Kabirlerin birer boy miktarı derinlikte ve yarım boy miktarı eninde olması güzeldir. Yarım boy miktarı olması da yeterlidir. Yer sağlam değilse lahit kazılmalıdır. Bu daha faziletlidir. Kabrin içinde kıble tarafı oyulur, ölü oraya konulur. Önüne de tahta gibi bir şeyler konulur. Bu durumda toprak tam ölünün üzerine atılmış olmaz ki bu da ölüye karşı bir hürmettir.
İslâm müctehidleri ve fakihleri, kabirlerin kireç ve benzeri ile yapılmasının, kendi toprağına ilâve edilerek yükseltilmesinin, üzerine kubbeli bina yapılmasının, taşına övücü veya kadere sitem edici kelimeler yazılmasının caiz olmadığı konusunda görüş birliği içindedir. Buna karşılık kabrin, yerden bir-iki karış yükselmesi, şeklinin deve hörgücü gibi olması, kerpiçle yapılması, kabrin baş tarafına bir taş konulması ve ölünün isminin yazılmasında bir sakınca görülmemiştir. Ancak kabrin üstüne mescit gibi bina inşa edilerek buranın mabed edinilmesi hadisle yasaklanmıştır.
Hz. Âîşe (r.a), Resulullah (asm)’ın son hastalığında şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Allah, Yahudi ve Hristiyanlara lânet etsin, Onlar, peygamberlerinin kabrini mabed haline getirdiler.”
Hz. Âîşe diyor ki;
“Eğer bundan korkulmasaydı, Hz. Peygamberin kabri dışarıdan belli olacak şekilde yapılacaktı.” (Buhâri, Cenâiz, 916).
Peygamber (asm)’in ve Hz. Âîşe’nin ifadelerinden; kabrin dış şekli üzerinde titizlikle durulmasının ve bazı yasaklar konmasının sebebinin tevhit inancını korumak ve insanların şirke düşmelerini önlemek olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan İslâm dini, israfı yasaklamıştır. İsraf, malın lüzumsuz yere ve ölçüsüz harcanması, sarfedilmesi demektir. Aç, çıplak, ilaçsız, tahsilsiz. eşsiz, işsiz, muhtaç Müslümanlara yardım etmek yerine, büyük masraflarla heybetli, süslü ve masraflı kabirlerin bina edilmesi israf sınırları içine girebilir.
Cenaze için namaz kılındıktan sonra cemaatle birlikte yaya veya ihtiyaç olunca araç vasıtasıyla kabristana gidilir. Derince ve uygun boyda açılan kabre cenazeyi gömmek farz-ı kifayedir. Cenazeyi taşıyanlar gibi kabre indirenlerin de; “Bismillah ve ala milleti Resulullah” demeleri müstehabtır.
Ölü, kabirde yüzü kıbleye gelmek şartıyla sağ yanı üzerine yatırılır. Sonra kefenin düğümleri çözülür. Kabrin tahtası dizildikten sonra kürekle veya elle üzerine toprak atılır. Kabrin üstünü biraz yükseltmek menduptur. Toprak pekişsin diye kabrin üzerine su serpilebilir
İnsanın ölümünden kıyamet günü yeniden dirilmesine kadar geçecek olan zamana kabir hayatı; bu zaman içinde bulunacağı yere de ‘kabir‘ denir. İnsan ölünce bedeni çürür, toprağa karışır. fakat bedenden ayrlan ruhu ölmez. İnsan kabre konulunca Münker ve Nekir adındaki melekler tarafından sorguya çekilir. Sorulara doğru cevap verenler için kabir, bir istirahat yeri; cevap veremeyenler için ise azap yeri olacaktır.
Peygamberimiz (A S.) Efendimiz kabrin durumunu şöyle açıklıyor:
‘Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
Kabir. Allah’a karşı görevlerini yapan, insanlara iyilikte bulunan kimselerin istirahat edeceği bir cennet bahçesi: görevini yapmayanların azap göreceği bir cehennem çukuru olacaktır.