Sürgün; birini ceza olarak, bulunduğu yerden bir başka yere sürme, cezâ olarak oturduğu yerin dışında bir yere gönderilen ve orada oturmaya mecbur edilen kimse, sürülme işi, nefiy, menfi, bir kimsenin sürüldüğü yer, ishal, amel gibi anlamlara gelir. Ayrıca sürgün, bir bitkiden yeni sürmüş olan filiz demektir. İşte sürgün kelimesi ile ilgili cümleler.
– Sürgün gitmek istemediği için, memuriyetten istifa etmiş.
– Seni sürgüne göndermeleri, doğru bir karar değildi.
– Soruşturma sonrası öğretmeni, köye sürgüne göndermişler.
– Çocuk sürgün gitmiş, doktora götürdüler.
– İşini düzgün yapmalısın, yok sürgün yemekten kurtulamazsın.
– Soruşturma sonrası öğretmen, köye sürgün edilmiş.
– Bu sürgün yerine hangi insan tayin ister ki.
– Unutma, bu kasaba sürgün yeri olarak bilinir.
– Sürgüne gönderilmesine karar verdiler.
– En son bir köye sürgüne gönderildiğini hatırlıyorum.
– Sürgün yeri olarak Malta seçilmişti.
– Senin sürgün edilmen, doğru bir karar değildi.
– Neye hürriyyet için sürgüne gittindi? –Evet / Gittim ammâ bu değil beklediğim hürriyyet. (Mehmet Âkif)
– İşini düzgün yapmalısın, yoksa sürgüne gönderilmekten kurtulamazsın.
– Rüzgâr sürgünleri kırmış.
– Hoş geldiniz, safâlar getirdiniz dedi; buyurun oturun, bizim Kel Ali’nin sürgünü var, damda yatıyor. (F. Celâl)
– Bazen ne olursan olsun kanunları çiğnediğinde devlet seni hemen sürgün eder.
– Sürgünlerde çile dolduruyordu en güzel yaşında. (Y. Z. Ortaç)
– Haber alırlarsa beni de sürgün ederler. (H. E. Adıvar)
– Son sürgün hasadında ürünlerin zarar görmemesi için çok masraf yaptık.
– Napolyon, Elba adasında sürgünde yaşadı.
– Düşünecek ki bir zamanlar sürgünde idi. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu. (R. N. Güntekin)
– Sürgün yediğim günlerde vatan hasretiyle yanıp tutuşuyordum.
– Binler yaşa ey mihr-i muhabbetle doğan gün / Sâyende ne zindan ne ezâ kaldı ne sürgün. (Abdülhak Hâmit)
– Sürgünü yalnız memleket hasreti yıkmaz. (R. H. Karay)
– O, vatana ihanet suçundan bir adaya sürgün edildi.