Hem suçlu hem güçlü deyiminin anlamı
* Suçlu olduğu hâlde üstün yanlarını kullanarak ya da karşıdakini korkutarak haklı çıkmaya çalışan kimse.
* Suçlu kendisi olduğu halde üste çıkmaya çalışan, üstelik karşısındakini suçlamaya yeltenen kimseler için söylenir.
* Gerçekte kendisi suçlu olduğu hâlde suç işlememiş gibi davranan ve karşısındakini suçlamaya çalışan kimse.
* Suçlu olduğu halde suçunu bastırmak için başkalarını da kabahatli göstermeye çalışan uyanık.
* Her hangi bir konuda haksız olduğu halde haklı olmaya çalışmak ve kendisinin kabahatine bakmadan haklı gerekçeler bularak haklı olduğunu ispatlamaya çalışmak anlamlarına gelmektedir.
Gücü yetmek deyiminin anlamı
* Eldeki imkânlarla ancak altından kalkabilmek, üstesinden gelebilmek.
* Bir işi yapmaya, başarmaya gücü yeterli olmak.
Örnek: Zaman zaman, şiirin ne olduğunu elimin erdiği, gücümün yettiği kadar anlatmaya çalıştım. (O. V. Kanık)
Örnek 2: Gücümün yettiği kadar, size yardımcı olmaya çalışacağım.
Örnek 3: Maddi imkanları belli, demek ki buna gücü yetiyor.
Güç mevkide kalmak deyiminin anlamı
İçinden çıkılması zor bir durumda bulunmak.
Örnek: Hemen kararını vermekten âciz olan Hasan ne kadar güç bir mevkide kalmıştı? (O. C. Kaygılı)
Örnek 2: Siz böyle yapınca, ben güç bir mevkide kalıyorum.
Örnek 3: Güç mevkide kalmaman için, gidip her şeyi anlatacağım.
İşten güçten vakit bulamamak deyiminin anlamı
Çok yoğun çalıştığı için zaman ayıramamak.
Örnek: İşten güçten vakit bulup, pikniğe de gidemedik.
Gücüne gitmek deyiminin anlamı
* Gönlü kırılmak, onuruna dokunmak.
* Bir söz, bir davranış bir kimsenin onuruna dokunmak, o kimseye ağır gelmek.
Örnek: Bugünkü hâlimizle tabiatın sırlarını kavrayamayacağımızı düşünmek bizi sinirlendiriyor, gücümüze gidiyor. (N. Ataç)
Örnek 2: Doğrusu onun bu sözleri gücüme gitti, çünkü hak etmedim o sözleri.
Örnek 3: Ben yokmuşum gibi davranması çok gücüme gitti.
Gücü kesilmek deyiminin anlamı
Kuvveti, takati azalmak.
Örnek: Yavaş yavaş gücüm kesiliyor, işte o zaman ağlamaya başlıyorum. (N. Eray)
Örnek 2: Şu kutuyu taşımaktan gücüm kesildi, biraz da sen taşı.
Örnek 3: Çok direndi ama gücü kesilince yarışmayı da kaybetti.
İşten güçten kalmak deyiminin anlamı
Herhangi bir sebeple çalışmamak, çalışamamak.
Örnek: Oraya kadar sürüklenmek, hanlarda birçok para harcamak, günlerce işten güçten kalmak köylülerin gözünü yıldırır. (H. E. Adıvar)
Örnek 2: İşten güçten kalmak istemediği için sağlığına çok dikkat eder.
Gücüne koşmak deyiminin anlamı
Bir sorunun kolay çözümü varken onu güçleştirmek.
Örnek: İşi gücüne koşup zaman kaybediyorsun.
Gücü gücü yetene deyiminin anlamı
Haklılığa değil kaba kuvvete veya güce dayanılarak.
Örnek: Bu iş yerinde gücü gücü yetene dayılanıyor.
Örnek 2: Adaleti sağlamak için, gücü gücü yetene saldırmamalı.
Güçsüz düşmek deyiminin anlamı
Gücü yetmemek.
Örnek: Silahlarından birini elinden bırakmış, güçsüz düşmüştür. (N. Cumalı)
Örnek 2: Rakibi karşısında kendini çok zorladı ve güçsüz düştü.
Örnek 3: Vücudum haftalardır uykusuzluktan güçsüz düştü.
Örnek 4: Hiçbir şey yiyemiyorum, çok güçsüz düştü bedenim.
Örnek 5: Susuzlu nedeniyle filler de güçsüz düştü.
Gücüne koşmak deyiminin anlamı
Bir sorunun kolay çözümü varken zor çözüme yöneltmek, sorunu güçleştirmek.
Örnek: İşi gücüne koşup zaman kaybediyorsun.
Güçlük çıkarmak deyiminin anlamı
* Bir şeyin gerçekleşmesini engelleyici sebepler ileri sürmek.
* Bir şeyin gerçekleşmesini engelleyici nedenler öne sürmek, bir işte zorluklar, engeller yaratmak, işi güçleştirici şeyler yapmak.
Örnek: Ancak çoğu sansür görevlisi de rüşvet alabilmek için güçlük çıkarıyordu. (M. And.)
Örnek 2: Ben de sizinle gelmek istiyorum, ama evdekiler güçlük çıkarıyor.
Güce sarmak deyiminin anlamı
Bir iş güç bir duruma gelmek, güçleşmek.
Örnek: Gün geçtikçe işimizde para kazanmak, güce sarmaya başladı.
Örnek 2: Orman yangınını söndürmek, gün geçtikçe güce sarıyor.
Güç gelmek deyiminin anlamı
Bir şeyin yapılmasında zorluk ve sıkıntı ile karşılaşmak.
Örnek: Sabah erken kalkmak çok kişiye güç geliyor.
Örnek 2: İnşaat işlerinde çalışmak güç gelince işi bıraktı.
Örnek 3: Söylediklerinize inanmak güç geliyor bazen.
Örnek 4: Çok sevdiğim bu yazlıktan ayrılmak güç geliyor.
Güçlüğü yenmek deyiminin anlamı
Bir güçlüğü, zorluğu ortadan kaldırmak.
Örnek: Karşılaştığımız her güçlüğü yenecek güce sahibiz.
Örnek 2: Bu güçlüğü de, kısa sürede yeneceğimizi umut ediyorum.
Güçlük çekmek deyiminin anlamı
* Maddi açıdan sıkıntı içinde olmak.
* Bir şeyi çok zor yapabilmek, zorlanmak.
Örnek: Cellat bana bu aynanın evveliyatını anlattığında ona inanmakta güçlük çektim. (İ. O. Anar)
Örnek 2: Kocaman paketi taşırken güçlük çekti.
Örnek 3: Bu konuyu öğrencilere öğretmekte güçlük çekiyorum.
Örnek 4: Yaşlılığımda güçlük çekmemek için emekli olmaya çalışıyorum.
Örnek 5: İlk yıllar biz de çok maddi güçlükler çekmiştik.