Nusret; yardım, Cenab-ı Hakkın yardımı, üstünlük, zafer, muzafferiyet, galebe, fetih, üstünlük, başarı, düşmana gâlib olmak gibi anlamlara gelir. İşte nusret kelimesi ile ilgili cümleler.
– Bugün nusret bizim. (Ö. Seyfettin)
– Eyledin azm-i gazâ nusret seninle yâr ola / Çün Sikender Hızr önünce kāfile-sâlâr ola. (Zâtî)
– Hulûs-ı kalb ile bel bağlayanlar nusret-i dîne / Yüzü ak ola yarın eyleyenler hizmeti dîne (Âşık Ömer)
– Beni mesrûr et ey şeh-i zîşan / Ede nusretle Hak seni şâdan (Fıtnat Hanım). Bizim yerimizde Evliyâ Çelebi olsaydı bu yardıma bir erenler nusreti, bir Hızır erişmesi der ve nefis bir fıkra yazardı. (Rûşen E. Ünaydın)
– Allâh Teâlâ, bu gazvede mü’minlere olan nusret ve yardımını şu âyet-i kerîme ile beyân eder; “Ehl-i kitâbdan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allâh’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allâh(ın azâbı), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle harâb ediyorlardı. Ey akıl sâhipleri, ibret alın!” (el-Haşr, 2)
– Yok iken var edip bu Ahmed’i sultan eden sensin / Habîbin hürmetine asker-i İslâm’a nusret ver (Sultan I. Ahmed)
– Peygamber Efendimiz (sav), kavminin hakâret, alay ve eziyet gibi kötü tavır ve davranışlarına mâruz kalarak mahzûn ve mükedder bir hâlde evine döndükçe, Allâh Teâlâ O’nun hüznünü Hazret-i Hatîce vâlidemizin tesellî ve teşvîk edici sözleriyle hafifletmiş, ilâhî nusretiyle vazîfesini kolaylaştırmıştır