Dünyanın hemen her yanına dağılmış olan baykuşların değişik büyüklüklerde 136 türü vardır. Bu türlerin en küçüğü 15 cm uzunluğundaki cin baykuşu, en büyüğü ise 75 cm uzunluğundaki puhudur. Bu yırtıcı gece kuşları alacakaranlıkta ortaya çıktığından, ancak belli belirsiz bir karaltı olarak seçilebilir. Gene de tıknaz gövdeleri, kancalı gagaları ve yuvarlak kafalarıyla kolayca tanınan kuşlardır. Çevresinde tüylerden birer halka bulunan ve gözbebekleri fazla hareketli olmadığı için dimdik ileriye bakan çok iri, yuvarlak gözleri bu kuşlara bilge bir görünüm kazandırır. Bu yüzden Eski Yunanlılar baykuşu bilgelik tanrıçası Athena’ya adanmış kutsal bir kuş sayarlardı.
Baykuşlar başka hayvanları ustaca avlayan ve parçalamadan yutan yırtıcı kuşlardır. Ama atmaca, kartal, akbaba gibi gündüz yırtıcılarının tersine hem geceleri avlanır (gece yırtıcıları), hem de avlarını gözleriyle değil işitme duyularıyla bulurlar. Üstelik kanatlarındaki telekler kadife gibi yumuşacık tüylerle kaplı olduğundan, gündüz yırtıcıları gibi gürültülü kanat sesleri çıkarmadan avlarına sessizce yaklaşabilirler.
Baykuşların besin kaynakları yaşadıkları bölgeye göre değişirse de, başlıca yiyecekleri fare, keme, sıçan, tavşan, böcek ve küçük kuşlardır. Balık baykuşları ise daha çok, tabanları tırtıllı olan pençeleriyle yakaladıkları balıkları yerler. Baykuşların hemen hepsi avlarını bütün olarak yutar ve kemik, kıl gibi sindirilemeyen bölümleri yemekten bir süre sonra küçük topaklar halinde kusarlar.
Baykuşların çoğu düzenli bir yuva kurmaz; kuluçkaya yatma davranışları da öbür kuşlarınkinden farklıdır. Öbür kuşlar genellikle bütün yumurtalarını yumurtladıktan sonra kuluçkaya yattıkları halde, baykuşlar tek bir yumurta yumurtlayıp üzerinde bir-iki gün kuluçkaya yatar ve ancak ondan sonra ikinci yumurtayı yumurtlarlar. Bu yüzden yuvadaki en yaşlı yavru birkaç günlükken en genci yumurtadan yeni çıkmış olabilir. Bütün baykuşların yumurtaları yuvarlak ve beyazdır.
Baykuşların görme duyuları çok keskindir. Zayıf ışıkta bile çok iyi görür ve nesneleri üçboyutlu olarak algılarlar. Üstelik, sanıldığının tersine gözleri kuvvetli ışıkta körleşmez. Gözlerinin çok hareketli olmamasına karşılık boyunları çok esnektir; başlanını 270 derece sağa-sola çevirebilir ve 180 derece geriye yatırabilirler.
Baykuşların işitme duyusu da son derece gelişmiştir. Türlerin çoğunda yüzü bir peçe gibi çevreleyen tüyler büyük olasılıkla sesleri toplayarak gözlerin iki yanında yer alan kulak deliklerine doğru yansıtır. Ayrıca baykuşların çoğunda, örneğin orman baykuşunda kulakların yapısı hayvanın, seslerin hangi yönden ve ne kadar uzaktaki bir kaynaktan geldiğini saptayabilmesine olanak verir.
Baykuşlar gece hayvanı oldukları için genellikle gece avlanırlar. Ama Kuzey ve Güney Amerika’nın otlaklarında yaşayan kazıcı baykuş, kuzey yarıkürede yaşayan kır baykuşu ve balık baykuşları gündüz de avlanır.
