Muzdarip; bir tarafı sızlayan, ağrıyan, ızdırâbı olan, ızdırap çeken, acı duyan, kederli, sıkıntılı, meyus gibi anlamlara gelmektedir. İşte muzdarip kelimesi ile ilgili örnek cümleler.
– Büyük bir millet, gururunda, haklarında, tarihinde mağdur ve muzdaripti. (A. H. Tanpınar)
– Bu son olay onu kırmış, hayallerine dalmış, içine kapanmış, sessiz ve muzdarip, kimsenin göremeyeceği bir kıyıya kıvrılıp oturmuştu.
– Bu diş ağrısı iki gündür beni muzdarip ediyor.
– Zaman zaman hastahanelere giderek hastaları ziyaret et! O muzdaripler gibi hastalıklara müptelâ olmadığını ve üzerindeki sıhhat nîmetini düşünerek hâline şükret!
– Migrenden en çok kadınlar muzdarip. Şiddetli baş ağrısı ile kendini gösteren, yaşam kalitesinin düşmesine neden olan migren en çok kadınlarda görülüyor.
– Hazret-i Mevlânâʼnın; “Gel, gel, ne olursan ol yine gel!” çağrısı da, bütün muzdariplere, çâresizlere, ümitsizlere bir kurtuluş davetidir.
– Yakışıklı aktör Johnny Deep’in canlandırdığı Frank, aşk acısından muzdarip bir serüvenci olarak soluğu İtalya’da alır.
– Aynı dertten muzdarip ve aynı kentten kovulmuşuz.
– Müʼmin, kendini dâimâ devrin gidişâtından mesʼûl hissetmelidir. Nerede bir muzdarip görse onun ıztırâbını yüreğinde duymalıdır. Yaratılanlara Yaratanʼın şefkat nazarıyla bakıp gönlünü bütün mahlûkâtın huzur bulduğu bir rahmet dergâhı kılmalıdır.
– Maçtan beri ayağım çok muzdarip etmeye başladı.
– Geçirdiğiniz kazadan dolayı muzdaribim.
– Diyarbakır halkı, toplu taşıma araçlarından muzdarip olduklarını dile getirerek yetkililerin bu noktada gerekli önlemleri almadıklarını belirtti.
– Peygamber Efendimiz dünyâyı şereflendirmeden önce hayat yaşanmaz hâle gelmişti. Âlem mahzûn, varlıklar mağmûm, gönüller muzdaripti. Zayıf ve güçsüzler gülmeyi unutmuştu.
– Avrupa’da Barcelona, Dubrovnik ve Venedik’ten sonra şimdi de Amsterdam “aşırı turizm”den muzdarip durumda.
– Birbirinizi kırıp kırıp muzdarip oluyorsunuz da elinize bir şey mi geçiyor?
– Hasan Bey de aşk acısından muzdarip galiba.