Seyrek git sen dostuna kalksın ayak üstüne
* Dostumuz da olsa, sık sık yanına giderek kişiyi rahatsız etmek doğru değildir. Onu bezdirmemek, kendimizden soğutmamak, gittiğimizde de yakın ilgi görmek ve lâyıkıyla ağırlanmak istiyorsak, ziyaretlerimizi uzun zaman aralıklarıyla ve arada sırada yapalım.
* Kişi dostuna sık sık giderse çok sıcak karşılanmaz. Seyrek giderse büyük sevgi ile karşılanır.
* Kişi dostunu, tanıdık ve sevdiklerini sık sık rahatsız etmemeli onlara seyrek gitmelidir. Dostuna sık sık giden çok sıcak karşılanmaz. Seyrek giderse sevgi ile karşılanır.
* Sık görüşmeler dostlukların değerini düşürür. Kişinin dostundan göreceği sevgi ve ikram, ona duyulan özlem ile bağıntılıdır. Özlemleri de, kısa süren ayrılıklar yaratır. Sıkça yapılan görüşmeler özlemi de yaratmayacağı için, dostların birbirlerine göstermeleri gereken sevgiyi de azaltacaktır. Çünkü bir işin sürekli yapılması, sevilen yemeğin her gün yenmesinin bıkkınlık yarattığı gibi dostların sürekli görüşmeleri de bıkkınlık yaratır. Sevgilerin saygıların azalmasına, hatta zamanla yok olmasına yol açar.
* Dostların birbirlerini ziyaret etmeleri beklenen ve istenen bir durumdur. Ancak bu ziyaretler sıklaşırsa, dostlar arasındaki sevgi ve saygı azalır. Çoğu zaman iyi dost az ziyaret edendir.
Öfkeyle kalkan zararla oturur
* Aniden öfkelenerek sergilenen davranışlar kırıcı olur. Kişi, öfkeli zamanında duygularını kontrol edemez, stres altındadır. İyi düşünemez; yaptığı davranışların nasıl bir sonuç doğuracağını hesap edemez. Sonunda bu ölçüsüz, yanlış davranışının zararını görür.
* Öfkeyle yapacağımız işler zararımıza yol açar. Olaylar karşısında öfkeye kapılan kişi ne yaptığını bilmez. Tamamen duygularının esiri olur. Yaptıkları düşünceli davranışlar olmaz. Oysa insan bütün hareketlerini bilinçli olarak yaptığı sürece olumlu sonuç alır öfkelenen insan, duygularıyla hareket edeceği için kendisine zararı dokunabilecek davranışları bile yapar. Akıllı insan öfkesine hakim olan insandır. Öfkeli anında aklına eseni yapmayan insandır, öfkeyle hareket etmeyen, öfkesi geçtikten sonra, kendisini büyük zararlardan koruduğunu anlar.
* İnsan, öfkeli zamanında duygularının etkisi altındadır. Bundan dolayı iyi düşünemez; yaptığı taşkınlığın nasıl bir sonuç doğuracağını hesap edemez. Sonunda bu ölçüsüz, yanlış davranışının zararını görür.
Körle yatan şaşı kalkar
* Değersiz, kötü, ahlâksız kişilerle ilişki kurup arkadaşlık yapanlar ister istemez onlardan etkilenir ve kötü huylar kaparlar. Çünkü insanı en çok etkileyen yakınında bulunduğu insanlardır.
* Kötü kimseyle düşüp kalkana az çok kötü huy bulaşır.
* Kötü kimseyle düşüp kalkan insan, çok geçmeden onun kötü huylarını benimsemeye başlar. Kötü huy ve düşük ahlak sarıcı hastalık gibidir, yakınında bulunan kimseye mutlaka bulaşır. İnsan, arkadaş seçerken çok dikkatli olmalıdır.
