Zevk; hoşa giden ya da çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duyum ya da duygu, hoşa giden bir şeyden duyulan beğenme duygusu, hoşa giden veya eğlendiren şey, güzeli çirkinden ayırabilme yetisi, eğlence, tat alma, tat, lezzet gibi anlamlara gelir. İşte zevk kelimesi ile ilgili cümleler.
– Hem kitap okumak hem de ağabeyimle birlikte bulmaca çözmek zevkine erdim. (A. Erhat)
– O sabah, manzaranın zevkine vardık.
– Gelin şu gezinin zevkini çıkaralım.
– Zevkine gitmiyorsa başka oyun oynayalım.
– Takımı galip gelince zevkten dörtköşe oldu.
– Sen beni kızdırmaktan zevk mi duyuyorsun?
– Eski ramazanların eğlencelerini ne ben size anlatabilirim, ne siz bundan zevk alabilirsiniz. (B. Felek)
– Takdir belgesi alınca zevkten dörtköşe oldu.
– Sen olmadan bu tatilin zevki çıkmaz.
– Takım golleri sıraladıkça, taraftarlar zevkten dörtköşe oldu.
– Kaymakam, Zeli’nin heyecânından zevk aldığı için “Bize pampaları anlatınız” diye yalvardı. (Refik H. Karay)
– Yanında salata olmadan, bu balığın sevki çıkmaz.
– Zevkten dörtköşe olmanıza sebep olan şey nedir?
– Bu sözler onun zevkini okşamıştı.
– O meyvenin zevki nasıldır? (Şemseddin Sâmi)
– Üniversite sınavın da geçti, artık zevkine bak biraz.
– Zevkine gitmeyen bir adamla evlenecek değilsin.
– Fakat zevk sâhibi bir âşık gibi o da güzelliğinin şuûruna erdiği bu şehre su seslerinden çelenkler (…) hediye etmiş. (A. H. Tanpınar)
– Baştan resim yapmak zevkli gelmişti, ama şimdi sıkılmaya başladım.
– Ben bu filmden hiçbir zevk duymadım.
– Gözlerinizin çiy ışıktan ve göğsünüzün nefes darlığından kurtulacağını düşünerek bir şeyler yapmak, bir zevke hazırlanmak istersiniz. (R. H. Karay)
– Bu masal zevkine gitti mi?
– Reşat Nûri büyük bir Türk dili zevkine ve bilgisine sâhipti. (Nihad S. Banarlı – Ö.T.S.)
– Zevk için kendine kıyafet dikiyormuş.
– Rengine, biçimine karar vermek hayli zor bir zevk işi. (Y. Z. Ortaç)
– Sırf zevk için gelip çocuğu sinir ettiler.
– Geriye kalan zevkler neye yarar? (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Bugün yaptığımız piknik çok zevkli geçti.
– Yarın sınavınız var, siz zevk etmeye devam ediyorsunuz.
– Teslîmiyetin zevki içinde başımı tekrar yastığa koydum. (P. Safâ)
– Arkadaşımızın üzüntülü zamanında zevk etmek doğru olmaz.
– Sen işin zevkinde olduğun için, bizim çektiğimiz sıkıntıları anlamazsın.
– Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var. (Y. Kemal)
– O sabah hepimiz, manzaranın zevkine erdik.
– Bu yemeğin zevkine ermek için, sıcak sıcak yiyeceksin.