Zarar; bir şeyin, bir olayın yol açtığı kötü sonuç ya da çıkar yitimi, ziyan, mazarrat, bir malı aldığı fiyata ya da aldığından daha düşük bir fiyata satma sonucu uğranılan parasal yitik gibi anlamlara gelir. İşte zarar kelimesi ile ilgili cümleler.
– Sizin yüzünüzden, en büyük zararı ben gördüm.
– Yaşanan kazada araba çok zarar görmüş.
– Çocuğun bize zararı yok, bırakın otursun.
– Bırak kalsın, kimseye zararı yok.
– Ondan zarar geleceğini bilsem, selam bile vermezdim.
– Kapısına gideceğiz de zarara uğramasak bari.
– Bunu ucuza satıp da zarara uğramak istemem.
– Bu arabayı satarken zarar etmek istemem, o nedenle dikkatli kullanıyorum.
– Sel baskınında zarara uğramış çiftçilerle görüştük.
– Dükkânı üç ayda kapatırsan zararla kapatırsın; altı ayda kapatırsan sermâyeyi tüketirsin devam edersen sermâyen kadar borca girersin. (K. E. Kürkçüoğlu)
– Ürünleri ucuza satıp zarara uğramışsın.
– Ben bu model telefonun hiçbir zararını görmedim.
– Sana zararı dokunmasın da, ne yaparsa yapsın.
– Sonra taşı usulca altındakilere bir zarar vermemeye çalışarak kaldırdı. (R. H. Karay)
– Kimseye zararı dokunmasını istemem.
– Şirket bu ihaleden zarar görerek çıkarsa çok şey kaybederiz.
– O kadar uğraştım, yine de zararlı çıkan ben oldum.
– Seni terkederse ona ne zararı olacak? (A. M. Efendi)
– Zarar vermek değil amacım, sadece yardımcı olmak
istemiştim.
– Bu işin bize çok fazla zararı dokunacak.
– Bu davaya zarar verecek ihtiyarları ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. (F. R. Atay)
– Zararına ev sattıklarını duyduğumda kelepir olur diye hemen bakmaya gittim.
– Adamın zararı milyonlarcaymış.
– Meselâ benim balık yememden komşuma zarar gelir mi? (R. H. Karay)
– Adam bize zarar vermek için fiyatı iyice düşürmüş.
– Usulleri, kaideleri bozanların zarar görecekleri muhakkaktı. (Ö. Seyfettin)
– Zarar etmemek için aldığımız ürünleri belli bir kar oranıyla satmak zorundayız.
– İki gündür zararda olmak sinirimi bozuyor.
– Bu muhabbete bir zarar gelmesin. (R. N. Güntekin)
– İyi güzel de bu işe girişince zararda olmak da var.
– Şimdi işleri yavaş yavaş bozuluyor, her taraftan zarar ediyordu. (H. E. Adıvar)
– Şirketimiz sürekli olarak zarar ediyor.
– İstanbul’un yaza mahsus güzelliğine büyük zarar veriyor. (A. Hâşim)
– Bizden hiç kimseye zarar gelmez. (Ö. Seyfettin)
– İki günde bizi epey zarara soktular.
– Bu eskimiş bilgiler yüzünden en fazla hüzün duyan ve zarar gören doğrudan doğruya îmânın kendisi oldu. (S. Ayverdi)
– İşiniz gücünüz beni zarara sokmak, biraz tutumlu davranın.
– Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar. (M. Ş. Esendal)
– Amacımız sizi zarara sokmak değil, aksine kazandırmaktır.
– Bundan Amerika ve Amerika’nın müttefikleri zarar görecektir. (B. Felek)
– O bisikletin bize zararı dokunmaz, oraya bırakabilirsiniz.
– Köpeğim çok uysaldır, kimseye zararı dokunmaz.