Genç; delikanlı, canlı, hareketli, terütâze, yaşı ilerlememiş olan, çocukluk çağından çıkmış bulunan kimse, hayâtın çocuklukla orta yaşlılık arasındaki döneminde bulunan, henüz gelişmekte olan bitki veya hayvan gibi anlamlara gelir. Ayrıca genç; tecrübesi az olduğu için olaylar karşısında gerekli anlayışı gösteremeyen, gereği gibi davranamayan, câhil, toy kimse demektir. İşte genç kelimesi ile ilgili cümleler.
– Size değil hemşîreniz, genç ve uyanık rûhuyle anneniz bile arkadaş (Yusuf Z. Ortaç)
– Atatürk bu ilkeyi Türk Gençlerine emanet etti.
– Genç kızı bir gece pencerede görmüştü. (H. Taner)
– O, daha bu iş için çok genç.
– Mehlikā Sultan’a âşık yedi genç / Seneler geçti henüz gelmediler. (Y. Kemal)
– Genç adam ilk defa aşkı tatmış, hislerinin yoğunluğuyla sarsılmıştı.
– Daha yaşı çok gençti rahmetlinin.
– Aynı şakacı, genç ve şuh gözleri seziyordum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Tahminimce bu ağaç daha çok genç.
– Eğitimli gençlerin neredeyse dörtte biri işsiz.
– İnsanlar gençken hata yapmaya daha meyilli oluyorlar, o yüzden gençlere karşı daha anlayışlı olmalıyız.
– Fakat bir türlü rûhundaki susuzluğu gideremediği için yüzünü tasavvufa çevirmiş, kendisine mürşit arayan genç bir âlimdi. (A. H. Tanpınar)
– Genç insanları yönetmek her zaman zor olmuştur.
– Gençtir, kusûruna bakma.
– Vücudum yaşlansa da ruhum hala genç.
– Çalışkan ve nâmuslu bir gençsin. (R. N. Güntekin)
– Ekibimizde genç kişilere yer verdikçe daha faal çalışacağız.
– Genç yaşına rağmen muazzam başarılara imza attı.
– Genç bir kontesle evlenmiş. (A. Hâşim)
– Gençler bütün bir toplumun umudu olarak vazife yüklenmektedir.
– Atatürk’ün tabutu arkasından ağlayan on beş milyon Türk’ün yaşadığı, genç Türkiye mutluydu. (B. Felek)
– Bu genç yaşında hayattan vazgeçmiş gibi konuşmaların beni çok üzüyor.
– Kendi neslinin gencine aynı râşe ve aynı çarpıntıyı veremiyor. (A. Hâşim)
– Onun yanındaki genci tanıyordum.
– Anne ve babasını çok genç yaşta kaybetti.