Vakıflara ait bazı kanunlar ve düzenlemeler mevcut olup bunlarda vakıfların nasıl idare edileceği gösterilmiştir.
20.02.2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu ile vakıflar hakkında yeni düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca 4721 sayılı Medenî Kanun ile birçok yönetmelikte vakıflara ait düzenlemeler yer almaktadır.
Vakıflar kanununa göre “mülhak” ve “mazbut” vakıflar nelerdir?
Mütevellileri tarafından veya mütevellileri adına geçici süre ile Vakıflar İdaresi tarafından idare edilen vakıflara “mülhak vakıflar” denilmektedir. Kanunî sebeplere binaen doğrudan doğruya Vakıflar Müdürlüğü İdaresinde bulunan vakıflara da “mazbut vakıflar” adı verilir.
Mütevelliliği on sene boyunca açık kalan mülhak bir vakfın idaresi de Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçerek “mazbut” kısma dahil olur.
Meşrûtün leh olan mütevelli, düzenlemeye göre gereken şartlara ve sıfatlara sahip olmasa veya imtihanda başarılı olmasa ne yapılır?
Mütevelli olacak kimse, gerekli şartlara sahip, ehil kimse oluncaya kadar vakfın işleri Vakıflar İdaresi tarafından tayin edilecek bir vekil tarafından yürütülür.
Mülhak bir vakfın mütevellisi görevden alınınca, vakfın idaresi kime ait olur?
Bu husustaki kanunun 62. maddesinde belirtildiği üzere, mütevellinin görevden alınması hakkında karar, Devlet Şûrası’nca kaldırılıncaya veya yerine başkası tayin edilinceye kadar bu mülhak vakfın işleri emanet yoluyla Vakıflar İdaresi tarafından görülür. Bu şekilde emaneten idare süresi devam ettiği müddetçe, vakıfların gelirlerinden % 10 oranında “idare masrafı” adıyla bir ücret alınarak Vakıflar İdaresine kaydedilir.
Kanuna göre, bir mütevellinin görevden alınmasının sebepleri nelerdir?
Şu sebeplerden dolayı görevden alınırlar:
1. Mütevellisi bulunduğu vakfın mülkiyetini iddia ettiği halde bunun mahkemece sabit olmaması.
2. Sözlü veya fiilî bir davranışıyla vakfa maddi olarak zarar vermesi.
3. Vakfın mahsullerini ve gelirlerini meşrûtün lehlerin dışındakilere sarfetmesi.
4. Vakıfların idaresinin iznine bağlı işleri kendi kendine yapması.
5. Vakfın malî hesaplarını özürsüz olarak vaktinde vermemesi.
6. Vakıflar Kanunu hükümlerine göre vakfını kütüğe kaydettirmemesi.
7. Ağır hapis cezası alması veya görevine kayıtsızlık göstermesi.
Bir mütevelliyi görevden alma yetkisi hangi makama aittir, görevden alman bir mütevelli tekrar mütevelli olabilir mi?
Görevden alınan bir mütevelli tekrar mütevelli olamaz. Hatta idaresindeki iki vakfın birinde görevine son verilen bir mütevellinin, diğerindeki görevine de son verilir. Görevden alma yetkisi ise Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir.
Bir mütevelli vakıf masraflarını kullanmak üzere borç para alabilir mi?
Mütevelli, Vakıflar İdare Meclisi’nin izniyle sadece vakıf akarlara mahsus olmak üzere borç para alabilir.
Mülhak bir vakfm mütevellisi; vakfın giderlerini, mesela hizmetlilerden birinin aylığını çoğaltıp azaltabilir mi?
Bu konu mütevellinin dışında bir konudur. Bu, Vakıflar İdare Meclisi’nin kararına ve Başvekâlet makamının tasdikine bağlıdır.
Bir mütevvelli, vakfın hayrat ve akarlarının tamiri için bizzat ne kadar harcamada bulunabilir?
