Anne Frank (tam adı Annelies Marie Frank), 12 Haziran 1929 yılında Almanya’nın Frankfurt şehrinde dünyaya gelmiş, II. Dünya Savaşı sırasında Amsterdam’da bir tavan arasında Naziler’den saklandığı sırada tuttuğu anılarıyla ünlenen küçük bir Yahudi kızıdır.
Frank ailesi 1933 yılında Nazi Almanya’sından kaçarak Hollanda’ya sığınmıştı. Babası Otto Amsterdam’da bir iş kurdu. Anne ile kız kardeşi de okula gidiyorlardı. Ne var ki, 1940 yılında Hollanda’yı işgal eden Almanlar, buradaki Yahudiler’e de baskı uygulamaya başladılar. Çalışmalarına izin vermediler ve çocuklarının okula gitmesini yasakladılar. Yahudi olanları göğüslerine sarı yıldız takarak kimlik belirtmeye zorladılar. Çok geçmeden tüm Yahudiler’i Almanya’daki toplama kamplarına gönderdiler. Gizlenebilenler bundan kurtuldular. Otto Frank’ın Yahudi olmayan işçileri Frank ailesine yardım ettiler. İşyerinin üst katı, Frank ailesi ile birlikte üç kişilik başka bir ailenin barındığı gizli bir sığınağa dönüştürüldü. Bu gruba daha sonra bir kişi daha katıldı. Bu dar yerde, hiç dışarı çıkmadan 25 ay bir arada yaşadılar. Dönen bir kitaplık barınağın girişini gizliyordu. Çatı katına sığınanların yiyecek ve başka gereksinimlerini Otto Frank’ın işçileri sağlıyordu. Gündüz aşağıdakiler çalışırlarken, yukarıdakiler hiç ses çıkarmamaya özen gösterirdi.
Anne Frank, anılarını yazmaya ailenin bu gizli bölmeye yerleşmesinden önce başlamıştı. Günlük yaşantısına ilişkin sorunları, ne yiyip içtiklerini, aralarında geçen tartışmaları, korkuları ve sevinçleri defterine günü gününe yazıyordu. 1944 Ağustos’unda, savaşın bitmesine bir yıldan daha az bir zaman kalmışken, bir muhbir ailenin yerini Almanlar’a haber verdi. Gestapo evi basarak kim varsa tutukladı. Frank ailesi Almanya’da bir toplama kampına gönderildi. Bundan kısa bir süre sonra Anne Frank, kız kardeşi Margot ve anneleri Almanya’daki Bergen-Belsen toplama kampında Şubat 1945 yılında öldüler. Babaları savaştan sonra Amsterdam’a döndü. Gizli barınakta bulunan anı defteri Otto Frank’a verildi. 1947 yılında Het Achterinuis (“Gizli Barınak”) adıyla bir bölümü yayımlanan anılar okuyanların kanını donduracak kadar dehşet vericiydi. II. Dünya Savaşı Avrupa’sında Yahudiler’e uygulanan kıyımın 15 yaşındaki bir kızın kaleminden çıkan acı ve dokunaklı öyküsü birçok dile çevrildi. Her yıl binlerce insan günümüzde müze haline getirilmiş olan bu evi ziyaret eder.
Yakalanmalarından üç hafta önce, Anne Frank anı defterinin bir sayfasına şöyle yazmıştı: “Her şey o kadar saçma ki! Ülkülerimi yitirmediğime gerçekten şaşıyorum! Ama her şeye karşın onları koruyorum. Çünkü insanların özünde iyi yürekli olduklarına inanıyorum.”
Anne Frank’ın dilinden küçük bir paragraf…
”20 Haziran 1942 Cumartesi”
Hatıra defteri tutmak benim gibi biri için tuhaf bir duygu. Yalnızca daha önce hiç yazmadığımdan değil. İleride ben de dahil hiç kimse on üç yaşında bir kızın içinden geçenlerle ilgilenmeyecekmiş gibi geliyor. Ama aslında bunun hiçbir önemi yok, ben yazmak ve daha da önemlisi kalbimden geçen bir sürü şeyi ortaya dökmek istiyorum.
Ellerimi başıma dayadığım ve tembellikten dışarı mı çıksam, evde mi kalsam bilemediğim, sonuçta aynı yerde pinekleyip kaldığım hafif melankolik günlerimden birinde canım sıkıldığında ‘Kâğıt insanlardan daha sabırlıdır, sözü içime işledi. ”