Mecmua; toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin hepsi. Çeşitli kişilere ait veya çeşitli konularla ilgili yazı veya şiirlerin toplanmasından meydana gelen kitap, toplanıp düzenlenen şeylerin tamamı anlamına gelir. Ayrıca; belirli aralıklarla çıkan süreli yayın, dergi ve çinde çeşitli yazılar bulunan el yazması kitap gibi anlamlara da gelir. Mecmua kelimesinin eş anlamlısı dergi demektir.
Mecmua kelimesi ile ilgili örnek cümleler
– Odanın içinde boy boy dolaşıyorum; ne okunacak doğru dürüst bir kitap, ne de ciddi bir mecmua var. (S. Ayverdi)
– Arada sırada bana gazete, kitap, mecmua göndermelerini istedim. (E. İ. Benice)
– Dîvanyolu’nda bir tütüncü camekânında sallanan kırmızı kaplı bir mecmua gözüme ilişiyor (Yusuf Z. Ortaç)
– Târih, bir milletin hâfızasıdır ve millî tecrübeler mecmuâsıdır. Bir millet, gerçek târihini, maddî-mânevî değerlerini ve müesseselerini tanıyıp bunları gereği gibi takdîr ve ihyâ ettiği müddetçe ileri, fazîletli ve büyük millet demektir. Yetişen nesiller geçmişten gerekli ibretleri alırsa, gelecekten endişe edilmez. Dolayısıyla
köklerimiz mâzîye, dallarımız istikbâle uzanmalıdır.
– Mîmârî mecmualarından olduğu gibi nakledilmiş villalarıyle, küçük memur mahalleleriyle yeni şehrin kurulduğu devirdi bu (Ahmet H. Tanpınar)
– Dâğ-ı hûbân ile sînem doldu / Sanki mecmûa-i hakkâk oldu (Enderunlu Fâzıl’dan)
– İstanbul denilen mecmûa-i bedâyiin hâvî olduğu her türlü nevâdiri bir bakışta gösterecek nokta ise Çamlıca’dır (Nâmık Kemal).
– Târih, bu iki unsur çerçevesinde insanlığın yaşadığı hâdiselerin sebep ve netîcelerini tahlîl ile milletlerin müstakbel yollarını aydınlatan bir meş’aledir. Târih, bir milletin hâfızası ve millî tecrübeler mecmuasıdır ki, kaderlerindeki iniş ve çıkış tecrübeleri, onların istikbâlini aydınlatacak en mühim ışık kaynağıdır.
– Bu düğün evi bir tezat mecmuası idi (Hâlit Z. Uşaklıgil).