Yol aramak deyiminin anlamı
* Bir işi yapmak için yöntem ve usul araştırmak.
* İstenilen sonuca götürecek çözüm, çare, olanak bulmaya çalışmak.
* Bir meseleye çare bulmaya çalışmak, imkân aramak.
Örnek: Bu güçlükten kurtulacak yol aramaktaydık.
Örnek 2: Bu çıkmazdan kurtulmak için bir yol arıyoruz fakat bulamıyoruz.
Yol geçen hanı deyiminin anlamı
* Herkesin istediği gibi girip çıktığı ortam.
* Hemen herkesin girip çıktığı, uğradığı yer.
* Girip çıkanı, geleni gideni çok ve belirsiz olan yer.
Örnek: Sanki bu ev yol geçen hanı, hiç mi rahat etmeyeceğiz kendi evimizde!
Örnek 2: Böyle ev görmedim, yolgeçen hanı gibi, kimsenin kimseden haberi yok. (R. N. Güntekin)
Yol göstermek deyiminin anlamı
* Birisine bir işi yapması için yöntem ve usul öğretmek.
* Bir yolu bilmeyene anlatmak, kılavuzluk etmek.
* Rehberlik etmek, yolu bilmeyene tarif etmek, nasıl gidileceğini anlatmak.
* Bir konuda nasıl davranılacağını, ne yapılacağını öğretmek, akıl vermek.
Örnek: Benim elimden bir şey gelmez, patrona git, o bir yol gösterir sana.
Örnek 2: Elinde güçlü bir çıra vardı, onu yüksekte tutarak yolculara yol gösteriyordu. (N. Araz)
Örnek 3: Biz benzincinin istihkakını düşeriz, siz de benzini alırsınız, diye yol gösterirler. (M. Ş. Esendal)
Yol iz bilmemek deyiminin anlamı
* Bir şeyi nasıl yapacağını bilmemek.
* Gİttiği yeri hiç tanımamak, hiçbir adresi bilmemek.
* Bulunduğu yerde yabancı olup gideceği yolu ve yeri bilmemek.
* Görgüsüz davranmak.
Örnek: Beyim, oğlum yol iz bilmez yardımcı olursanız sevinirim.
Yol izlemek deyiminin anlamı
Bir yönteme göre işi ilerletmek.
Örnek: Yazar, bu romanında öncekilerden farklı bir yol izlemiş.
Yol kesmek deyiminin anlamı
* Yolu birilerinin geçişini engelleyecek şekilde kapatmak.
* Bir kişinin ilerlemesini engellemek.
* Issız yollarda soygunculuk yapmak, yolu tutup gelip geçeni soymak.
* Motor vb. hızını azaltmak, devrini düşürmek.
Örnek: Senin yolunu kesecek, engel olacak değilim. (M. Yesari)
Örnek 2: Düğün alayının yolunu kesmiş eşkıyalar.
Örnek 3: Motorun yanaşmasını bekliyorum, yol kestiği için şimdi hiç gürültü etmiyor. (Z. Selimoğlu)
Yol tutmak deyiminin anlamı
* Bir yoldan kimseyi geçirmeyecek şekilde düzen kurmak.
* Yaşayışını inandığı, doğru bildiği bir düzende sürdürmek.
Örnek: Sen de kendine özgü bir yol tuttun demek!
Yol yordam bilmemek deyiminin anlamı
* Bir şeyi nasıl yapacağını bilmemek.
* Bir şey, davranış ya da yapışın usul ve kuralları bilmemek.
* Uygun olan davranış biçimi, adap, adap erkân bilmemek.
Örnek: Madem yol yordam bilmezsin neden kalkışırsın böyle bir işe.
Örnek 2: Ahmet oralarda yol yordam bilmez sen göz kulak ol evlat.
Yolunu yapmak deyiminin anlamı
* Bir şey isteyeceği bir kişiyi memnun edecek davranışlarda bulunarak istediğini daha kolay kabul edecek bir hale sokmaya çalışmak.
* Bir işi olanaklı kılacak hazırlığı yapmak, ortamı hazırlamak.
* Bir işi olumlu sonuca ulaştıracak ya da mümkün kılacak girişimde bulunup hazırlık yapmak veya tedbir almak.
Yola çıkmak deyiminin anlamı
* Yolculuğa başlamak.
* Bir şeyi esas alıp oradan başlamak.
* Bir yere gitmek üzere, bulunduğu yerden ayrılmak.
* Bir yere varmak için bulunduğu yerden ayrılarak yolculuğa başlamak, harekete geçmek.
Örnek: O gün şafak sökerken uyanmış, yola çıkmak üzere ha zırlanmıştı.
