İskenderiye, bugün Mısır’ın orta derecede önemli bir limanıdır. Diğer bir ifade ile İskenderiye, Mısır’ın Akdeniz kıyısında bulunan ikinci büyük şehridir. Ama, üç yüzyıl boyunca Eskiçağ dünyasının çok parlak bir merkezi olmuştu. Bu şehri, M.ö. 332 yılında Büyük İskender kurmuş ve imar efmiştir. Akdeniz kıyısındaki en büyük yerleşim yeri İskenderiye, büyük bir sanayi bölgesinin merkezi ve Mısır’ın ana limanı olan İskenderiye’de Mısır dış ticaretinin büyük kısmı gerçekleşir. Kahire’nin 183 km kuzeybatısına düşer. İskenderiye nüfusu 2018 yılına göre 5,2 milyon, yüzölçümü 2.679 km²’dir.
Makedonya kralı, Yunanistan’ın hâkini, Mısır firavunu ve Pers imparatorluğunun fatihi Büyük İskender, Hindistan ve Çin sınırlarına kadar varan uzun seferleriyle ünlüdür. Zaferlerini tarihe maletmek için, çoğu kendi adını taşıyan şehirler kurmuştur. Bunlardan biri olan İskenderiye, bir balıkçı köyünün Rakotis’in bulunduğu yerde inşa edildi. Şehrin planlarını hazırlama görevi, Yunanlı mimar Deinokrates’e verilmişti. İskender’in ölümünden sonra, Ptolemaios kralları devrinde başkent haline getirilen İskenderiye, en parlak çağlarını yaşadı. Şehir, görkemli tapınaklarla, saraylarla, gymnasion’larla, tiyatrolarla süslendi. Kıyıdan açıkta, limanın girişine hâkim bir yerde bulunan Pharos adası üzerinde, mermerden bir kule yapılmış, üzerine de bir fener oturtulmuştu. Knidos’lu mimar Sostratos’un eseri olan bu fener, M.Ö. 280 yılına doğru tamamlandı ve XIV. yüzyıla kadar limana giren gemilere kılavuzluk etti. İskenderiye feneri, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri sayılmıştır.
İskenderiye’de, Eskiçağ dünyasının bütün ülkelerinden akın akın gelen öğrencilere, Eukleides geometri, Arkhimedes fizik ve Ptolemaios astronomi dersleri verirlerdi. O zamanın bütün insan bilimleri, 700.000 ciltlik İskenderiye kütüphanesinde toplanmıştı. Ne yazık ki üst üste iki yangın bu eşsiz hâzineyi kül etti.
İskenderiye 640’ta Araplara, 1250’de Memlûk Türkleri’ne, 1517’de de Osmanlı Türkleri’ ne geçti, 1798 – 1801 yılları arasında, Na-poleon’un Mısır seferi sırasında Fransız işgali altında kaldı. Uzun zaman, Kahire’nin ihtişamı yanında sönük kalan şehir, XIX. yüzyılın başında, Süveyş Kanalı’nın açılması üzerine, İskenderiye yeniden önem kazandı. 1882’de Ingilizler’in bombardımanına ve işgaline uğradı. II. Dünya Savaşı’nda İngiliz deniz üssü olarak kullanıldı.