaya gitmek.
* Bir isteğinin yerine getirilmesi için bir kimseye yalvarmak, önünde eğilmek.
Örnek: İnsanların eşiğine yüz sürülmemesi gerekir.
İki cihanda yüzü ak olmak deyiminin anlamı
* Herhangi bir suç işlememiş, namuslu, ahlaklı.
* Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek. Faziletli ve namuslu yaşamak, doğru yoldan ayrılmamak.