Örnek 2: Az sonra yola çıkacağız.
Örnek 3: Sabah erkenden yola çıkacaklarmış.
Örnek 4: Yola öğle yemeğinden sonra çıktık. (S. Kocagöz)
Örnek 5: Bir roman konusundan yola çıkarak Salâh Birsel’in ‘Dört Köşeli Üçgen’iyle Orhan Kemal’in ‘Murtaza’sı arasında bir akrabalık kuruverdi. (S. İleri)
Yollara düşmek deyiminin anlamı
* Gerekli plan ve hazırlığı yapmadan seyahate başlamak.
* Bir zorunluluk sonucu bir yerden bir yere gitmek.
* Bir zorunluluk sebebiyle yola çıkmak, yolculuğa başlamak.
Örnek: Haberi alınca yağmur kar demeden yola düştü.
Yola düzülmek deyiminin anlamı
* Hazırlık yaparak yolculuğa çıkmak.
* Yola çıkmak, yolculuğa başlamak.
* Yola çıkıp ilerlemek.
Örnek: İşini gücünü bırakıp yola düzüldü.
Yola gelmek deyiminin anlamı
* Uslanmak, tavır ve davranışlarına çekidüzen vermek.
* İstenilen davranışı kabul etmek.
* Ters tutumunu düzeltmek, uslanmak, istenilen biçimdeki davranışı kabul etmek.
Örnek: Birkaç yıl sonra gerçekleri görerek yola geldi.
Yola getirmek deyiminin anlamı
* Bir kişinin yapmak istemediği bir davranışı yaptırmak.
* Terbiye ve ahlak kazandırmak.
* Birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek.
Örnek: Her karşısına çıkışta ona nasihat eder, bazen sert söyler, bazen tatlı tatlı yola getirmeye çalışır. (H. Pulur)
Yola koyulmak deyiminin anlamı
Yola çıkıp ilerlemek, yola çıkmak.
Örnek: Acele hazırlanıp yola koyuldu.
Örnek 2: Okula gitmek için yola düzüldük.
Yol açmak deyiminin anlamı
* Bir şeyi ilk defa yaparak kendinden sonrakilere örnek olmak.
* Bir olaya sebep olmak, öncülük etmek.
* Herhangi bir nedenle kapanmış olan yolu geçilir duruma getirmek.
* Birinin geçmesi için kenara çekilip geçme önceliği tanımak.
Örnek: Seniha’nın bu hareketi türlü türlü tefsirlere yol açtı. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Örnek 2: Onun bu çıkışı özgürlük hareketinin başlamasına yol açtı.
Yol almak deyiminin anlamı
* İlerleme veya gelişme göstermek.
* Bir yolda oldukça gitmiş, ilerlemiş olmak, yolda ilerlemek.
* İlerlemek, gelişmek.
* Mesleğinde ilerlemek.
Örnek: Araba hızla yol almaktaydı.
Örnek 2: Ülkemiz cumhuriyetle büyük yol almıştır.
Yolda kalmak deyiminin anlamı
* Bir kısmı sebeplerden ötürü gideceği yere gidememek.
* Kaza, doğal afet vb. sebeplerden dolayı yolda ilerleyememek, gideceği yere varamamak.
Örnek: Baba araba bozulunca yolda kaldık.
Örnek 2: Yağmur etkisini artırınca yolda kaldık.
Yoldan çıkmak deyiminin anlamı
* Toplum kurallarının dışına çıkmayı alışkanlık edinmek.
* Doğru yoldan ayrılmak, kötü yola düşmek, azgınlığa sapmak.
* Bir taşıt bir sebeple yolundan ayrılmak, gitmez olmak.
Örnek: Komşunun çocuğu iyice yoldan çıkmış, ne yaptığını bilmiyor.
Örnek 2: Ankara’ya giderken otobanda birden önüme bir hayvan çıkınca araç yoldan çıktı.
Yolu düşmek deyiminin anlamı
* Bir yere yapılan seyahat esnasında orada amaçlanmayan yerlere de gitmek.
* Bir rastlantı sonucu gelmek.
Örnek: Yine yolum sana düştü hele şu işimide hallediver.
Yoluna çıkmak deyiminin anlamı
* Bir yere giderken birisi ile karşılaşmak.
* Yoldan gelen birini karşılamaya gitmek.
* Yolda karşısına çıkmak, rast gelmek.
Örnek: Bütün kasaba halkı yeni gelen kaymakamın yoluna çıkmıştı.
Yoluna girmek deyiminin anlamı
* İstenilen biçimi almak, gerekli olan şekilde gelişmek.
* Bir iş bir girişim düzene sokulmak iyi bir duruma getirilmek.
