Zengin ve güçlü bir eski krallığın başkenti olan Babil, aynı zamanda önemli bir dinî merkezdi. Tevrat’taki Babel adı, «Tanrı’nın kapısı» anlamına gelen «Babili» kelimesinin tercümesidir. Babil, parlak Mezopotamya uygarlığının beşiği oldu. Modern bilimlerimizin ilk adımları, 4000 yıl önce bu şehirde atılmıştır. Babil, Mezopotamya’da adını aldığı Babil kenti etrafında MÖ 1894 yılında kurulmuş, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluktur. Babil’in merkezi bugünkü Irak’ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktadır.
Efsanevî Babil kulesi, aslında Tanrı Bel-Marduka adanmış bir tapınaktan başka bir şey değildi. «Kutsal sayılar» denilen kesin matematik kurallarına göre inşa edilen bu piramit şeklindeki kulenin ya da «ziggurat»ın, kenarları 90 m olan bir kare temeli vardı. Üst üste oturtulmuş, yükseldikçe küçülen yedi kattan meydana gelen kulenin toplam yüksekliği de 90 metreydi ve en üst katı, bir tapınağın yer aldığı, basit bir düzlükle son buluyordu. M.Ö. 479 yılına doğru, Pers kralı Kserkses tarafından tahrip edildiğinden, kule hakkında kesin bilgilere sahip değiliz. M.Ö. IX. yüzyılda yapıldığı sanılan Babil’in efsanevî asma bahçeleri, Eski Dünya’nın Yedi Harikasından biri sayılıyordu. Teraslar halinde kat kat yükselen bu bahçeler, büyük kral Nabukodonosor’un (M. Ö. 605-562) sarayını çevreliyordu. Yüzlerce hayvan tasviriyle süslü tanrıça İştar kapısından, büyük tanrı Bel-Marduk’un tapınağı Esagil’e giden dinî tören yoluna çıkılıyordu. Kanallar ve caddeler, şehrin her yanına ağ gibi yayılıyordu. Babil, öylesine güzel ve gösterişliydi ki, M.Ö. 331 yılında Pers imparatorluğunu tümüyle fetheden Büyük İskender, bu şehri ikinci başkent olarak seçmişti.
Babiller özellikleri maddeler halinde haberi için tıklayın!
Dünyanın yedi harikası nelerdir ve nerededir?