Osmanlı Devleti’nin kurulduğu ilk dönemlerde düzenli bir askeri birliği yoktu. Gazilerden ve aşiret kuvvetlerinden oluşan ilk askeri kuvvetler genelde gönüllülük esası ile hareket ederek gerektiğinde sefere çıkarlardı. Seferden sonra herkes dağılarak gündelik hayatlarına dönerlerdi. Sınırların genişlemesiyle birlikte hem fethedilen yerlerin korunması hem de yeni fetihler için gönüllüler yerine düzenli birliklerin olması gerektiği için devlet adamları askeri birlik kurmaya karar vermişlerdir. İhtiyaç duyuldukça ve sınırlar genişledikçe yeni birlikler oluşturulmuştur.
Osmanlı Devleti’nin Kara Ordusu
a. Yaya ve Müsellemler: Orhan Bey döneminde kurulan birliklerdir. Yayalara piyade, atlılara müsellem denirdi. Bu askerlere savaş zamanında günlük iki akçe verilirdi. Savaş dışında kendilerine verilen topraklarda çalışırlardı.
b. Kapıkulu Ocakları: Sınırlar genişledikten sonra mevcut olan yaya ve müsellemler yeterli gelmemeye başlamıştır. I. Murat döneminde devlet adamlarının girişimleriyle kapıkulu ocakları kurulmuştur. Bu ocak asker ihtiyacını pençik ve devşirme kanununa göre karşılamaktaydı.
Pençik Kanunu
1363 yılında Pençik Kanunu çıkarılarak savaştaki esirlerin beşte biri devlete kalacak ve bunlarda belli bir eğitimden sonra asker olarak alınacaktı. Fakat bu askerlerin yaşlarının büyük olması ve Ankara Savaşından sonra fetihlerin durmasıyla esir elde edilemediği için bu kanun yerine Devşirme Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun gereğince belli şartlar karşılığında Hıristiyan ailelerin erkek çocukları devlet tarafından alınarak yetiştirilir daha sonra asker ya da devlet adamı olarak görevlendirilirlerdi.
Devşirme Kanunu
Bu kanuna göre Hıristiyan ailelerin erkek çocuklarından bir tanesi öncelikle gönüllülük esasına dayanılarak alınırdı. Tek çocuk olan, kısa ve uzun boylu olan, köse ve çelimsiz olan, ailesi belli olmayan çocuklar alınmazdı. Çocuğu alınan aileye vergi indirimi, toprak vb. desteklemeler yapılmaktaydı. Alınan bu çocuklar başka bir bölgedeki Türk ailelerin yanına verilerek Türk- İslam kültürünü öğrenmeleri ve Müslüman olmaları sağlanırdı. Gelişimleri takip edilen çocuklardan bir kısmı acemi oğlanlar ocağına alınarak yeteneğine göre diğer askeri ocaklara gönderilirdi. Zeki ve okumaya yeteneği olan diğer kısım ise sarayda bulunan ve Enderun adı verilen eğitim kurumuna gönderilir ve burada eğitimini tamamladıktan sonra devlet memuru olarak görevlendirilirdi. Devlet memuru olan bu devşirmeler yeteneklerine göre sadrazamlık makamına kadar gelebilmekteydiler.
Kapıkulu ocakları piyadeler (yaya) ve süvariler (atlı) olmak üzere ikiye ayrılmışlardır.
1. Kapıkulu Piyadeleri
Acemi Ocağı: Yeni gelen askerlerin alındığı ilk ocaktır. Burada temel eğitimlerini alan acemi askerler yetenek ve kabiliyetlerine göre diğer ocaklara gönderilirdi.
Yeniçeri Ocağı: Kapıkulu ocaklarının en kalabalık ve en önemli birliğidir. I. Murat zamanında oluşturulan bu birlikteki askerlerin özellikleri şunlardır;
1. Merkezde bulunurlardı.
2. Ulufe adı verilen maaş alırlardı.
3. Evlenmeleri ve başka işle uğraşmaları yasaktı.
4. Kapıkulu askerlerinin en itibarlı ve en kalabalık bölümüdür.
5. Komutanlarına yeniçeri ağası denirdi.
6. Görevleri savaşta ve barışta padişahı korumaktı.
7. Devşirme kökenliydiler.
8. Padişah tahta çıktığında cülus bahşişi alırlardı.
Cebeci Ocağı: Yeniçeri askerlerinin silahlarının yapımı, bakımı ve onarımını yapan askerlerdir.
Topçu Ocağı: Ateşli silahların kullanılmasıyla birlikte önemi artan bir ocaktır. Topları dökmek ve savaşta kullanmaktan sorumlu olan bu ocak I. Murat tarafından kurulmuştur.
Lağımcılar: özellikle kuşatma savaşlarında tünel kazarak kale duvarlarını yıkmakla görevliydiler.
Humbaracılar: El bombası ve buna benzer küçük bombaları yapmakla görevliydiler.
Bostancılar: Şehir merkezlerinde saray ve köşkleri koruyan askerlerdi.
Top Arabacıları: Topçu ocağı ile birlikte hareket eden bu birlik topların taşınmasından, nakil olmasından sorumluydu.
2. Kapıkulu Süvarileri
I. Murat zamanında oluşturulmaya başlanan atlı birliklerdir.
Sipahi ve silahtar: İki bölükten oluşan bu askerler sefer esnasında padişahın yanında bulunur, tuğ ve silahları taşır ayrıca padişahın güvenliğinden sorumluydular. Yeniçerilerden daha kıdemli olan bu birliğin maaşı daha fazlaydı.
Sağ ve Sol Ulufeciler: Savaş ve konak yerlerinde saltanat bayrağını ve sancaklannı koruyan birliktir.
