Kolay; sıkıntı çekilmeden, sıkıntısız bir biçimde, sıkıntı çekmeden, kolaylıkla, yorulmadan yapılabilen, güç ve zor olmayan, basitçe, emeksiz, zahmetsiz, suhulet gibi anlamlara gelir. İşte kolay kelimesi ile ilgili cümleler.
– Böyle yapmak kolayıma geldi.
– Fiyat konusunda kolaylık gösterirseniz, çok memnun oluruz.
– Borcumuzu ödemek istiyoruz, ama bankalar kolaylık göstermiyor.
– Belediye memurları tüm vatandaşlarımıza kolaylık göstermektedir.
– Sizinle çalışmamız için biraz kolaylık göstermenizi bekliyoruz.
– Bu lekeleri çıkarmanın bir kolayı var.
– Evet, dile kolay, haydi yap da görelim.
– Bazı işlerin olayların anlatması kolay olabilir ama yaşamak çok zor demektir.Örnek: Ali’nin yaşadığı olayların haddi hesabı yok. Dile kolay 20.000 TL borcu varmış.
– Bu işte titiz davranın, kolaya kaçmayın lütfen.
– O kadar uyardık, yine kolaya kaçmış bu işçiler.
– Ödevini düzgün yap getir, kolaya kaçmanı istemiyorum.
– Ahâli kolay kazanıyor. (Reşat N. Güntekin)
– O iş o kadar kolay değil.
– Kolay değil öyle kiracıyı kapı dışarı etmek.
– Bu işin bir kolayı yok mu?
– Yüzümde kolayca aldatılacak bir adam olmadığımı belli eden bir şey var. (R. H. Karay)
– Kolay gele! Ayşe Abla, yardıma ihtiyaç var mı?
– İstanbul’a nasıl baktığını görseydiniz halecânının izlerini kolay anlardınız. (R. E. Ünaydın)
– Kolay gele! Orhan Dayı, çok mu işin?
– Kolayına bakıp, uyduruk bir ödev yapmayın.
– On iki saatlik kısa, hafif, yaşaması kolay bir günümüz vardı. (A. Hâşim)
– Bu akşam işin kolayına bakıp, dışarıdan hazır yemek söyledik.
– Yolu bulmak kolay oldu. (H. Balıkçısı)
– Kolayını bulup, elimdeki ürünleri satmalıyım.
– Terliklerimi kolayca giydim. (P. Safâ)
– Son derece kolay yolların ardından kolayca buraya kadar geldik.
– Herkesin kolayca söyleyip anladığı kelimelerdir. (A. Hâşim)
– Bu iş bizim için gerçekten kolay lokma oldu.
– En güç şey insan kendisini bilmek, en kolay şey de halka nasîhat vermektir. (F. Reşat)
– Bu iş bizim için gerçekten kolay lokma.
– Afîfe’yi görmenin kolayını buluyordum. (R. N. Güntekin)
– İşin kolayını buldum.
– Bizim takımı kolay lokma sanmayın, pişman olursunuz.
– Bu kadar kolay işlerin arasında seninle uğraşamam.
– Onun için de şer ve menfî tesirlere karşı zırhlı ve hazırlıklı bulunup kolayına gāfil avlanmazdı. (S. Ayverdi)
– Gerçekten bu ders hiç kolay lokma değilmiş.
– Yanlışını düzeltmek için bir kolayını aramaya başladı. (M. Ş. Esendal)
– Biz bu işi kolay kolay yapamayacağız.
– Bir yaşa vardım ki artık kolay kolay kanmam. (C. S. Tarancı)
– Sana çok kolay sorduğumu sen de biliyorsun.
– Bu dükkana bir daha kolay kolay gelemez.
– Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı. (H. Z. Uşaklıgil)
– Ölüm bu kadar yakından kokladığı insanların peşini kolay kolay bırakmıyordu. (A. H. Tanpınar)
– İşin kolayına kaçmak bana yakışmaz.
– Sorunun kolayını sana sordular.
– O her zaman böyledir; hep işin kolayına kaçar.
– Kolayına kaçarsan iyi bir iş çıkmaz.