* Kişi arkadaşlık kurduğunun huyunu kapar. İnsan sosyal bir varlık olarak çevresinden iyi kötü etkilenir. Bu bilerek olabildiği gibi, farkında olmadan da olur. Bu durum beraber yaşadığı, beraber arkadaşlık kurduğu kişilerle beraberliğini sürdürmek istemesinin bir sonucudur. Her insanın kendine özgü davranış özellikleri vardır. Ancak davranış özelliklerinin çevre tarafından da hoş karşılanan özellikler, kişiye saygıyı arttıracak davranışlar olması arzu edilir. Bu nedenle kendisinden iyi davranış özellikleri kapacağımız kişilerle arkadaşlığımızı sürdürmemiz, bizim yararımıza olur.
İtle yatan bitle kalkar
* Sık sık kötü huylu kimseyle birlikte olan, arkadaşlık eden, onun yanında zaman geçiren kişiye az çok kötü huy bulaşır.
* Yasak olan şeyler kişilere herzaman cezbedici gelmiştir, kötü olmak, kötü huylu olmak benimsenen bir davranış olmasa bile kolayca kapılacak bir hastalık gibidir. İnsan nefsi buna kolaca müsade eder. Kötü insanlar ile takıldıkça, onlarla birlikte oldukça onların kötü huyları kazanılır, kişiyede bulaşmış olur. Arkadaş seçerken dikkatli olmalı, kötü huylu insanlardan derhal uzaklaşmalıdır.
Hiddetle kalkan nedametle oturur
Öfkeyle, kızgınlıkla hareket eden kişi ne yaptığını pek bilmez; sağı solu incitir, kırar. Kısa bir zaman sonra etrafa ve kendisine verdiği zararı anlar ve pişman olur. Ne var ki iş işten geçmiştir bir kere.
Düşmez kalkmaz bir Allah
* Hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Hemen her şey değişip hâlden hâle girer. Sağlıklı bir insan hastalanabilir, zengin de yoksul düşebilir. Küçük imkânlar içinde olanlar büyük imkânlara kavuştukları gibi, büyük imkânlar içinde olanlar da ellerindekini yitirebilirler. Olumlu ve olumsuz tüm değişmelerin dışında kalan sadece Yüce Allah`tır. Bu bakımdan insan kendini büyük görmemeli, elindeki imkânların sürekli varolacağını düşünüp de kibirlenmemelidir.
* Halden hale girmek, batmak ve çıkmak biz insanlar içindir. İnsan, zengin iken yoksuz düşebilir; sağlık içindeyken hastalanabilir; yüksek bir iş başındayken görevden alınabilir. Bunların terside olabilir. Gücünü, yüceliğini yitirmeyen tek varlık Allah’tır.
Çocuk düşe kalka büyür
* Hemen her çocuk emeklemeye, yürümeye başladığı zamanda sık sık düşüp şurasını ya da burasını incitebilir. Bu durum son derece doğaldır. Anne_baba bunun için kaygı duymamalıdır.
* Çocuk yürümeye başladığı sırada sık sık düşer, ağlar. Anne, baba, çocuğun canı yanıyor diyeüzülmemelidir.
* Her çocuk büyüyünceye kadar birçok olumsuz evrelerden geçer.
* Çocuk yetiştirmek, büyütmek oldukça sabır isteyen bir iştir. Alışık olmadığı bir yaşama biçimini sınama yanılma yoluyla öğrenir. Yanıldığı zamanlar bazen acılarla karşılaşabilir. Anne-babalar bütün bunlara hazırlıklı olmalıdır. Büyüdüğü zaman daha büyük acılarla karşılaşmamak için çocukluğunda bazı deneyimlerden geçmesi gerekir. Her çocuk için kaçınılmaz bir durumdur bu. Gerek organları, gerekse düşüncesi geçireceği bu değişikliklerle gelişir.
Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz
* Bir insanın gücü sınırlıdır, tek başına her işi yapamaz. Kimi zor işleri yapması için de başka insanların gücüne, işbirliğine ihtiyaç duyar. Güçler birleştirilince zor işlerin yapılması da kolaylaşır. Çünkü birlikten kuvvet doğar.