Sağ ve Sol Garipler: Ordunun lojistik malzemelerini ve hâzineyi koruyan birliktir.
c. Eyalet Askerleri:
Tımarlı Sipahiler: Tımar sistemine bağlı olarak oluşturulan birliklerdir. Osmanlı ordusunun en kalabalık bölümünü oluşturan tımarlı sipahilerin genel özellikleri şunlardır;
1. Atlı askerlerdi.
2. Merkezden uzak eyaletlerde bulunurlardı.
3. Devletten maaş almazlardı.
4. Ordunun en büyük bölümünü oluştururlardı.
5. Türklerden oluşmaktaydı.
6. Savaş dışında tarım ile uğraşırlardı.
7. Bölgelerinde asayişi sağlamakla görevliydiler.
Azaplar: Anadolu’dan savaşa katılan dinç ve kuvvetli bekar Türk gençlerinden oluşan birliktir.
Akıncılar: Doğrudan padişaha bağlı, sınırlarda görev yapan ve babadan oğula geçen bir ocak sistemi ile çalışan atlı birliklerdir. Akıncılar bölgelerindeki şehir, kasaba vb. yerleri iyi tanırlar ve pek çok Avrupa dilini bilirlerdi. Hızlı hareket ederlerdi.
Akıncıların görevleri;
1. Düşman ülkelerine akınlar düzenleyerek haber toplamak
2. Düşmanın ekonomik kaynaklarına zarar vermek
3. Ordunun geçeceği güzergahları, konaklayabileceği yerleri belirlemek ve gerekli tedbirleri almak
4. Orduya kurulan pusulara engel olmak
Yörükler: Konargöçer yaşayanlardan savaş zamanlarında çağrılan birliktir.
Deliler: Sınır boylarını korumakla görevlidirler.
Sakalar: Ordunun su ihtiyacını karşılayan birliktir.
Beşliler: Kasaba, şehir ve kalelerde muhafızlık görevi yapan birliktir.
Turnalar: Gözcülük yapan birliklerdir.
Osmanlı Devleti’nde Deniz Kuvvetleri (Donanma)
Osmanlı Devleti kuruluş döneminde denizlerde karalarda olduğu kadar güçlü durumda değildi. İlk olarak Karesi Beyliğinin alınmasıyla deniz gücünü elde eden devlet Karamürsel, İzmit ve Gelibolu’da tersaneler açarak bu alanda gelişmeye başlamıştır.
Batı Anadolu kıyısında bulunan beyliklerin alınmasıyla deniz gücünü artıran Osmanlılar Ege’deki bazı adaları ele geçirmeye başlasa da henüz diğer devletlerle boy ölçüşebilecek bir donanmaya sahip değildi. Çelebi Mehmet zamanında Venedikliler ile ilk deniz savaşını gerçekleştiren Osmanlı donanması savaşı kaybetmiştir. II. Murat döneminde donanma Karadeniz’de faaliyet göstermeye başlamıştır. Donanmada görevli olan askerlere levent adı verilmekteydi.
İlerleyen yıllarda deniz gücü olan donanmada asker ve gemi sayısı artırılarak denizlerde önemli bir güce sahip olunmuştur. Osmanlı donanmasındaki gemilerin en önemli özelliği hafif ve manevra kabiliyetinin yüksek olmasıdır. Bunun yanı sıra II. Beyazıt döneminde gemilere uzun menzilli toplar yerleştirilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin Tımar Sistemi
Osmanlı Devleti daha önceki Türk devletlerinin birçoğunda kullanılan ikta sistemini alarak biraz daha geliştirmiş ve tımar sistemi adı ile uygulamıştır. İlk olarak I. Murat zamanında uygulanmaya başlanan tımar sistemi askeri idari sistemidir. Sistem devlete çok yönlü olarak fayda sağlamaktaydı.
Tımar sisteminde devletin miri arazi adını verdiği toprakların içerisinde bulunan dirlik toprakları gelirlerine göre has, zeamet ve tımar diye bölümlere ayrılmıştır. Bu topraklar kademelerine göre devlet memurlarına hizmetleri karşılığı maaş yerine verilirdi. Toprağı alan görevli köylüden vergiyi toplar, kendi geçimi için gerekli olan miktarı aldıktan sonra kalan para ile devlete cebelü adı verilen atlı asker beslerdi.
Tımar sahipleri olan sipahiler kanunlara uyduğu müddetçe toprakları ellerinden alınmazdı. Gerekli bir nedeni olmadan sefere katılmayan sipahilerin toprakları alınarak başkasına verilirdi. Bu topraklarda üretim faaliyetinde bulunanlar vergilerini ödemek şartıyla toprakları ellerinde kalırdı. Toprağında üretim yapmayandan çiftbozan vergisi alınır, üç yıl üst üste mazeretsiz olarak toprakta üretim yapmazsa toprak o kişiden alınırdı.
Tımar sisteminin devlete sağladığı faydalar şunlardır;
1. Devlet hâzinesinden para harcanmadan savaşa hazır büyük bir atlı ordu besleniyor ve yetiştiriliyordu (Askeri).
2. Toprağın boş kalması engellenerek üretimde süreklilik sağlanıyordu (Ekonomi).
3. Topraktan yapılan üretim ve gelir sayesinde tımar sahibi, köylü ve asker geçimini sağlıyordu (Ekonomik)
4. Tımarlı sipahi bölgesinin asayişinden sorumluydu. Bölgenin huzur ve güvenliği ondan sorulmaktaydı (Askeri- İdari)
5. Tımarlı sipahiler sayesinde devletin merkezi otoritesi birçok bölgeye ulaşabilmekteydi (İdari).