Vurduğu yerden ses getirmek deyiminin anlamı
* Etkili olmak.
* Çok kuvvetli vurmak.
* Eli ağır. Yumruğu çok güçlü kimse.
Sesini çıkarmamak deyiminin anlamı
* Bir kimsenin yanlış davranışlarına karşı herhangi bir yaptırım yapmamak, göz yummak.
* Bir durum karşısında düşüncesini söylememek, susmak.
* İtiraz etmemek, hoş görerek karşı çıkmamak.
* Hiç konuşmamak, susmak.
Örnek: Kendisine söylenen o kötü sözlere nasıl ses çıkarmadı şaşıyorum.
Örnek 2: Sesini çıkarmadı. Mütevekkil bir hâli vardı. (N. F. Kısakürek)
Ses seda çıkmamak deyiminin anlamı
* Bir kimseden herhangi bir tepki ya da haber gelmemesi.
* Birinden ya da bir yerden bir haber gelmemek ya da bir tepki görülmemek.
Örnek: Ses seda çıkmadı hiçbir komşudan.
Örnek 2: Çok uzak ama pek çok uzak birkaç akrabadan ses seda çıkmadı. (A. Gündüz)
Ses vermemek deyiminin anlamı
* Bir çağrıya kulak vermemek.
* Ses çıkarmamak.
Örnek: Adam evdeydi ama hiç ses vermedi.
Örnek 2: Aşağıdakiler ses vermeyince endişelendik.
Sesini kesmek deyiminin anlamı
* Konuşmasını aniden sonlandırmak.
* Birisinin konuşmasına engel olmak ya da verdiği cevapla konuşmasına imkân bırakmamak.
Örnek: Şunun sesini kesmek gerekir artık.
Örnek 2: Şunun sesini kesin, yoksa çıldıracağım!
Her kafadan bir ses çıkmak deyiminin anlamı
* Bir konu üzerine bir grupta herkesin farklı bir fikir söylemesi.
* Bir konuda herkes rastgele konuşmak, ayrı düşünce öne sürmek.
* Bir konu üzerinde herkesin istediği gibi, rastgele konuşması ve bu konuşmalardan bir sonuç alınamaması.
Örnek: Ortalık kızıştı, her kafadan bir ses çıkmaya başladı, kimin ne dediği anlaşılmaz oldu.
Sesi ayyuka çıkmak deyiminin anlamı
Çok yüksek sesle bağırmak.
Örnek: Sinir krizine girmiş, sesi ayyuka çıkmıştı.
Sesini kısmak deyiminin anlamı
Sesini alçaltmak.
Örnek: Herkes uyudu, sesini biraz kısarsan iyi olur.
Sesi dünyayı tutmak deyiminin anlamı
Sesi her tarafa yayılmak, her taraftan duyulmak.
Sesi sıtma görmemiş deyiminin anlamı
Çok yüksek tonda, etkili ve pürüzsüz bir sesle konuşan.
Örnek: Sesi sıtma görmemiş maşallah, ne güzel konuşuyor.
Sesi soluğu çıkmamak deyiminin anlamı
Bir şey söylemeyerek susmak, ses çıkarmamak.
Örnek: Güzel kızımın bugün sesi soluğu çıkmıyor.
Örnek 2: Sınıfta kimsenin sesi soluğu çıkmayacakmış.
Sesini yükseltmek deyiminin anlamı
Yüksek, öfkeli bir sesle söylemek.
Örnek: Bana sesini yükseltme, ablanım ben senin.
Sesi çıkmamak deyiminin anlamı
Susmak. Herhangi bir tepki vermemek.
Örnek: Bu televizyonun sesi çıkmıyor.
Örnek 2: Çocuğun sesi çıkmıyor, uyudu sanırım.
Sesi titremek deyiminin anlamı
Sesi kısık ve kesik çıkmak.
Örnek: Olayı anlatırken çocuğun sesi titriyordu.
Ses olmamak deyiminin anlamı
* Issız olmak, tenha olmak.
* Gürültü, patırtı, yaramazlık olmamak.
Ses vermek deyiminin anlamı
* Herhangi bir sesi çıkarmak.
* Bir çağrıya karşılık vermek.
Örnek: On dakikadır sesleniyorum, ser versene!
Örnek 2: Bu flüt çok güzel ses veriyor.
Ses vermemek deyiminin anlamı
* Herhangi bir ses çıkarmamak.
* Bir çağrıya yanıt vermemek.
Örnek: Adam evdeydi ama hiç ses vermedi.
Örnek 2: O kadar soru sordum, ama ses vermedi.
Sessizliğe gömülmek deyiminin anlamı
Sessiz duruma gelmek.
Örnek: Karanlık içinden bir süre fısıltılar geldi, sonra her şey derin bir sessizliğe gömüldü. (Y. Kemal)
Örnek 2: Dördüncü golden sonra tribünler sessizliğe gömüldü.
Ölüm sessizliği çökmek deyiminin anlamı
Yoğun ve derin bir sessizlik kaplamak.
Örnek: Masanın başına oturduğum zaman ortalığa gerçekten ölüm sessizliği çöktü (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Kaza haberi gelince, odaya bir ölüm sessizliği çöktü.
Ses getirmek deyiminin anlamı
Yaptığı işle, söylediği sözle dikkatleri çekmek ve kitleleri harekete geçirmek.
Örnek: anserle ilgili araştırmaları dünya çapınca ses getiriyor.