* İnsan bazı işleri tek başına halleder, üstesinden gelir. Bazı işler vardır ki; birkaç kişinin bir araya gelmesiyle yapılabilir. Ağır bir taşın yerinden kaldırılması nasıl birçok elin onu tutmasıyla mümkün ise, önemli meseleleride topluca, istişare ederek ancak hal yoluna koyabiliriz.
* İnsanlar arasında birliğin ve dayanışmanın iş başarma ve mutlu olma yolunda gerekli olduğuna inanan atalarımız “Bir elin nesi; iki elin sesi” demişler. Hayatın zorlukları ve doğal olaylar karşısında tek insan aciz ve kudretsizdir; silinmeye mahkumdur. Başkalarından uzaklaşan, yalnız kendilerine inanan insanların daima yenilgiye uğrayışları bu gerçeği ispatlamak için yeterlidir.
* Yaşamak, zorlukları yenmek, başarı yolunda mesafe kazanabilmek için insanların birbirlerinin güçlerine, fikir ve düşüncelerine ihtiyaçları vardır. Birinin düşünce ve görüşlerinin tükendiği yerde, diğerinin zekası ve buluşları sonuca ulaşmada yararlı olabilir. Birlik olunan yerde ele alınan işlerin başarı yolları daha doğru ve sağlam olarak bulunabilir; çalışma düzeni daha sağlam bir şekilde kurulabilir. Fikir ve görüş çatışmaları dahi, gerçeğin ortaya çıkmasına yardım eder.
* Bütün girişim ve atılımlarımızda, daima bizden daha tecrübeli olanların fikir ve görüşlerine, yardımlarına başvuralım. Birliğin güçlü ahenginden ayrılmayalım.
Ayda bir gel dostuna kalksın ayak üstüne
* Ne kadar yakın dostun veya akraban olursa olsun, ona her gün gidersen usanır. Ara sıra git ki seni saygı ile karşılasın, iyi ağırlasın.
* Dostluğumuzun zedelenmesini istemiyorsak, ziyaret ve isteklerimizle onu bunaltmamalıyız. Sık ziyaret edilen dost, bir süre sonra bizi hiç umursamamaya başlar. Karşılamak için oturduğu yerden bile kalkmaz olur. Dostumuzu arada sırada bir ziyaret edersek, o da bizi yere göğe sığdıramaz ve memnun etmek için elinden gelen her şeyi esirgemeden yapar.
Aman diyene kılıç kalkmaz
* Yiğitliğinize, mertliğinize güvenerek teslim olan kişi size sığınıyor; canının da sizin tarafınızdan korunmasını istiyor demektir. Böyle bir durumda ona kötülük yapmak ya da onu öldürmek doğru değildir. Aksi bir tavır insanlık dışı bir hareket olur, meğer ki sığınan kişi düşman bile olsa.
* Kişi, mertliğine sığınıp teslim olan düşmanın canına kıymamalıdır.
* Eğer bir kişi sizin ona zarar vermeyeceğinize inanaıp sizi mert ve yiğit kabul ederek size canını, malını mülkünü emanet edip korumasını istiyorsa bu durumda sizinde ona kötülük yapmamanız beklenir. Sadece öldürmek olarak anlam yüklemeyip can, mal belki de bir iş için size sığınan sizin büyüklüğünüzü kabul eden kişiyi koruyup kollamanız gerektiği anlatılır.
Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz
Bir insanın gücü sınırlıdır, tek başına her işi yapamaz. Kimi zor işleri yapması için de başka insanların gücüne, işbirliğine ihtiyaç duyar. Güçler birleştirilince zor işlerin yapılması da kolaylaşır. Çünkü birlikten kuvvet doğar.
Erken kalkan yol alır
* Yapacakları işe herkesten önce başlayanlar, o işten kazançlı çıkarlar.
* Erken kalkanlar için gün daha verimli ve uzun geçer. Yapılması gereken işler, gecikme olmadığı için dikkatlice yapılıp tamamlanır. Geç kalkanlar için gün zorlu ve verimsiz geçer.
