Alemdar Mustafa Paşa, 1765 yılında Ukrayna’nın Hotin şehrinde dünyaya gelmiş, II. Mahmud saltanatında 29 Temmuz 1808 – 15 Kasım 1808 tarihleri arasında üç ay on sekiz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
Alemdar Mustafa Paşa, İlköğrenimini Rusçuk’ta gördü. İstanbul’a gelip Yeniçeri Ocağı’na girdi, yeniçeri olarak 1787 yılında Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Avusturya savaşlarına katıldı. Rusçuk’a döndükten sonra Tirsinikoğlu İsmail Ağa’nın hizmetinde göze girip ağanın haznedarlığına ve askeri birliklerinin bayraktarlığına (alemdar) yükseldi. Rusçuk’u kuşatıp inatçı saldırılardan vazgeçmeyen Pazvandoğlu’na karşı kazandığı başarılar nedeniyle hassa hasekiliği, 1799 yılında hassa silahşörü, 1803 yılında kapıcıbaşı ve sonunda Hezargrat Ayanı oldu. Koruyucusu İsmail Ağa Tirsinik’teki çiftliğinde ölünce Alemdar Mustafa Rusçuk’a gelip yönetimi ele aldı ve hükümet tarafından Rusçuk Ayanlığı’na atandı.
Alemdar Mustafa Paşa, Yılıkoğlu Süleyman Ayaklanmasında Silistre’yi ele geçirdi; İbrail, Yenipazar, Aydos, İslimye ve çevresini de egemenliği ve yönetimi altına aldı; III. Selim buraların da ayanlığını Alemdar Mustafa Paşa’ya verdi; rütbesi de kapıcıbaşılıktan mirahurluğa (imrahorluk) yükseltildi. Rus saldırısına karşı Yergöğü ve Tuna kıyılarında sağlam savunma önlemleri aldı; İsmail Kalesi’ni alan Rusların üzerine asker gönderip kenti kurtardı. Öte yandan yönetimindeki yerlerde halktan angaryayı kaldırdı. Avrupa’da ki özgürlük hareketleriyle cephelerde Rus askeri harekatını düzenli olarak İstanbul’a bildirdi. 4 Şubat 1807 yılında kendi askerleriyle Rus Ordusu’nu yenip Tuna gerisinde üstünlük kurduktan sonra vezir rütbesi ve Tuna Seraskerliği ile Silistre Valili’ğine atandı.
Alemdar Mustafa Paşa, 10 bin kişilik düzenli ordusuyla Rus cephesinde, Osmanlı Ordusu içinde seçkin yerini kanıtladı. Bu sırada kaldırılan Nizam-ı Cedit ve III. Selim yanlıları kaçıp Alemdar Mustafa Paşa’ya sığındılar. Bunlarla (Tahsin, Ramiz, Galip Efendiler vb) birlikte III. Selim’in tahtını kurtarmak için hazırlıklara başladılar. Tarihte “Rusçuk yaranı” diye adlandırılan bu kişiler, Alemdar Mustafa Paşa’yı İstanbul’a gitmesi için inandırmaya uğraşıyorlardı. Rus cephesine gitmek üzere Edirne’ye gelen Osmanlı Ordusu ile buluşmak için Alemdar Mustafa Paşa da buraya geldi, fakat yeniçeri ve saray ağalarının etkisiyle padişah onun İstanbul’a gelmesini erteledi.
Bu sırada sarayda yeni padişah IV. Mustafa’yı, tahttan indirilen III. Selim’i öldürtmesi için entrikalar döndürülüyor, öte yandan Alemdar Mustafa Paşa’nın gücünü kırması beklenen karşıt (Yılıkoğlu Süleyman, Gâvur İmam, İbrail Nazırı Ahmet Efendi) güçler Edirne’ye çağrılıyordu. Fakat bu sırada önemli görevlere atanan Rusçuk yaranı, yeni padişahtan Alemdar’ın İstanbul’a gelmesine izin çıkmasını sağladılar.
Alemdar Mustafa Paşa, İstanbul’a girmeden Pınarhisar’da, buranın ayanı Ali Ağa’yı 80 kadar sekbanla önden göndererek o sırada Rumeli Feneri’nde bulunan ve III. Selim’e karşı ayaklanmanın elebaşısı Kabakçı Mustafa’yı öldürttü. Davutpaşa’da sancağı teslim almaya gelen padişaha ise dokunmadı, fakat ertesi gün (15 Temmuz 1808) 1.000 kadar adamıyla Babıali’ye gelerek Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa ile görüştü. Bu gelişten kaygılanan sadrazam, burada dinlenmek için çekilen Alemdar Mustafa Paşa’nın eski görevine dönmesine ve karşıtlarının önemli görevlere atanmaları için ferman çıkardı.
Bu sırada Alemdar’ın askerlerini Rumeli kılığıyla sokaklarda dolaşmaları yeniçerileri kuşkulandırıyordu. Yeni padişahı da yanlarına çekip aleyhte önlemler alan karşıtlarının yaptıklarını ve niyetlerini gören Alemdar Mustafa Paşa, 15 bin kişilik ordusuyla Beyazıt’ tan Babıali’ye kadar yolları tuttu. Babıali’ye girip Çelebi Mustafa Paşa’dan sadrazamlık mührünü aldı, saraya yürüyüp eski padişah III. Selim’in bulunmasını buyurdu, fakat saraya zorla girdiğinde III. Selim’in cesediyle karşılaştı.
