Kusur; özür, eksiklik, noksan, sakatlık, hatâ, kabahat, yersiz davranış, suç, bir şeyden geriye kalan miktar, bir şeyin kötüsü gibi anlamlara gelir. İşte kusur kelimesi ile ilgili cümleler.
– Bugün işimiz çıktığı için gelemiyoruz, kusura bakmayın, başka zaman inşallah.
– Kusura bakma, fırsatını bulup seni arayamadım.
– Biraz ağır konuştum, kusura bakmayın artık.
– Bir taraftan hanım çocuğun vücûdunu eliyle yoklayarak ucuz almak için birçok kusurlar bulur. (S. Sezâî)
– Görevli arkadaş bir kusur etmiş, özür dileriz.
– Ona bu kusûru kim kondurur? (A. M. Efendi)
– Demek artık kadınlarda mutlak bir kusur bulmak hıncıyle bakıyorsun. (H. R. Gürpınar)
– Bırak hanım o çocuktur, kusûra bakmam ben. (M. Âkif)
– Biz bu meslek kusurundan oldum olası kendimizi kurtaramamışız ve hâlâ kurtaramamaktayız. (B. Felek)
– Size karşı bilmeden bir kusur mu işledik?
– Kazandığının bir miktârını, bir üvey vâlidesiyle iki nefer dul üvey hemşîresini bayağı refah ile beslemeye karşılık ittihaz ederek kusûrunu zevk ile, safâ ile yer. (A. M. Efendi)
– Metni âdeta pertavsızla gözden geçirmek demek olan tahlil metodu, zayıf eserlerin kusur ve eksikliğini apaçık ortaya koyar. (M. Kaplan)
– Hepsi de yeni gelende bir kusur arıyorlar. (R. H. Karay)
– Senin kusurlarını biz de görmezden geldik.
– Duâsında kusur ettiğine zâhip olarak kabahatı kendisinde bulmuş. (R. H. Karay)
– Bu kazada benim kusurum yok.
– Hilmi Bey sonradan da bu geçmiş hikâyenin hesâbını kurcalamamış ve ağabeyisine ölçülü saygısını göstermekte kusur etmemiş. (S. Ayverdi)
– Kusura bakma, hatırını soramadım. (S. F. Abasıyanık)
– Herkesin bir kusurunu arıyorlar fakat kendilerine bakmıyorlardı.
– Kusûrumu affeyle / Kul günahsız olur mu? (Mâni)
– Saygıda kusur etmemek için âdeta birbirleriyle yarış ediyorlardı. (F. F. Tülbentçi)
– Kendini her konuda kusursuz bir insan olarak görüyor.
– Utanma perdeyi kaldır aradan / Kusursuz yaratmış seni yaradan. (Karacaoğlan)
– Ben kusurları örten insanları tutarım.
– On beş lirasını vereyim de kusûruna borçlu olayım demiş. Canbaz bu pazarlığa râzı olarak vermiş, bir müddet sonra canbaz kusur kalan on lirayı istemeye gelmiş. (F. Reşat)
– Bu halden Suphi de pek müteezzî olurdu. Sevgili karısını gāyet kıymetli bir bûse ile tatyibde kusur etmezdi. (N. Nâzım)
– Bir hata işlediysem eğer ne olur kusuruma bakma.
– Kusûra bakmayın beyefendi, biraz keyifsizim de giyinmedim. (B. Felek)
– Mükemmel bir resim olmuş, kusur bulamadım.
– Bizden şerefli yırtıcı kuş, kan emen böcek / Tanrı’m o yolda rızkını vermiş, kusuru yok. (M. Çınarlı)
– Onun bu kusur dolu hareketleri benim çok tuhafıma gidiyor.
– Bu mükemmel kadına ne kusur buluyorsun dedikçe Haşmet bana tuhaf tuhaf karşılıklar veriyordu. (S. Erol)
– Nesine itiraz ederseniz ediniz, boyun bağına, pantolonun ütüsüne kusur bulamazsınız. (H. E. Adıvar)
– Yaptığımız her davranışa, bir kusur bulurdu.
– Sizi ziyâretlerimde kusûrum mu var? (A. M. Efendi)
– Konuklara kusur etmemek için, çok dikkatli davrandık.
Kusur ile ilgili atasözleri ve anlamları
Kusur ile ilgili deyimler ve anlamları