Ağız, bir dilin bölgelere ve toplumsal katlara göre değişen söyleyiş ve sözcük zenginliği demektir. Diğer bir ifade ile Ağız; aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dilidir. Örneğin; Türkçenin İstanbul ağzı, Rumeli ağzı, esnaf ağzı, külhanbeyi ağzı gibi. Yukardaki tanımı tamamlayan bilgi, bu dil ayrılığının yalnızca söyleyişte ve günlük yaşamda geçerli olması; yazıya, edebiyata yansımamasıdır. Örneğin, bir ülkede çıkan bütün gazeteler, kitaplar, dergiler -nerede satılırlarsa satılsınlar- ortak kültür diliyle yayımlanır, kamuya seslenirler.
Ağız (Farsçası şive) ayrılığı ise kişilerin bulunduktan dar çevrenin alışkanlıklarına, eğilimlerine göre benimsedikleri bir tutum özelliğidir; coğrafyanın, bölgesel, yerel, yöresel koşulların, âdet ve göreneklerin sakladığı bir söyleyişler toplamıdır. Bir dilin ana kollarından olan lehçe ayrılıkları kuşkusuz yazıya da yansımış, kültür dillerini birbirinden az çok ayırmıştır. Lehçelerin yöresel söyleniş değişikliği olan ağız ayrılığıysa kültür ortaklığı içinde önemli bir ayrılık yaratmaz. Kısaca bir ülkenin yurttaşları ortak kültür dilinin yazılı ürünlerini anlamakta birleşir, kişisel alışkanlıklar eğilimi olarak yerel ağızlarını kullanabilirler. Halkbilim (folklor) ürünlerinde rastlanan yerel kıyafetler, oyunlar, müzik özellikleri, âdetler, gelenek ve görenek izlemeleri gibi. Yazı diline yansımayan ağız ayrılıkları, yalnızca bazı gerçekçi yazarların kişilerini yaşadıktan toplumsal ve kültürel ortam içinde canlandırmak için başvurduktan bir yöntemin gereğiyle edebiyat eserlerinde görülebilir. Bunun gerekliliği ise gerçekçiliğin bütün yöntemleri gibi her zaman tartışmalı olagelmiştir. Ülkemizde genellikle köy edebiyatının ürünlerini veren yazarların vazgeçemedikleri bir gözlem gereği olarak yürürlüktedir.
Anadolu Ağızlarınden Örnekler
Batı Anadolu Ağızlarından Örnekler
Alnacında: Tam karşısında.
Anşırtmak: İma etmek.
Burma: Musluk.
Çilpi: Küçük, ateş tutuşturmakta kullanılan odun parçası.
Bağa: Guatr
Çiritmek: Üşümek, titremek.
Değin: Sincap
Genk: İşlenmemiş sert toprak.
Imgıraz: Hastalıklı, çökmüş (kişi)
Keşir: Havuç
Göcen: Tavşan yavrusu.
Göde: Zayıf, çelimsiz.
Doğu ve Günedoğu Anadolu Ağızlarından Örnekler
Böğürcük: Böbrek.
Cembek: Kalabalık aile.
Yanır: Yara.
Pisik: Kedi.
Mişmiş: Kayısı, zerdali.
Küncü: Susam.
Ariş: Asma.
Tağa: Pencere.
Tike: Parça (kuşbaşı et).
Kara yatılık: Tifo.
Öden: Mide.
Ölülük: Mezarlık.
Orta Anadolu Ağızlarından Örnekler
Bük: Ağaçlık yer.
Cilis: İyice, hepten.
Çıdırgı: Ateş tutuşturmakta kullanılan kuru dal parçaları.
Efenekli: Aşırı titiz.
Çörtleğen: Binanın damından yağmur vb. suyunun akmasını sağlayan madeni oluk.
Enek: Meyve çekirdeği.
Gidişmek: Kaşınmak.
Ellik: Sahur.
Filke: Musluk.
Homukmak: Memnuniyetsizliğini yüz ifadeleriyle belli etmek.
Pürçüklü: Havuç.
Balak: Tavşan yavrusu.
Kuzey Anadolu Ağızlarından Örnekler
Güpül: Şişman.
Hasarı: Büyük su kamalı.
Kemçük: Eğri.
Orakayı: Temmuz.
Yal: Hayvan yiyeceği.
Teğin: Sincap.
Çağ: El yıkama yeri (lavabo), banyo yapma yeri (banyo).
Çerik: Tuzlanmış ve kurutulmuş et.
Eze: Teyze.
Çiğit: Meyve çekirdeği.
Kırtlamak: Isırmak.
Tokat Ağzından Örnekler
badal = merdiven
heğri = aman sende
bakraç = küçük bakır tencere
çit = başörtüsü, yazma
düğü = bulgur
işkefe = kuru yufka
gadder = kadar
zere = zira
ağleşmek (eğleşmek) = durmak, duraklamak
vareş = varmak
dekmük = tekme
sorutmak = ayakta durmak = ayakta dikilmek
bıldır = geçen sene
heraf = serin
şordan ağrı= şu taraftan, şuradan
ecük = azıcık
seğirtmek = koşmak
çimmek = duş almak, yıkanmak
gücük ayı = kış ayı
arbul ayı = nisan ayı
ivez>üvez = sivrisinek
bayahtan = demin, az önce, şimdi
ellâğam = sanırım, anlaşılan, demek ki