Maddenin üç temel hali vardır. Bunlar; katı, sıvı ve gaz‘dır. Bütün maddeler bu üç halden birinde bulunur ve biz herhangi bir maddeyi olağan koşullarda yalnız o haliyle biliriz. Oysa sıcaklık ve basınç değiştiğinde madde hal değiştirerek katıdan sıvıya ya da sıvıdan gaza dönüşebilir. Örneğin, oda sıcaklığında sıvı halde bulunan su donunca buz, kaynayınca buhar haline gelir. İşte bu buhar suyun gaz halidir. Basıncın ve sıcaklığın değişmesi gibi zorlayıcı koşullar olmaksızın gaz halinde bulunan bütün maddelere de gaz denir. Buna karşılık, gaz olarak adlandırdığımız bazı petrol ürünleri, örneğin gazyağı gerçekte bir gaz değil sıvıdır
Gaz; mekânda her tarafa yayılan ve bulunduğu kabı tamâmen dolduran cisimlerin ortak adı, cismin üç hâlinden sıvı veya katı olmayanı, gaz yağı demektir. Diğer bir ifade ile gaz; olağan basınç ve sıcaklıkta olduğu gibi kalan, içinde bulunduğu kabın her yanına yayılmak ve bu kabın iç yüzeyinin her noktasına basınç yapmak özelliğinde olan akışkan madde demektir. Gaz, maddenin 16 hâlinden biridir. Bu haldeyken maddenin yoğunluğu çok az, akışkanlığı son derece fazladır. Gaz halindeki maddelerin belirli bir şekli yoktur fakat hacmi vardır. Katı bir madde ısıtıldığı zaman, katı halden sıvı, sıvı halden de gaz haline geçer. Bu duruma faz değişikliği denir.
Bir maddenin katı, sıvı ya da gaz halinde bulunması, moleküllerinin birbirine ne kadar yakın ya da uzak olduğuna bağlıdır. Maddenin yoğunluğu en az olan hali, moleküller arasındaki uzaklığın en fazla olduğu gaz halidir. Bütün gazlarda, aynı hacimdeki katı ya da sıvılardan daha az molekül bulunur. Örneğin suyun yoğunluğu, aynı koşullar altındaki kuru havadan yaklaşık 1.000 kat fazladır.
Hava çeşitli gazların karışımıdır. Dünya çevresindeki atmosferin yüzeye yakın bölümlerinde hacim olarak her 100 birimden yaklaşık 78 birimini azot, 21 birimini oksijen, geri kalan 1 birimini de karbon dioksit, su buharı, helyum ve öbür gazlar oluşturur. Bütün karışımlarda olduğu gibi havada da bu gazlar birbirleriyle birleşmiş halde değildir. Buna karşılık, olağan çevre koşullarında gaz halinde bulunan kimyasal bileşikler de vardır. Bunlar arasında, gazoz gibi köpüklü içeceklere katılan karbon dioksit, taşıtların egzoz gazlarıyla havaya karışan ve çok zehirli bir gaz olan karbon monoksit, fabrika ve kalorifer bacalarının dumanlarında bulunan kükürt dioksit, bayat yumurtadan yayılan kötü kokulu ve zehirli hidrojen sülfür gazı sayılabilir.
Ayrıca kimyasal elementlerden 11’i de olağan sıcaklık ve basınç koşulları altında gaz halinde bulunur. Bunlar hidrojen, oksijen, azot, klor ve flüor ile soy gazlar adıyla anılan helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radondur. Önceleri, soy gazların hiçbir zaman başka elementlerle tepkimeye girmedikleri sanıldığı için bunlara “eylemsiz ya da asal gazlar” adı verilmişti. 1962 yılında ksenonun, sonraki yıllarda da eylemsiz oldukları sanılan öbür gazlardan çoğunun bileşikleri elde edilince bu düşüncenin yanlış olduğu anlaşıldı ve “soy gaz” terimi yaygın olarak benimsendi.
Gazların çoğu renksizdir. Bu ortak özellik dışında, birçok gazın kendine özgü ayırt edici özellikleri vardır. Örneğin oksijen yanmayı hızlandırır, karbon dioksit ise ateşi söndürür. Sönmek üzere olan bir ateşten alınan odun parçası oksijen dolu bir kaba daldırıldığında hemen alevlenir; buna karşılık karbon dioksit yangın söndürme aygıtlarında kullanılır. Güldürücü gaz adıyla bilinen diazot monoksidin solunması insanda gülme isteği, bilinç yitimi ve ağrıya karşı duyarsızlık yaratır. Boğucu ve zehirleyici olan klor gazı ise I. Dünya Savaşı’nda zehirli gaz olarak kullanılmıştır. Klordan başka, gene kimyasal silah (savaş gazı) olarak kullanılan ve çoğu bireşim yoluyla elde edilen gaz halinde birçok bileşik vardır.