Alanya; Akdeniz Bölgesi’nde bulunan Antalya İli’ne bağlı ilçedir. Antalya iline 154 km uzaklıkta olup, yüzölçümü 1598 km²’dir. Alanya ilçesi nüfusu ise 2018 yılına göre 312.319’dir.
Alanya, Antalya İli’nin doğusunda bulunup; kuzeybatıdan Manavgat, güneydoğudan Gazipaşa, kuzeyden Gündoğmuş, doğudan Konya’nın Ermenek ilçeleri, güneyden Akdeniz ile çevrilidir.
Akdeniz kıyısındaki düzlük alan ve bunun hemen gerisinde yükselen Güneybatı Toroslar’ın uzantıları, yüzey şekillerini oluşturur. Dağlardan inen suların (Oba, Dim, vb) taşıdığı alüvyonlarla kaplı Alanya Ovası (40 km²), tarıma son derece elverişlidir. Akdeniz ikliminin egemen olduğu ilçede, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Yıllık ortalama sıcaklık 18.6°C, yağış tutarı 1.020 mm’dir. Dağların yamaçları, meşe, karaçam, sedir, kızıl-çam ormanlarıyla örtülüdür.
Ekonomi, tarım (buğday, arpa, pamuk, yerfıstığı, susam, elma, muz), seracılık ve turizm etkinliklerine dayanır. Antalya ili’ndeki toplam turistik yatak sayısının yarıya yakını ilçedeki otel, motel, tatil köyleri ve pansiyonlardadır. Turizm mevsiminde ilçe nüfusu iki katı aşar. Alanya, Türkiye’de muz üretiminin ilk gerçekleştirildiği yerdir (yaklaşık 60 yıldan bu yana).
Antalya Körfezi’nin doğu kıyısında Antalya-İçel Karayolu üzerinde kurulu olan ilçe merkezi, il merkezine 137 km uzaklıktadır. Karayolunun yanı sıra, özellikle turizm mevsiminde, düzenli deniz ulaşımı vardır.
ALANYA TARİHİ
Kent, İÖ 2. yüzyılda Diadotos adlı bir korsan tarafından kuruldu. Güvenli bir kale ve liman olan “bu yerleşim merkezinin ilk adı Korakesion idi. Uzun yıllar korsanlar tarafından bir üs ve depo merkezi olarak kullanıldı. Çeşitli saldırılara, bu arada Büyük Antiokhos’un saldırısına direnerek teslim olmayan kale, daha sonra Romalı Komutan Pompeius tarafından ele geçirilerek yıktırıldı. Ortaçağda aynı yere Kolonoros Şatosu yapıldı. 1223’te Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaattin Keykubat tarafından fethedildi ve onun adına bağlanarak Alaiye adını aldı. I. Alattin Keykubat ilk Selçuklu tersanesini burada kurdurdu ve bugün bile tüm görkemiyle ayakta duran surlarını yaptırdı. Selçuklu sultanlarının kışlık başkenti olan Alaiye, 1293’te Karamanoğullarından Mecdettin Mansur’un eline geçti. Aynı yıl içinde Kıbrıs kralı U. Henri, kenti ele geçirmek istediyse de başarılı olamadı. Bu tarihten sonra Alaiye ve çevresinde Karamanoğullarına bağlı beyler egemen oldular. Mecdettin Mahmut Bey, Mısır Memluklu Sultanı Melik Eşref Halil adına hutbe okuttu, dolayısıyla onun egemenliğini kabul etti. 1333’te Alaiye’ye uğrayan ünlü gezgin İbn Battuta, buraya Türkmenlerin yerleştiğini, ayrıca Mısır ve Suriyeli tüccarların bulunduğunu belirtir ve Karamanoğullarından Yusuf Beg tarafından yönetildiğini ekler. 1361’de Antalya’yı ele geçiren Kıbrıs Kralı Pierre, Alaiye beyini Manavgat beyi ile birlikte kendine bağlı kalmak zorunda bıraktı. Adı bilinmeyen bu bey, Hamitoğlu Mahmut Bey’in Antalya’yı geri almak için giriştiği harekâta katıldı, kenti denizden kuşatmak için gönderdiği gemiler yakıldı ve bu girişim başarısızlıkla sona erdi. Alaiye beyinin bu hareketini bağışlamayan Kral Pierre, 1366’da bir donanma göndererek Alaiye’yi ele geçirme girişiminde bulundu. Limanı ele geçiren Kıbnslıla-nn saldırısı kale önünde kırıldı ve kasabayı boşaltarak geri çekildiler. Bu başarıda Karamanoğullarının gönderdiği yardımın rolü büyük oldu. Alaiye, 1427’de Karamanoğulları tarafından 5.000 altın karşılığında Mısır Memlüklü Sultanlığı’na satıldı. Alaiye beyleri bu kez de Memluk Devleti’nin egemenliği