Halil İnalcık kimdir? Ünlü Türk tarih profesörü Halil İnalcık eserleri, sözleri bu sayfada derledik. İşte dünya tarihine çok önemli katkılar sağlayan tarih araştırmacıları arasında yer alan Halil İnalcık kısaca hayatı.
Halil İnalcık, Ülkemizin yetiştirdiği ender tarihçilerden biridir. Kırım Tatarlarına mensup bir ailenin çocuğu olarak 1916 yılında İstanbul”da dünyaya gelmiştir. Balıkesir Muallim Mektebini tamamladıktan sonra 1935 yılında Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yeniçağ Tarihi bölümüne başlamıştır. 1942 yılında doktorasını tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi”nde Osmanlı ve Avrupa tarihi üzerine dersler vermiştir. 1972 yılında Chicago Üniversitesi”nden Osmanlı Tarihi Profesörü olarak davet almıştır. 1973 yılında The Ottoman Empire The Classical Age 1300- 1600 adlı kitabını yayımlamıştır. 1993 yılında Bükent Üniversitesi tarafından davet edilmiştir. Daveti kabul ederek bu üniversitede tarih bölümünü kurmuştur. İlerlemiş yaşına rağmen üniversitede yüksek lisans derslerine girmiştir, 25 Temmuz 2016 tarihinde Ankara’da vefat etmiştir. Halil İnalcık iyi düzeyde İngilizce, Almanca ve Fransızca, orta düzeyde Farsça, Arapça ve İtalyanca bilmekteydi. Ayrıca çok iyi düzeyde Osmanlı Türkçesi bilmekteydi. Osmanlı Devleti”nin tarihi ile ilgili birçok eser ve makalesi mevcuttur.
Tarihçilere yol gösteren en önemli eseri Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık adlı söyleşi kitabıdır. Dünyada sosyal bilimler alanında sayılı bilim adamı arasında gösterilmektedir.
Halil İnalcık eserleri (bazıları)
– The Ottoman Empire, The Classical Age, 1300-1600 (1973)
– Studies in Ottoman social and economic history (1985)
– The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire (1993)
– Süleyman the second and his time (1993)
– An Economic and Social History of the Ottoman Empire (Donald Quataert ile birlikte) (1994)
– From empire to republic: essays on Ottoman and Turkish – social history (1995)
– Sources and studies on the Ottoman Black Sea (1995)
– History of Humanity (editor, Peter Burke ile birlikte) (1999)
– Ottoman Civilization (Gunsel Renda ile birlikte) (2003)
– Essays in Ottoman History
– Makaleler 1: Doğu Batı, Doğu Batı Yayınları (2005)
– Fatih devri üzerinde tetkikler ve vesikalar (1954)
– Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet (2000)
– Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi Cilt 1/1300-1600 (Prof. Dr. Donald Quataert ile, 2001)
– Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi Cilt 2 / 1600-1914 (2004)
– Osmanlı İmparatorluğu – Toplum ve Ekonomi,
– Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) ( 2003)
– Tanzimat ve Bulgar Meselesi,
– ABD Tarihi, Allan Nevins/ Henry Steele Commager (çeviri) (2005)
– Şair ve Patron (2003)
– Balkanlar, (Prof. Dr. Erol Manisalı ile)
Halil İnalcık sözleri
– Yüksek musiki ve şiir Azerbaycandan gelmedir. Ama onlarda İran’dan alıyorlar.
– 15.yy. sonlarında Avrupa’da ECCE HOMO (‘İşte İnsan’; bireyin önemi), HUMANITAS (İnsana yönelik felsefe), ZEITGEIST (Zamanın Ruhu) ve VOLKGEIST (Toplumun Ruhu) düşünceleri; Rekabet, Burjuvazi, Kredi Kuruluşları, Reform ve Özgür Sanat kavramları öne çıktı.
Eskinin kalıntıları denilebilecek Aristokrasi ve Ruhban Sınıfının ayrıcalıkları, Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu ve Loncalar ise etkinlikleri azalarak 19.yy.a kadar devam etti.
Türk tarihçilerine bir öneride bulunmak gerekirse diyebilirim ki daima belgelere sadık kalın. Eğer hakikati ortaya çıkarırsanız bu daima bizim lehimizedir, çünkü bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların çoğu ya yalandır, ya çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul ettiremezsiniz, sizi ciddiye almazlar.
