Gezmek; eğlenmek, hava almak gibi bir amaçla bir yere gitmek yada bir yerde dolaşmak, yürümek anlamına gelir. İşte gezmek ile ilgili gerçek, yan ve mecaz anlamı örnek cümleler.
– Bir işimiz yoktu, gezmek, dolaşmak istemiştik.
– Bu parkta gezmek hoşuma gidiyor.
– Bunca ağır suç işlemesine rağmen elini kolunu sallaya sallaya gezmesi şaşılacak şey doğrusu.
– Bütün memleketi, elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım. (Y. K. Karaosmanoğlu)
– Başı dik gezen insanları sevmemek elde değil.
– Doktor doktor gezdiler, ama bir çare bulamadılar.
– Tedavi için bir yıldır doktor doktor geziyoruz.
– Doktor doktor gezmeyin, dediğim doktora gidin.
– Anlayana sivrisinek saz düşüncesine dayanan ve tebdil gezen bir şiir yaygınlaştı. (S. Hilav)
- Hangi hanım, dillerde gezen aşk maceralarından dolayı mevkisinden düşüyor? (H. C. Yalçın)
– Cephede gösterdiği yararlılıklardan sonra adı dillerde gezer oldu.
– Bu marketin kampanyaları, şehirde dillerde geziyor.
– Güzelliği tüm mahallede dillerde geziyor.
– Huriye Hanım, kızının bu boşta gezer oğlana vardığı zaman … (B. Felek)
– Bir oğlu var, o da boşta geziyor.
– Boş gezmektense oturup kitap okumayı tercih ediyorum.
– İki aydır boş geziyorsun, bir işe girmeyi düşünmüyor musun?
– On gün boş mu gezdin? (Ö. Seyfettin)
– Tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor.
– Dersi zayıf olunca, bir hafta öğretmenin arkasında gezdi.
– Bir hafta izin için, üç gün patronun arkasında gezdim.
– Oraya daha çok boş gezenin boş kalfası emekliler ya da ağırbaşlı orta yaşlılar giderdi. (H. Taner)
– Adam boş gezenin boş kalfası, bir de işsizlikten yakınıyor.
– Karda yürüyüp izini belli etmemek, cümlesiyle tarif edilen bu sinsilik, hedefine asla varamayan adi bir hiledir. (P. Safa)
– Sen ki gençliğinde kelle koltukta gezerdin, ne oldu sana böyle?
– Kelle koltukta gezer, zor işlerin üstesinden gelirdi.
– Mahallede kenar gezmeye çıkmışsın.
- Bunlar şehir subaşısının adamları, dizdarlardı. Kol geziyorlardı. (Ö. Seyfettin)
– İnsanı üşütmeyen, ılık gezginci bir yağmur bulutu ağır ağır kol geziyordu. (T. Dursun K.)
– Bazı ülkelerde sansürün kol gezdiği görülüyor. (A. Kabaklı)
– Kâr mı, ne gezer efendim? Hatta ziyanına satıyordu. (Halikarnas Balıkçısı)
– Orası senin, burası benim gezersen para mı birikir?
– Orası senin, burası benim gezmekten ders çalışmıyorsun.
– Bizim köyde saya gezmek gibi bir adet yoktu.
– Ne olacak çobansız köyde kurtlar boş oturacak değil ya işte böyle salma dolaşırlar. (R. Akyavaş)
– Gönülden Sesler, Meşrutiyet gençliğinin elden ele dolaşan kitabı idi. (Y. Z. Ortaç)
– Şiirleri ellerde gezmekteydi.
– Köye gelse ellerde gezer o, çok severiz.
– Mahallede ev ev gezip satış yapıyorlar.
– Amerika’ya geziye çıkma planlarım var.
– Gel seninle Akdeniz’e doğru geziye çıkalım.
– Seher hep Bayram’ın sinirine dokunanlarla gezip tozdu. (S. F. Abasıyanık)
– Ailem dışında biriyle, gezip tozmak istemiyorum.
– Bu güzel havada, gezip tozmak varken çalışıyoruz mecburen.