Fidye, bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında birtakım kusurların işlenmesi hâlinde ödenen dînî-malî yükümlülüktür. İbadetlerle ilgili fidye, oruç ve hacda söz konusudur.
Ramazan-ı Şerif ayına girdiği halde oruç tutma imkanına sahip değilse yaşlanmış, oruç tutacak gücü-takati kalmamışsa, müzmin bir hastalığı varsa, çok uzun süre aç kalamıyorsa ve iyileşme ümidi görünürde ortaya çıkmayan böyle kimseler oruç tutamadıkları günler için fidye verirler. Fidye, Sabah-akşam bir fakiri doyurabilecek miktardır. Söz gelimi memleketimizde bir kimse sabah 15, akşam 15 liraya doyuyorsa bunun bedeli 30 TL’dir. Burada ölçü kendi hayatımızdaki yeme-içme biçimidir. Eğer bizim sabah kahvaltımız 20, akşam yemeğimiz 20 TL’lik bir yemek ise 40 TL vermek mecburiyetindeyiz. Diyanet’in ilan ettiği bunun asgari limitidir. 2020 yılında bu 27 TL olarak ilan edilmiş. 27 lira bir günlük fidye bedelidir.
Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. Bir fidye miktarı, bir sadaka-i fıtır miktarıdır.
Sadaka-i fıtır ise bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek veya bunun para olarak karşılığıdır. Fidye vermek durumunda olan fakat buna maddi imkânı el vermeyen kimse Allah’tan af diler. Günler uzun olduğu için oruç tutamayan hasta ya da yaşlılar, kısa günlerde oruç tutabilirlerse tutamadıkları orucu kısa günlerde kaza etmeleri gerekir. Bu durumda olan kimselerin vermiş oldukları fidyeler sadaka sayılır.
Oruç fidyeleri, Ramazan ayının sonunda toptan verilebileceği gibi, Ramazan ayı içinde günlük olarak veya Ramazan ayı başında da verilebilir. Fidyeler, yalnız bir fakire verilebileceği gibi, birden fazla fakirlere de verilebilir.
Oruç tutma gücünde olmayan kimse, fidye verebilecek kadar zengin de değilse, yapacağı iş, Allah’tan afv ve mağfiret dilemektir. Fidye vermek mecburiyeti, onun üzerinden kalkmıştır..
Bir kimse fidyesini verse, sonrada oruç tutabilecek duruma kavuşsa, evvelâ verdiği fidyelerle yetinemez, tutamadığı oruçları kaza gerekir. Bu durumda; kaza etmeden ölürse, oruç borcunun ödenmesi için varislerine vasiyette bulunması gerekir. Sıhhatine kavuşmadan vefât edecek olsa verdiği fidyeler kâfi gelir, vasiyette bulunması gerekmez.
Ramazan orucu fidyesi Ayet-i Kerim’de şöyle haber vermektedir.
“O size farz kılınan oruç, sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yahut seferde olur da oruç tutmazsa, tutamadığı günler sayısınca, sıhhat bulduğu veya yolcu olmadığı başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık veya ağır hastalık gibi sebeblerle oruç tutmaya gücü yetmeyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır…” (Bakara, 2/184).
Ayetten de anlaşılacağı gibi; hastalar ve yolcular, oruçlarını daha sonra kaza edebilirler. İhtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle daha sonra kaza etme imkanı bulamayanlar ise fidye verirler.
FITIR (FİTRE) NEDİR?
Fıtır; kelime olarak orucun zıddıdır. Yani yeme ve içme demektir. Fıkıh ilmindeki manası ise; ramazan ayının bitişiyle birlikte Müslümanlar tarafından ihtiyaç sahiplerine verilen sadakadır. Bu sadaka, gücü yeten her Müslümana vaciptir.
Temel ihtiyaçlarının dışında belli bir mala sahip olan Müslümanların Ramazan ayında fakirlere verdikleri sadakaya “fıtır“ sadakası denir. Başın ve bedenin zekatı olarak da bilinir. Buna “fitre“ de denilir.
Fitre, evdeki kişi sayısınca verilir. Ramazan bayramından önce bir bebek doğsa evin reisinin onun için de fitre vermesi gerekir. Dinimizde zengin olan kimsenin, hem kendisinin, hem de erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarının fitrelerini vermesi vaciptir.
Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadaka olduğu için fitrenin bayramdan önce verilmesi en güzel davranıştır. Çünkü fitre vermenin amacı, fakirlerin bayram hazırlığı yapabilmelerini ve bayramı neşe ile karşılamalarını sağlamaktır. Fitre, bayram günü veya daha sonra gecikmeli olarak da verilebilir. Fitre verirken niyet etmek önemlidir. Şâfiî mezhebinde Ramazandan önce verilmez. Bayramdan sonraya da bırakılmaz.