– 15.yy. İtalya’sında, Monarşi, Oligarşi, Teokrasi, Tiranlık ve Demokrasi gibi 5 ayrı sistemle yönetilen kent-devletler vardı ve kentler arası rekabet şiddetliydi.
– Kanunin Romayı almak ve batı Romaya da hâkim olmak daima aklındaydı. Korfu seferi olarak bilinen sefer aslında Roma seferidir. Fatihin Otronto seferi gibi. İşte Süleyman bu arzusuna ulaşmak için bu seferi yaptı ama bu sefer başarılı olmadı. Venedik büyük deniz kuvveti ki evvela Adriyatik denizinde adalara hâkim. Öncelikle bu adaları almak lazım, ardından Venedik donanmasını ki Akdeniz’in büyük deniz gücü (sea power ) onu yenmek lazım. Ardından İtalya’nın sahilleri baştan başa kalelerde döşeli. Görüldüğü gibi 3 tane büyük engel var Roma’yı almak için. Korfu da büyük zaman kaybedildi öyle kaldı.
– Papalar, bu dönemde ahlaksız-tüccar papalara dönüştü.
– Türk tarihçiliği gelişiyor. Geçmişte iki büyük üstad var: Fuad Köprülü, Ömer Lütfü Barkan. Bu iki usta Türk tarihçiliğine getirdikleriyle bir yön vermiştir. Bugün tarihimizi onların yolunda iyi inceleyebilmek için, Osmanlıca’ya hakim olmak, bunun yanında batı tarihçiliğini iyi izlemek gerekir. Bana, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorarsanız şunu söyleyebilirim: Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartları ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.
– Katoliklerin ve Ortodox-Rumlar’ın birbirlerinden nefreti, Osmanlı nefretlerinden fazlaydı.
– Osman gazi hakkında bu gün bildiklerimizin pek çoğu masal, yahut bir İngiliz’in dediği gibi bir karanlık kuyu.
– Timur’un oğlu Şahruh II. Murad’a bir hil’at gönderdi ve giymesini istedi bir tabiiyet göstergesi olarak ve II. Murad giydi. Çünkü Şahruh’dan çekindiler. Şahruh doğu Anadoluya gelmişti. İşte bu Şahruh ve Osmanlı rekabetinde Osmanlılar kendi boylarının soylarının tarihini yazdılar. Yazıcızade Tevarih-i Âli Selçuk’u yazdı bu konuda.
– Fatih zamanında, Türk asıllı İran hükümdarı Uzun Hasan ile Venedikliler arasında, Osmanlı’ya karşı anlaşmalar vardı.
– Aşıkpaza ( ki aşıkpaşazadenin dedesi ) Osman gazi ile muasırdır. Garipname adlı 4 ciltlik bir eser yazmıştır. Bu eserde bir fasıl var Alp kimdir Alperen kimdir anlatıyor. Alp olmak için 9 şart lazımdır diyor. Ata binmesi iyi süvari olması kılıcı olması vs. Çünkü kılıç çok mukaddestir onun üzerine yemin ederler diyor. Aynen şövalyeler gibi. Sonra batılılar karşısında bize çok üstünlük veren katı yay dediğimiz yaydan bahsediyor. Alperenden de bu gün yanlış bahsediliyor. Orada [kitapta] dervişlere Alperen derler diyor. Yazıcızâde Tevârih-i Âli Selcuk’da Osman gaziye alp diyor. Osman alp diyor. Biz buradan Osman’ın alp olduğunu anlıyoruz alperen değil. Garipname de bize alp’in ne demek olduğunu tarif ediyor zaten. Dolayısı ile Osman gazi bir nevi şövalye diyebiliriz.
– Osmanlı’yı Trakya’ya Cenevizliler yerleştirmişti.
– İtalya’daki Roma-Helen Kültürü, zengin ve tüccar kentler, bankerlik, İstanbul’un fethinden kaçan entelektüeller, doğan Burzuvazi ve Kapitalizm için önemli birikim sağlamıştı.
– MÖ.8.yy. ila 2.yy. arasında en zengin kent durumunda olan Kartaca’nın yıkımına yol açmış olan “Kültürün hızından önde giden ticaret hızı” süreci, Venedik için de geçerli oldu ve en zengin kent iken, Rönesans döneminin kültür atmosferini yakalayamayarak 100 yıl geriye düştü.