altına girdiler. Memluklu sultanının 1440’ta Rodos’a karşı yaptığı seferde Mısır Donanması, Alaiye’ye geldi ve buradan, Alaiye emirinin verdiği iki kadırga ile birlikte Rodos’u kuşattı, fakat başarı elde edemedi. Mahmut Bey’den sonra 15. yüzyılın ortalarına doğru Alaiye Beyliği’ni torunları Savcı ve onun oğlu Karaman yönettiler. Karamanoğlu İbrahim Bey’in kışkırtmasıyla Lütfi Bey, kardeşi Karaman Bey’i öldürerek başa geçti. Lütfı Bey, Karamanoğullarının baskılarından kurtulmak için Osmanlıların desteğini kazanmak amacıyla kızını Sadrazam Rum Mehmet Paşa’ya verdi. 1450’de Kıbrıs Karalı Jean bir dostluk ve ticaret anlaşması imzaladı. Lütfı Bey, yaklaşık 1461’de öldü. Lütfi Bey’in yerine geçen Kılıç Arslan, olasılıkla onun kardeşi Ali Bey’in oğludur. Osmanlıların Karamanlıların ülkesini ele geçirmesiyle Karaman tehlikesinden kurtuldu ise de, bu kez de Osmanlılarla karşı karşıya geldi. Çok geçmeden de Gedik Ahmet Paşa, Alaiye’yi ele geçirerek bu beyliğe son verdi. 1923‘te Antalya’ya bağlı bir ilçe oldu ve Alanya adını aldı. Alanya, Tarsus ile birlikte 1571 yılında Kıbrıs eyaletine bağlanmış,1864 yılında ise,Konya vilayetinin sancağı olmuştur. 1868 yılında Antalya’ya bağlanmış, 1871 yılında bu ilin ilçesi olmuştur.
ALANYA TARİHSEL ESERLER
Kentte Türk dönemine ait birçok tarihsel eser vardır. Bunların en önemlisi, Romalı korsanların yaptığı küçük bir kalenin kalıntıları üzerine Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaattin Keykubat’ın 1225’te yaptırdığı Alanya Kalesidir. Yapının mimarı, daha önce Sinop Kalesi’ni de yapan Halepli Kettani Rehaoğlu Ebu Ali’dir, İç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşan bu savunma yapısı, 1472’de Osmanlıların eline geçti. 1955’te kapsamlı bir onarım gördü. Kale içinde bugün Selçuklu ve OsmanlIlardan kalma Kale Camisi, Akşehe Sultan Mescit ve Türbesi, bedesten gibi yapılardan başka Bizanslılardan kalma, duvarlarında azizlerle ilgili fresko parçaları bulunan Aya Yorgi Kilisesi vardır. Kalenin doğu ve kuzey surlarının birleştiği noktadaysa, sekiz köşeli Kızıl Kule yer alır. Burası, tersanenin savunulması amacıyla yapılmıştır. Batı yüzünde kalenin yazıtı yer alır. Kent içinde bulunan öteki tarihsel eserler ise şöyle sıralanabilir: Damlataş Mağarası, Şarapsa (Şerefza) Hanı ve 1935’te Atatürk’ün Alanya’yı ziyareti sırasında kaldığı ve günümüzde müzeye dönüştürülen Alanya Atatürk Evi. Kaleden sonra Alanya’daki en önemli tarihsel yapı Alanya Tersanesidir. 1227’de Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaattin Keykubat tarafından yaptırıldı. Duvarları kesme taş, kemer ve kubbeleri tuğla olan tersane beş gözlüdür. Kızıl Kule’nin güneyinde yer alır. Gözler arasında geniş kapılı kemerler vardır. 7.70 m eninde, 42.50 m derinlikte olan gözler, çağın en büyük tonajlı gemilerinin sığabileceği büyüklükte olduğu için günümüzde bile yelkenli gemiler için kullanılabilmektedir. Tersanenin arkasında Alaattin Camisi yer alır. Selçuklular döneminde günümüze kalabilen tek tersane olan bu yapı, 1948’de onarıldı. Yöredeki bir başka önemli eser de Alanya yolu üzerinde, Alara Çayı’nın ağzından 15 km içerde bulunan Alara Han’dır. 1231’de I. Alaattin Keykubat tarafından yaptırıldı. 34.50 x 15 m boyutlarındaki yapının ortasında geniş bir avlu, avlunun etrafında iki sıra halinde dizili küçük odalardan oluşur. Giriş kapısının üstünde 6 satırlık yapım yazıtı yer alır. Han, Antalya-Konya arasındaki eski kervan yolu üzerindedir. 1967’de ziyarete açılan Alanya Müzesinde, yöreden ele geçen arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir.