Mukadderat; Allâh tarafından ezelde takdir olunmuş şeyler, ileride meydana gelecek hâller ve olaylar, başa gelecekler, alın yazısı, kader, yazgı demektir. Örneğin; insanın cinsiyet, renk, vücut organlarının yapısı, hangi anne babadan doğacağı ve ne kadar yaşayacağının belirlenmesi gibi seçme alanına girme-yen şeylerin tümü yada llah’ın evrenle ilgili koymuş olduğu ve kimsenin değiştirmeye gücünün yetmeyeceği kanunlar, sünnetullah gibi. Hukuk terimi Olarak ise mukadderat; kader, yazgı, ölçülebilen, sayılabilen şeyler demektir. İşte mukadderat ile ilgili örnek cümleler.
– Mukadderâtın sevkiyle Osmanlı İmparatorluğu battı. (Yahyâ Kemal)
– Ben öyle istiyorum… Mukadderat denilen büyük kuvvet öyle istiyor. (A. Gündüz)
– Şu var ki Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmış bu ülkelerin mukadderâtı Akdeniz siyâsetine bağlıdır. (Refik H. Karay)
– Demetrius Cantimir de; ‘‘Türkler mukadderâta tam bir îman hissiyle dolu oldukları için, insanın, elmas kadar sağlam ve aşınmaz olsa bile kaderin hükmünden kurtulamayacağına inanırlar. İçlerinde hiçbir fert yoktur ki, her kulun ecelinin alnında yazılı bulunduğuna ve insan gözüyle okunamayacak olan bu mânevî yazının da Allâh’ın takdîriyle yazılmış olduğuna îman etmesin.’’ der.
– Gibbons’un şu ifâdeleri de câlib-i dikkattir; ‘‘Otuz sene kadar bir müddet Murad Han, zamanının hiçbir devlet adamı tarafından fevkine geçilemeyen bir kiyâset ile Osmanlı mukadderâtını sevk ve idâre etmiştir.
– Hamd ü senâlar olsun Cenâb-ı Hakk’a ki, beni bu rütbeye kadar ulaştırdı. Yine mukadderât-ı ilâhiyye olarak beni asker yaptı. Siz de ebeveynim olmak dolayısıyla, beni vatan ve millete hizmet etmek için nasıl yetiştirmek lâzımsa öylece yetiştirdiniz. Sebeb-i feyz-i refîkım ve hayatım oldunuz. Hak Teâlâ Hazretleri’ne nihâyetsiz hamd ve sizlere sonsuz teşekkürler ederim.
– Evet Konya, her şark pâyitahtı gibi bâzan mukadderâtının sâdece uzak seyircisi sıfatı ile bütün bu hâdiseleri, daha sonra gelen çok fecîlerini görmüş… zaman zaman da iş kendisine düşünce silâha sarılmıştı. (Ahmet H. Tanpınar)