İn kalk dünyası
Dünyada her şey her an bir değişim içindedir, bu nedenle hiç kimse değişmeyen bir durum oluşturamaz. Bir şey çürür, eskir, paslanır, yaşlanır vs. sonuç olarak illa da değişir.
Çengi ölüsü çalgı ile kalkar
Hayatını eğlence ve zevk içinde geçirmiş olan kişi en sıkıntılı günlerinde bile yaşam tarzından ödün vermez, eğlenceden geri kalmaz.
Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır
Erken kalkanlar için gün daha verimli ve uzun geçer. Yapılması gereken işler, gecikme olmadığı için dikkatlice yapılıp tamamlanır. Geç kalkanlar için gün zorlu ve verimsiz geçer. Evlenme çağı gelen gençler de uygun eş bulduklarında evlendirilmelidir ki anne, baba ihtiyarlamadan çocukları büyüsün. Ayrıca yaş ilerledikçe insan kolay kolay kendine eş beğenmez olur ve evlenemez.
Âlim ile düşüp kalkan âlim olur
İnsanın bir şeyi bilmemesi ayıp olmadığı gibi utanılacak bir yanı da yoktur. Ancak imkân varken bilmediklerini sorup öğrenmesi gerekir. Çünkü insan, bilmeden yanlış bir yola saparak hem kendine, hem de başkalarına zarar verebilir. Bilenlerin, âlimlerin yanında bulunanların, onlardan bir şeyler öğrenenlerin, zamanla bilgisi artacak ve kendileri başkalarına öğreteceklerdir. Bildiklerini öğretip birilerini dertten kurtaranlar de âlimlerdir.
Seyrek var dostuna, kalksın ayak üstüne
Dostumuz da olsa, sık sık yanına giderek kişiyi rahatsız etmek doğru değildir. Onu bezdirmemek, kendimizden soğutmamak, gittiğimizde de yakın ilgi görmek ve lâyıkıyla ağırlanmak istiyorsak, ziyaretlerimizi uzun zaman aralıklarıyla ve arada sırada yapalım.
Gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar merdiven kurmaya kalkar
Kadınlar eğlenceye erkeklerden daha düşkündür. O kadar ki eğlence için pek çok fedakârlıkta bulunabilir, olmayacak işleri oldururlar.
Erken kalktım işime, şeker kattım aşıma
Sabah erkenden işine başlayan kimse, başarılı ve güzel sonuçlara ulaşır.
Kalkacağın yere oturma
İnsan, yakışmadığı, layık olmadığı ya da uzaklaştırılacağını bildiği bir işe girmeye kalkışmamalıdır.
Ağır basar, yeğni kalkar
* ğırbaşlı, oturaklı davranan, efendi kişiye herkes saygı gösterir, değer verir. Dengesiz davranışlar sergileyen, şımarık, her şeye burnunu sokan kişi ise pek saygı görmez ve önemsenmez.
* Ağırbaşlı insan, oturaklılığından, hafif insan, şımarıklığından, gevezeliğinden belli olur.
* Saygıdeğer, efendi bir kişi, herkesin beğendiği eylemi gerçekleştirince değersiz kişinin daha önce yaptıkları etkisiz kalır.
Buyurmadan tutan evlat, gün doğmadan kalkan avrat, deh demeden yürüyen at
Bir erkeğin çocuğu, söylemeden neler yapılması gerektiğini bilmeli; eşi, erken kalkıp ev işlerine bakmalı; atı da uyarılmadan yürüyen yapıda olmalıdır ki o erkek mutlu olsun.
Düştüğün yerden bir avuç toprakla kalk
Ekonomik durumu bozulan kişi, tarım ile uğraşarak kalkınabilir.
Terziye dinlen, demişler, ayağa kalkmış
Her işin kendine özgü nitelikleri vardır. Kimi işler oturarak, kimi işler ayakta yapılır. Bir işte yorucu gibi görünen durum, bir başka işte dinlendirici olabilir. Dolayısı ile rahatlık işten işe değişen göreceli bir durumdur.