Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayan Süveyş kanalı, açılmasıyla birlikte çok yoğun bir trafiğe sahne oldu. Zira, gemilerden istenen geçiş parası Afrika’nın çevresinden dolaşmanın yol açtığı masraflardan daha düşüktü. Öte yandan bu yolu zaman bakımından da büyük bir kazanç sağlıyordu. Süveyş Kanalı, Akdeniz i Kızıldeniz’e bağlayan ve Mısır’ın Osmanlı idaresinde olduğu dönemde açılan kanal’dır.
Süveyş kıstağından bir kanal açılmasına ilk defa Milâttan altı yüzyıl önce, firavun Nekao’nun emriyle girişilmişti.
Bu ilk kanal, üç yüzyıl sonra Ptolemaios II zamanında bitirildi. Ancak, kanalın suyla dolması için, Nil’in taşkınlarını beklemek gerekiyordu; bunun dışında su yolu uzun dönemler boyunca kuru kalıyordu. Dolayısıyla ondan yararlanabilmek için uygun hava ve mevsimleri göz önünde bulundurmak zorunluydu. Nitekim, böyle bir kuraklık Kleopatra’nın donanmasının bozgununa yol açmış; zira, kraliçenin gemilerinden bazıları, savaş yerine zamanında ulaşamamıştı. M.ö. VIII. yüzyılın başlarından itibaren bu kanalın kullanılmasından vazgeçildi. Bonapart’ın Mısır seferi, Süveyş kıstağında bir kanal açma düşüncesini yeniden canlandırdı. Ancak bünu gerçekleştirmek için, Avrupa’nın büyük bir ekonomik sıçrama yaptığı Napoléon III dönemini beklemek gerekti. Çalışmalar, Nisan 1859 yılında Fransa’nın eski İskenderiye konsolosu Ferdinand de Lesseps’in hazırladığı projelere göre ve onun yönetiminde başladı. Kanal ancak on yıl sonra tamamlandı ve 1 Kasım 1869 yılında kocası adına imparatoriçe Eugénie tarafından hizmete açıldı.