Bu arada öldürülmekten kurtulan Şehzade Mahmut’u, 28 Temmuz 1808 yılında tahta çıkarıp IV. Mustafa’yı Harem’e kapattı. II. Mahmut’un sadrazamlığa atadığı Alemdar Mustafa Paşa, suçluları cezalandırdıktan sonra Anadolu ve Rumeli ayanlarını saraya çağırttı, ayanlarla II. Mahmut arasında Ekim 1808 yılında bir Sened-i İttifak (Birleşme Sözleşmesi) imzalanmasını sağladı. Görev yerlerine dağılan ayanlar, Sekban-ı Cedit denilen düzenli asker ocağını kurdular, kendisini de sekbanlarıyla İstanbul’da düzeni kısa zamanda sağladı.
Öte yandan düşmanları da yeni sadrazam aleyinde entrikalara giriştiler, bir süre sonra II. Mahmut’u da Alemdar aleyhine döndürmeyi başardılar. 15 Kasım 1808 akşamı şeyhülislamın iftar yemeğinden sonra teravih namazını padişahla kıldıktan sonra Babıali’ye gelen Alemdar Mustafa Paşa, yeniçerilerin Babıali baskınıyla karşılaştı. İsyancılar Babıali’yi kuşattılar ve çevreyi ateşe verdiler, dışarı çıkan sekbanları öldürdüler. Yanında kalan birkaç adamıyla yiğitçe bir savunmadan sonra umduğu yardımın gelmediğin gören Alemdar Mustafa Paşa, mahzendeki barut fıçılarını ateşleyerek saldırganların bir bölümüyle birlikte kendisi de 15 Kasım 1808 yılında İstanbul’da öldü.
Yeniçeriler uzun aramalardan sonra bulabildikleri cesedini Atmeydanı’na getirip bir dut ağacına astılar ve üç gün beklettiler, sonra Yedikule’ye götürüp boş bir kuyuya attılar. Kemikleri 19 yıl sonra kuyudan çıkarılıp yakın bir yere gömüldü, İkinci Meşrutiyet’te de Gülhane Parkı karşısındaki Zeynep Sultan Camisi bahçesine taşındı.
Alemdar Vakası
Alemdar Vakası veya Alemdar Mustafa Paşa isyanı, II. Mahmut dönemi sadrazamlarından Alemdar Mustafa Paşa’nın (1765-1808) ölümüyle sonuçlanan yeniçeri ayaklanmasıdır. Üç buçuk aylık iktidarı sırasında Alemdar Mustafa Paşa, yeniçerileri sindirmiş, Sekban-ı Cedit adıyla yeni bir askeri örgüt kurmuş, yeniçerilerle içiçe olan esnafı ağır biçimde cezalandırmıştı. Yeni sadrazamın karar ve eylemlerinden rahatsız olanlar gizlice örgütlenmeye başladılar. 1808 Ramazanı’nda karşıt güç ve grupların kışkırtmaları doruğa ulaştı. Babıali’nin duvarına “Rumelinden geldi bir çıtak/ya kılıç oynayacak ya bıçak” gibi yazılar yazıldı. Yeniçeri büyükleri gündüz Şehzade Camisi’nde, gece teravihten sonra Aksaray/Etmeydanı’ndaki kışlalarında toplanıp ayaklanmayı planlıyorlardı. Alemdar Mustafa Paşa’nın bir iftar dönüşü öldürülmesi kararlaştırıldıysa da sadrazamın bunu haber alması nedeniyle karar uygulanamadı. Kadir gecesi, gene iftardan sonra yapılan toplantıda Babıali’yi o gece basma kararı alındı ve uygulamaya kondu. Birbirlerini “sabahtır” parolasıyla tanıyan baskıncılar sahurdan sonra 1.000 kişiyle Babıali’yi sardılar, bir yandan yapıyı ateşe verip bir yandan ateş etmeye başladılar. Uyanıp ayaklanmayı anlayan Alemdar, yangın nedeniyle haremden selamlığa geçemeyince Tomruk Meydanına indi. Yanındaki Sekban bölükbaşısının çemberi yarıp çıkma önerisini, yardım gelir umuduyla kabul etmedi.
Haremindeki 50’den çok kadını harem bahçesindeki kuleye yerleştirdikten sonra teslim olacağını söyleyerek kendinin de bağlı olduğu 42. Bölük’ün çorbacısını çağırtıp öldürdü, bölük odabaşısına da kadınlarla çocukları teslim etti. Kendisi de kule kapısını kapatıp içeriden dışarıya ateş ederek savunmayı sürdürdü. 500 kadar yeniçerinin kulenin çatısına çıktığını gören Alemdar, mahzendeki barut fıçısını ateşledi, çatıdakilerin tümü öldü, kendisi de yanındakilerle birlikte dumandan boğuldu (16 Kasım 1808). Ertesi iki üç gün boyunca İstanbul katillerin insafına bırakıldı. Rusçuk yaranıyla Alemdar yanlıları kaçtılar. Tersane ve Tophane’yi de ele geçiren isyancılar saraya yürüdüler. Fakat II. Mahmut, ağabeyi olan eski Padişah IV. Mustafa’yı öldürterek hanedanda tek erkek kalmayı başarmıştı. Bu nedenle taht değişikliği olamadı. II. Mahmut, Sekban-ı Cedit’i kaldırma, kaçan devlet büyüklerinin yakalanıp öldürülmeleri konusunda isyancıların istedikleri fermanı verdi ve olaylar yatıştı.