Mümtaz; meziyetleriyle başkalarından ayrılan, ayrı bir yeri olan, üstün tutulan, seçkin, üstün, seçilmiş, imtiyazlı gibi anlamlara gelir. İşte mümtaz kelimesi ile ilgili cümleler.
– Bütün hayatını Allah ve Resulü uğrunda vakfeden mümtaz bir sahabedir.
– Türlü türlü mîmârî şâheserlerinin içinde yaşayan Kâbe! Sana insanların en mümtâzı olan Muhammed, hiçbir nâsûtî dehânın hiçbir âbideye veremediği mânâyı hayret-bahş bir sâdelik içinde nasıl nefhetmiş!… (Rûşen E. Ünaydın)
– İnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak latif bir mizaç ile yaratılmıştır.
– Hz Mûsâ birtakım ahkâm getirmişti. Hz Dâvûd Allâh’a duâ etmek ve münâcâtları tegannî husûsunda mümtâz idi.
– Paha biçilmez eserleri kadar mümtaz kişiliği ve yetiştirdiği talebeleri ile hatıramızdaki müstesna yerini hep koruyacak.
– Ben şeâmetlerimle mümtâzım (Hâlit F. Ozansoy)
– Zâten Cenâb-ı Hak, Tâif yolculuğunun üzerinden fazla bir zaman geçmeden Kur’ân’a ve Rasûl’e bey’at edecek mümtaz topluluğun ilk habercilerini bir grup hâlinde Sevgili Habîbi’ne göndermişti…
– Kimse tanzîr edemez Gālib bu nazmım etse ger / Sâmî-i hoş-gû gibi bir şâir-i mümtâz eder (Leskofçalı Gālib)
– Selmân-ı Fârisî, her hâliyle ve bilhassa da Allah yolundaki fedâkârâne gayretleriyle öyle mümtaz ve müstesnâ bir şahsiyet hâline gelmişti
– Ermeni edebiyatının en mümtaz şair ve yazarlarından biri olan ve Ermenistan’ın ulusal şairlerinden biri olarak kabul edilen Hovhannes Tumanyan (1869-1923), eserleriyle bu coğrafyada yaşayan insanların hayat tarzlarının ortak yönlerini gözler önüne sermek konusunda önde gelen isimlerden biri olmuştur.
– Sadece üniversiteleriyle değil aynı zamanda irfanıyla da kültürüyle de mümtaz şehirlerimizin başında geliyor, diye konuştu.
– O, en güzel ahlâkı yeryüzüne yerleştiren ve insanlığa öğreten en mümtaz peygamberdir.
– Büyük bir balık bu küçükleri kovalıyor, yutmağa çalışıyordu. İşte denizdeki hayvanların bu kör hareketi toprağın üzerinde, akıl ve şerefiyle mümtaz yaşayan insanlara yakışır mıydı?
– Biz, vakit kaybetmemek için, efsaneleşen kişileri ‘minnetle’ anarız, onun ‘mümtaz’ kişiliği önünde ‘hürmetle’ eğiliriz.