Merhamet duymak deyiminin anlamı
Acıma veya şefkat duygusu uyanmak veya kabarmak.
Örnek: Ömrümde hiç kimseye bu kadar saf ve derin merhamet duymamıştım. (P. Safa)
Örnek 2: Merhamet duymadan, o çocuğu nasıl döversin?
Örnek 3: Biraz merhamet duysan, o insanlara kötülük yapmazdın.
Karıncayı bile incitmemek deyiminin anlamı
Çok merhametli, ince duygulu olmak.
Örnek: Etliye sütlüye karışmadan, karıncayı bile incitmeden kendi hâlinde yaşayıp gidermiş. (E. Şafak)
Örnek 2: Bizi zaten hep, karıncayı bile incitmem diyenler incitti.
Gözünün yaşına bakmamak deyiminin anlamı
Hiç acımamak, merhamet etmemek.
Örnek: Gözünün yaşına bakmadan hapse attılar adamı.
Örnek 2: İnsanların gözünün yaşına bakmadan mallarına el koydular.
Merak sarmak deyiminin anlamı
Bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak.
Örnek: Bu adamı, her gördüğüm vakit, merhamet ve korku ile karışık bir merak duyuyordum. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. (H. Taner)
Ayağının altını öpeyim deyiminin anlamı
“yalvarırım” anlamında kullanılan bir söz.
Örnek: Dadıcığım merhamet… Ayaklarının altını öpeyim… (H. R. Gürpınar)
Örnek 2: Ayağının altını öpeyim abla, anneme bir şey söyleme.
Örnek 3: Konuştuklarımız aramızda kalsın, ayağının altını öpeyim.
Altın yürekli olmak deyiminin anlamı
Çok iyi niyetli, merhametli olmak.
Örnek: O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Bazen altın yürekli olmanın sıkıntılarını yaşıyorum.
Lanet okumak deyiminin anlamı
Bir kimsenin Yaradan’nın merhametinden yoksun kalmasını dilemek.
Örnek: Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ızdırap çekiyordu. (R. H. Karay)
Örnek 2: Kendisine kötülük edenlere her fırsatta lanet okurdu.
Rahmet okumak deyiminin anlamı
Allahın merhamet ve bağışlaması için dua etmek.
Örnek: Annenin, babanın o kadar emeği var, onlara her gün rahmet oku.
Yüreği ezilmek deyiminin anlamı
* Üzülmek, acı duymak.
* Açlık duyumsamak, içi ezilmek, midesi kazınmak.
Örnek: Yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu. (R. N. Güntekin)
Örnek 2: Kızın halini görünce yüreğim ezildi, içim acıdı, hemen eve getirip yatacak yer ayarladım.
Örnek 3: Yüreğimiz ezildi, savaş alanındaki insanları izleyince.
Eşik atlamak deyiminin anlamı
* Herhangi bir konuyu doyasıya yaşayarak belli bir olgunluğa ulaşmak.
* Engelleri aşmak, zorlukları yenmek.
Örnek: Sevginin, merhametin eşiğini atlayanlar, ızdırabın gömleğini de kendiliğinden giyinirler. (A. H. Tanpınar)
Örnek 2: Milli takım bu maçla eşik atladı.
Göz kırpmak deyiminin anlamı
* Acımadan, merhamet etmeden.
* Duraksamadan, çekinmeden.
* Karşısındakine göz kapağını açıp kapatarak işaret vermek, bu şekilde meramını anlatmaya çalışmak; bir şeyi onayladığını ya da doğru olmadığını gözünü açıp kapayarak belirtmek.
Örnek: Eline geçse onu göz kırpmadan öldürebilirdi.
Örnek 2: Onu iyi tanırım, göz kırpmadan yalan söyler.
Külfete katlanmak deyiminin anlamı
Sıkıntıya, zorluğa önem vermemek.
Örnek: Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim. (A. Gündüz)
Örnek 2: Biz, sen okuyasın diye bunca külfete katlanıyoruz.
Örnek 3: Doğum günüm için, bu kadar külfete katlanmasaydınız.
Örnek 4: Nimete erişmek için, külfete katlanmaya hazır olmak gerekir.