Abdullah İbn Ömer’in naklettiğine göre “Efendimiz (aleyhissalâtu vesselam) fıtır sadakasını 1 sâ’ (ölçek) hurma ve 1 sâ’ arpa olmak üzere köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir.” (Buhârî, Müslim)
Fıtır sadakası, müslüman olan her erkek, kız, yetişkin ve çocuğa vaciptir. Zahiri mezhebi dışındaki diğer tüm mezheplere göre kişi kendi fıtır sadakasını verdiği gibi sorumluluğu altında bulunan diğer kişilerin sadakasını da vermelidir. İmam Şafi derki:
“Kişi bakmakla yükümlü olduğu ve terk edemediği küçük çocukları, gücü yetmeyen ebeveyni ve hizmetçilerinin de fıtır sadakasını vermekle yükümlüdür.”
Fıtır sadakasının vacip olması için iki şart bulunmaktadır;
Birincisi; kişinin müslüman olması gerekir. Müslüman olmayan kimseden fıtır sadakası talep edilmez. Dolayısıyla koca, müslüman olmayan eşinin fıtır sadakasını vermez.
İkincisi; kişinin; kendisi, eşi, çocukları, bakmakla yükümlü olduğu anne babası ve hizmetçilerinin bir günlük havaic-i asliyesini karşılayacak güçte olması gerekir. Eğer fıtır sadakası verildiği takdirde aile efradı o gün aç kalacaksa kendilerine fıtır sadakası vacip olmaz. Aynı şekilde fıtır sadakasını vermek için kişi, asli ihtiyaçlardan sayılan ev ve bineği satmak zorunda değildir.
Bu iki şarttan da anlaşıldığı üzere bunun dışında kalan kişilerin fıtır sadakası vermesi vaciptir. Aklı yerinde olmayan mecnun veya aşırı yaşlılıktan dolayı aklını yitiren kimse adına fıtır sadakasını velisi verir. Yine, oruç tutmayan kimsenin de bu sadakayı vermesi gereklidir.
Fitre kimlere verilebilir?
Fitre, verileceği yerler bakımından her durumda zekatın benzeridir. Fitre, niyet edilerek fakirlere temlik suretiyle verilir, mübah kılma tarzında fitre olmaz. Niyet, fitreyi ayırırken veya verirken yapılabilir. Ancak fakire verirken bunun fitre olduğunu söylemek gerekmez. Bir kimse fitresini eşine, usul ve füruuna yani anne veya babasına, çocuk ve torunlarına veremez.
Ebu Yusuf ile İmam Şafii’ye göre yoksul olan zimmiye (İslam ülkesi vatandaşı olan gayri müslim) de verilemez. Fetvaya esas olan görüşbudur. Çünkü fitrenin amacı, bayram gününde yoksul müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak, onların bayram sevincine katılmalarını sağlamak ve rahat ibadet yapmalarına imkan hazırlamaktır. Zimmilere fitre vermekle bu amaç gerçekleşmiş olmaz. Bir kimse fitresini bir veya birkaç yoksula verebilir. Birden çok kimseler de fitrelerini birkaç yoksula veya tek yoksula verebilirler. Fakat bir görüşe göre bir fitre, birden çok yoksula dağıtılamaz.
Çeşitli kimselere ait fitreler karıştırılarak da yoksullara dağıtılabilir. Bununla birlikte fitrelerin ayrı ayrı verilmesi daha uygundur. Fitre yükümlünün bulunduğu yerdeki yoksullara verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekruhtur.
Fitre miktarlarının kişinin bir günlük yiyecek ihtiyacını karşılamayı hedeflediğinde açıklık vardır. Nitekim yemin kefaretinin “ailesine yedirdiğinin ortalamasından 10 yoksulu doyurmak” ve oruç fidyesinin de “oruca güç yetiremeyenlerin bir yoksul doyumu kadar fidye vermekle yükümlü” tutulması, fıtır sadakasının miktarı konusunda ortalama bir ölçü getirmektedir. Bu da yoksulun bir günlük yiyecek ihtiyacının karşılanmasıdır. Fitre mal olarak değil de, para olarak verilecekse günün şartlarına göre, yükümlülerin durumu dikkate alınarak bir tespitin yapılması daha uygun olur. Bu, hadislerde belirtilen gıda maddelerinin ortalama değerlerini almakla da gerçekleşebilir.