Baykuşların genellikle çok uzaktan işitilebilen yinelemeli bir ötüşü vardır. Örneğin puhu, derinden gelen boğuk bir ‘‘huu-huu” sesiyle öter. Öbür türler de ya gıcırtılı sesler çıkarır, ya acı çığlıklar atarlar. Kemiricilerin toprakta açtığı oyuklarda yaşayan oyuk baykuşu, yuvası tehlikeye girdiğinde çıngırıklı yılanınkine benzer bir sesle öter. Çıngıraklı yılan da kemirici yuvalarında yaşayan bir yuva asalağı olduğu için bu ses baykuşun düşmanını ürkütüp kaçırır.
Türkiye’de, alaca baykuş, balık baykuşu, ishakkuşu, kır baykuşu, kukumav, orman baykuşu, peçeli baykuş ve puhu adıyla anılan sekiz baykuş türü yaşar. Yalnız, bir süre öncesine kadar Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının çevresindeki ağaçlık alanlarda üreyen balık baykuşunun (Ketupa zeylonensis) soyunun tükendiği sanılmaktadır.
Özellikle yapraklı ve karışık ormanlarda yaşayan alaca baykuş (Strix aluco) yaklaşık 38 cm uzunluğundadır. Peçeli olan, ama kulak püskülleri bulunmayan bu türün gövde tüyleri enine ve boyuna çizgilerle alacalanmıştır.
İshakkuşu (Otus scops), oldukça uzun kulak püskülleri olan, 19 cm uzunluğunda küçük bir türdür. Ağaçlıklı açık alanlarda, yerleşim bölgelerinin yakınında ve bahçelerde yaşar. Tüyleri değişik tonlarda kahverengi ve boz desenlidir.
En yaygın baykuş türlerinden biri olan kır baykuşu (Asio flammeus) adından da anlaşılacağı gibi açıklık kırları sever; gündüzleri de görülebilir. Kulak püskülleri küçük ve belirsizdir. Uzunluğu yaklaşık 40 cm, tüyleri sırtında kahverengi üzerine beyaz benekli, alt bölümleri soluk renktedir.
Kukumav (Athene noctua) 20-22 cm uzunluğunda, kulak püskülleri olmayan bir baykuş türüdür. Yuvasını duvar ve ağaç kovuklarında yapar, ama genellikle açıkta tüner ve bir gündüz yırtıcısı gibi gün boyu dolaşıp avlanırken görülebilir.
Yaklaşık 30 cm uzunluğunda olan orman baykuşu (Asio otus) uzun kulak püskülleriyle tanınır. Gövdesinin üst bölümleri kahverengimsi, benekli ve yol yol çizgilidir. Karnında ise beyaz üzerine koyu renk çizgiler vardır.
Peçeli baykuşun (Tyto alba) kulak püskülleri yoktur ama peçe tüyleri çok belirgindir. Tüylerinin rengi beyazdan boza, açık sandan kahverengimsi turuncuya kadar değişir. Peçe ve karın tüyleri genellikle daha açık renktedir. Gözleri öbür baykuşlannkinden daha küçük ve koyu renkli olan bu kuş ağaç kovuklarına, yapılara, kulelere ve atmacâ, şahin gibi yırtıcı kuşların bıraktığı yuvalara yerleşir. Peçeli baykuşlann, Türkiye’de yaşayan bıı türden başka Eskidünya’da dağılmış birkaç türü daha vardır.
70 cm uzunluğunda, en iri baykuş türü olan puhunun (Bubo bubö) en belirgin özellikleri uzun kulak püskülleri ve turuncu renkli kocaman gözleridir. Erkeğinden biraz daha iri olan dişi puhunun kanat açıklığı 2 metreyi bulur. Kaya yarıklarında ve ağaç kovuklarında yuvalanıp üreyen puhu, alacakaranlıkta dallara tüneyerek av arar. İngiltere, Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya’da puhuyla aynı cinsten birkaç baykuş türü daha yaşar.