Türkiye Selçukluları daha önce oluşan Türk -İslam sanatına Anadolu’daki yerli sanat anlayışına da katmışlardır. Hem Türkiye Selçukluları hem de beylikler yeni yurt edindikleri Anadolu topraklarını imar etmek ve Türkleştirmek için mimari alanda çalışmalar yaparak birçok eser meydana getirmişlerdir.
Türkiye Selçuklu Devleti, özellikle Haçlı Seferlerinden sonra harabeye dönen şehirleri tekrar imar etmişlerdir. Camiler, çeşmeler, köprüler, medreseler, hanlar, hamamlar, türbeler, şifahaneler yapmışlardır. Mimari dışında el sanatları, çinicilik, süslemecilik, minyatür, hat gibi dallarda oldukça gelişmiştir.
Türkiye Selçukluları, amaçları topluma hizmet etmek olan dinî, sosyal ve ticari nitelikte cami, imaret ve kervansaray gibi birçok mimari eser ortaya koydular. Yapılan bu eserlerde taş işlemeciliği, yazılar ve geometrik şekiller ile süslemeler ön plandadır. Bu yapıların her türlü giderleri vakıf topraklarının gelirlerinden ve vakıf yapan insanlar tarafından karşılanırdı.
Türkiye Selçukluları zamanında, resim ve heykel sanatlarıyla da ilgilenilmiştir. Türkiye Selçukluları, saray kapısı ve duvarlarını, kale surlarını insan ve hayvan kabartmalarıyla süslemişlerdir. Selçukluların dinî yapılarında çift başlı kartal, at üstünde avcılık yapan insan kabartmalarına rastlanır. Hükümdarlık alametlerinden nevbet, saray görevlileri tarafından sarayın önünde her gün belirli vakitlerde çalınırdı. Mevlevî ve Ahi zaviyelerinde görülen musiki, tasavvuf müziğinin de temelini oluşturmuştur. Destanlar ve Dede Korkut Hikâyeleri kopuz eşliğinde çalınıp söylenirdi. Yaygın görülen sanatlardan çinicilik ise özellikle cami, medrese, türbe ve mescitlerin iç ve dış süslemelerinde kullanıldı.
Ayrıca kumaş, halı ve kilim dokumacılığı, hat sanatı, tezhip (kitap süsleme), ciltçilik, oymacılık ve kakmacılık ile maden işçiliği de gelişmişti.