Gayret etmek deyiminin anlamı
Emekle çalışmak, çabalamak, uğraşmak.
Örnek: Uzmanlar halkı bilgilendirmek için gayret ediyor.
Örnek 2: Biraz daha gayret edersek istediğimiz sonucu alabiliriz.
Gayret dayıya düştü deyiminin anlamı
Bu işin olması başarabilecek olanın işi ele almasına kaldı.
Örnek: Kız evde kalınca, gayret dayıya düşermiş.
Örnek 2: Gayret dayıya düştü, lakin dayı da yok ortalarda.
Örnek 3: Gayret dayıya düştüyse, işin zor.
Gayret göstermek deyiminin anlamı
Çaba harcamak, başarmak için çalışmak.
Örnek: Derslerinde başarılı olmak için gayret gösterdiğini görmedim.
Örnek 2: Biraz gayret göstersen, olacak bu iş.
Gayrete gelmek deyiminin anlamı
Bir işi yapmaya veya bitirmeye özenmek; canlanmak.
Örnek: Akşam gayrete gelip, tüm ödevi bitirdim.
Örnek 2: Maçın sonlarına doğru, gayrete gelip beraberliği sağladılar.
Gayretli olmak deyiminin anlamı
Sabırlı, dayanıklı olmak.
Gayret sarf etmek deyiminin anlamı
Çaba harcamak, gerçekleştirmek için çalışmak.
Örnek: Bu şirket için çok gayret sarf ettim.
Örnek 2: Gayret sarf etmeden başarılı olmak mümkün olmuyor.
Gayret dayıya kaldı deyiminin anlamı
Bu işin olması başarabilecek olanın işi ele almasına kaldı.
Örnek: Kız evde kalınca, gayret dayıya kalırmış.
Örnek 2: Gayret dayıya kaldı, lakin dayı da yok ortalarda.
Örnek 3: Gayret dayıya kaldıysa, işin zor.
Gayret vermek deyiminin anlamı
İsteklendirmek, özendirmek, yüreklendirmek.
Örnek: Bu sözlerle, bana gayret vermeye çalıştığını biliyorum.
Örnek 2: Sen de biraz gayret versen, daha da azimli olacak.
Gayretine dokunmak deyiminin anlamı
Bir işi yapamayacağını ileri sürenlere kızarak veya kendisinin yapması beklenen işi başkasının yapmasından utanç duyarak başarmaya çalışmak.
Örnek: Bu tavır insanların gayretine dokundu, inşallah gayretullaha dokunmaz.
Örnek 2: Babasının gayretine dokunmuş olacak ki, o yaşlı adam tüm siparişleri hazırlamış.
Gayret kuşağı deyiminin anlamı
Babaevinden çıkarken aile büyükleri veya erkek kardeşlerinden biri tarafından gelinin beline dolanan kırmızı kuşak.