Bir kimse kendi zekâtını hanımına, kendisinin usul ve fürûuna veremez. İmâm-ı Âzam’a göre bir kadın da fakir olan kocasına zekâtını veremez.
Aslî ihtiyaçlarından başka nisab miktarı bir mala sahip olan bir kimseye de zekât verilemez. O malın, artıcı özelliğinin olması veya olmaması bu durumu değiştirmez. Ancak zekât memurları bundan müstesnadır. Zekât memurlarına -nisab miktarı mala sahip olsalar bile- mesailerine karşılık olarak, topladıkları zekâttan bir hisse verilir.
Hâşimoğulları ile onların âzatlılarına zekât verilemez. Çünkü Hâşimoğulları’nın değeri ve şerefi zekât almaktan çok daha yüksektir.
Bir kimse zekâtını, zengin bir adamın küçük çocuğuna da veremez. Ancak o zengin adamın, bulûğa ermiş olan fakir evladına, fakir babasına veya fakir hanımına verebilir.
Zekât, gayri müslimlere verilemez. Zira zekât, fakir olan müslümanların hakkıdır. Bu yardımlaşma usulü yalnızca müslümanlar arasında geçerlidir. Ancak İmam Züfer’e göre zekât, zimmîlere de (İslâm devletinin egemenliğini kabul eden kimselere) verilebilir.
Kısacası;
Bir kişi; çocuk ve torunlarına, eşine, anne ile babasına, nine ile dedesine, onların anne ile babalarına zekât veremez. Ayrıca Peygamberimizin (sav) soyundan gelenlere, zenginlere ve İslâm’a düşmanca davranan gayrimüslimlere de zekât verilmez.
Zekât kimlere verilmez Diyanet
Hanefilere göre aşağıda sayılanlara zekât ve fitre verilmez:
a) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,
b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,
c) Eşine,
d) Müslüman olmayanlara,
e) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,
f) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa (Merğinânî, el-Hidâye, II, 223-228).