Bir mütevelli, 50 liraya kadar olan tamir ücretlerini senetle, 250 liraya kadar olan tamirleri de fen raporuyla birleştirerek harcamada bulunabilir. Bundan fazlasını yaptırabilmesi için birinci ve ikinci keşif kâğıtları tanzim etmesi ve Vakıflar İdaresi’nin iznini alması gerekir.
Bir mütevelli kendi yerine başkasını vekil tayin edebilir mi?
Bir mütevelli, belli bir zaman için hasta olur veya vakfın bulunduğu yerden ayrılmak mecburiyetinde kalır da bizzat hizmet göremezse vakıf işleri için bir vekil tayin edebilir. Bununla beraber bu vekili altı ayda bir kontrol etmekle mükelleftir.
Bir vakfa iki mütevelli tayin edilebilir mi?
Hayır, tayin edilemez. Çünkü bu şekilde ortak veya hisseli olarak iki mütevellinin görev yapması câiz görülmemiştir.
Mütevellilerin, yaptıkları tahsilattan ve harcamalardan dolayı Vakıflar îdaresi’ne hesap vermeleri gerekli midir?
Evet, mecburdurlar. Mütevelliler, tahsil ve sarfettikleri vakıf gelirlerini resmî evrakla kayıt altına almakla mükelleftirler. Bu evrakı en güzel şekilde muhafaza ederek, kesin hesaplar ile beraber bağlı oldukları Vakıflar îdaresi’ne vermeleri zorunludur.
Mütevelliler senelik hesaplarını ne zaman nasıl yaparlar?
Mütevelliler, her malî senenin en çok altıncı ayının sonuna kadar geçmiş seneye ait gelir ve gider miktarını matbu iki cetvele doldurup bulundukları yerlerdeki Vakıf idarelerine noterden tasdik edilmiş kontratlar ve geçerli belgelerle beraber teslim ederler.
Bir mütevelli, vakfa ait kesin hesabı, verilmesi gereken zaman diliminde vermezse hakkında ne yapılır?
Bu durumda mütevelliye on beş gün süre verilir. Hesabını yine veremezse on beş gün daha süre verildiği kendisine bir ihtamâme ile bildirilir. Bu süre içinde de usulüne uygun olarak hesap vermezse hakkında ceza işlemleri başlatılır, neticesinde görevden alınır.
Vakıflara ait kayıt kütüğünde kayıtlı olmayan, vakfiyesi bulunmayan mülhak bir vakıf hakkında nasıl bir işlem yapılır?
Bu durumda mütevellisi, kanuna uygun bir şekilde tanıtıcı bir beyannâme düzenleyerek Vakıflar îdaresi’ne verir. Bunun üzerine kütüğe kayıt ve tescil işlemleri yapılır. Bir vakfın mahkemede veya vakıf kütüğünde kayıtlı olmaması, onun vakfiyesine bir zarar vermez.
Mülhak bir vakfın hayır şartlarının yerine getirilmesi olarak mümkün değilse ne yapılır?
Bu hayratın şartlan mütevellinin görüşleri de alınarak Vakıflar İdare Meclisi’nin kararıyla değiştirilebilir.
Bir vakfın akarı lüzumuna binaen satılsa bunun parası da akarın kirası gibi harcanabilir mi?
Hayır harcanamaz. Bu para, vakfın kuru mülkiyetine aittir. Yine vakıf olarak aynı şekilde diğer hayrata sarf ve tahsis edilir.
Neticede vakıflar her hâlükârda korunmalıdır. Çünkü bunlar, bizlere Allah’ın birer emanetidir. Vakıflarla ilgilenmemenin manevi cezası çok büyüktür. Şer’î bir gerekçe olmadan hiçbir vakfı değiştirmemeli, başka bir şekle dönüştürmemelidir. Sonra bu değişim ve dönüşüme sebep olanlar, bunun çok şiddetli olan cezasından yakalarını kurtaramazlar.
Nitekim,
“Her kim bunu işittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenleredir. Şüphesiz Allah (her şeyi) işitir ve (her şeyi) bilir” (Bakara 2/181) âyet-i kerimesi bu hakikati anlatmaktadır.