Örnek: Göreceksin, bu konaktan çıkar çıkmaz her şey öyle bir yoluna girecek ki! Bütün uğursuzluklar bu evden geliyor. (Y. K. Karaosmanoğlu)
Yoluna koymak deyiminin anlamı
* Bozulmuş ya da yeni başlanmış bir işi bir sisteme sokmak, düzenli bir hâle getirmek.
* Bir işi olumlu bir duruma sokmak, istenilen şekle getirmek.
Örnek: Arkadaşının mektebe alınması işini o hafta içinde yoluna koymuş. (A. Ş. Hisar)
Örnek 2: İşlerini kısa zamanda yoluna koymayı başardı.
Yolunu beklemek deyiminin anlamı
* Bir kimsenin gelmesini beklemek.
* Hasretle gelmesini beklemek.
Örnek: Az yolunu beklemedi oğlunun.
Örnek 2: Ben merak ederdim, gece yarılarına kadar yolunu beklerdim. (M. Ş. Esendal)
Yolunu bulmak deyiminin anlamı
* Yasal olmayan bir şekilde kazanç sağlamak.
* Bir şeyi nasıl yapacağını bulmak (bir iş yapmanın kolayını bulmak).
* Bir kimse amacına ulaşmak için tutması gereken yolu, gereken çalışma biçimini bulmuş olmak.
Örnek: Onu razı etmenin yolunu buldum, çabuk benimle gel.
Örnek 2: Biraz bocaladı ama kısa zamanda yolunu buldu.
Yolunu sapıtmak deyiminin anlamı
* Toplumca kötü görülen bir işi yapmayı sürekli hâle getirmek.
* Kötü yola düşmek, doğru yoldan ayrılmak.
Örnek: Yolunu sapıtmış şu adamı Allah` tan başka kim doğru yola getirebilir?
Örnek 2: Feride, senin kaşların lakırtılarına benziyor, güzel güzel, ince ince başlıyor fakat sonra yolunu sapıtıyor. (R. N. Güntekin)
Yarı yolda bırakmak deyiminin anlamı
* Bir kimseye verdiği desteği o iş bitmeden kesmek.
* Verilen desteği, yapılan yardımı sonuna kadar götürmemek, sürdürmemek.
Örnek: Sana nasıl güvenebilirim, beni kaç kez yarı yolda bıraktın.
Örnek 2: Sen bize söz vermiştin bizi nasıl yarı yolda bırakırsın?
Hak yolu deyiminin anlamı
* Doğru uygun yol.
* İslam dininin gereklilikleri.
* Cenab-ı Allah`ın insanlara kitapları ve peygamberleri ile bildirdiği, dünya hayatında tutmaları gereken yol, yaşama düzeni, doğru ve haklı yol.
Gözü yollarda kalmak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin gelmesini çok arzulayıp uzun süre beklemek.
* Birinin gelmesini, merak, istek veya özlemle beklemek.
* Özlenen kişinin ya da geciken mektubun, haberin gelmesini bekleyip durmak.
Örnek: O kadar geç geldi ki gözlerim yolda kaldı.
Arpa boyu yol almak deyiminin anlamı
* Çok az başarı ya da mesafe kat etmek.
* Yapılan bir işle ilgili çok fazla ilerleyememek.
* İstenilen seviyeye ulaşamamak, çok az yol almak.
* Çok az bir yol almak anlamına gelmektedir.İnsanların çok emek isteyen bir işte çok az bir iş yapması çok uzun olan bir yolda az bir mesafe kaydetmesi anlamlarına gelmektedir.
Yola dizilmek deyiminin anlamı
Yol kenarında sıralanmak.
Örnek: Okulun öğrencileri yola dizilmiş bayrak sallıyordu.
Yol yakınken deyiminin anlamı
Sezilen ya da beliren kötü duruma düşmeden.
Örnek: Yol yakınken bu işten vazgeçelim.
İşini yoluna koymak deyiminin anlamı
İşi veya görevi olumlu olarak yürütmek, sıkıntı çekmeden gerçekleştirmek.
Örnek: İşini yoluna koyup gelecekmiş.
Örnek 2: Bir ay içinde işi yoluna koyarız.
İltibasa yol açmak deyiminin anlamı
Karışıklığa sebep olmak.
Örnek: Şirket logosu iltibasa yol açmasın.
Hırsıza yol göstermek deyiminin anlamı
Art niyetli kişilere yapabilecekleri kötülük için bilerek veya bilmeyerek imkan sağlamak.
Dönüşü olmayan yola girmek deyiminin anlamı
Asla bırakılmayacak, vazgeçilmeyecek bir durumda olmak.