– Rönesansın lideri Floransa’daki Santa Croce Kilisesi’nde Dante, Michelangelo, Galileo, Macchiavelli, Gentile, Rossini, Markoni ve Fermi gibi sanat ve bilim insanlarının mezar ve heykellerinin varlığı, onu Rönesans ve Reform’un mantığını gösteren en büyük sembollerden biri haline getirdi.
– 15.yy.da Fransa’nın (İngiltere bu dönemde Fransa’nın vassalıdır) feodal prenslikleri merkezi krallığa diz çöktü ve Merkezi Kraliyet Birliği sağlandı.
– Büyük kaşif Vasco de Gama, aynı zamanda büyük bir zalimdi; müslümanların burun-kulak-ellerini kesip padişaha gönderir, esirleri diri diri yakardı.
– 12.yy.dan itibaren Moğollarla İslama karşı ittifak halinde olan Avrupa, 15.yy.da çok güçlenen Osmanlı’ya karşı yardım istemek üzere Çin İmparatoru’na Cristopher Colombus’u gönderdi.
– Büyük kaşif Vasco de Gama, aynı zamanda büyük bir zalimdi; müslümanların burun-kulak-ellerini kesip padişaha gönderir, esirleri diri diri yakardı.
– Şarlken/François kavgasında, Alman Prensliklerine ciddi parasal yardım yapan dönemin en zengini banker Függer Ailesi (Augsburg) sayesinde Şarlken savaşı kazanmıştı. Buna karşın, Alman protestanları ile I.François’in işbirliği, başka birçok konuda başarılı sonuçlar elde etti.
– 16.yy.ın başında Alman İmparatorluğu’nun 1/3 toprağı Papa’ya aitti ve Papa eksilen rahiplerin yerine yenilerini atamayıp, toprakları kendi elinde tutuyordu. Bu durum, Alman prenslerinin protestan ayaklanmasında Martin Luther’e hayati destek vermesinin gerçek nedeniydi. Osmanlı-Batı savaşlarının da protestanlığın yayılımına katkısı vardı.
– Osmanlı devletini asıl kuran, İranî yüksek bürokrasiyi getiren, defter tutma, tahrir sistemini ve getiren Çandarlılardır. Onun için halk kitabı olan anonimler Çandarlılara hücum eder. Çünkü bu bürokratik yapılanma sistemi gazilerin o serbest hayatına müdahale ediyor.
– Reformun büyük protestanları olan Martin Luther (Almanya-protestanlığın kurucusu-), VIII.Henry (İngiltere protestanlığı) ve I.François’nın (Fransa protestanlığı ve hümanizmi) bir yıl içinde (1546-7) peş peşe ölmesi, protestanlığa tepki olarak doğan katolik Cizvit (Jesuit) hareketinin işini kolaylaştırdı. Koyu katolik Cizvit hareketi, okul-eğitim sistemine verdikleri ağırlık ve disiplin ile püriten (radikal) protestanlığa bir denge getirdi.
– İtalya’daki Roma-Helen Kültürü, zengin ve tüccar kentler, bankerlik, İstanbul’un fethinden kaçan entelektüeller, doğan Burzuvazi ve Kapitalizm için önemli birikim sağlamıştı.
– Bilim hayatında da en muvaffak insanlar edebiyattan biraz nasibi olanlardır. Çünkü tarih de hayattır. Bu hayatı canlandırmak için bize hakikatler, bize geçmişten bir tablodaki parçalar gibi gelir…
– Viyana neden alınamadı. Tasavvur edin İstanbul’dan Viyana’ya kadar 1 mevsimde gideceksiniz önünüzde nehirler var köprüler kuracaksınız o zamana kadar hazan geliyor. Bizim tımarlı sipahilerin bu zamana harçlıkları bitiyor. Çünkü Tımarlı sipahilere yeniçeri gibi maaş verilmezdi. Zaten sefer mevsimi sonbaharda bitiyordu.
– Sümer’de de Osmanlılardaki gibi bîrun enderun vardır.
– 17. asırda, bizi ikinci derecede bir devlete düşüren iki büyük gelişme oldu Avrupa’da: Birisi ilim ve teknoloji… İlim ve teknoloji sayesinde. Yalnız metalurji değil bütün ilim sahalarında Avrupa yeni keşifler yapıyor. [Röportör: Hocam, Osmanlı niye yapamadı bu keşifleri?]Çünkü Osmanlı bir hümanist ve Rönesans devrimi fikri değişimi yapamadı. Medrese, şeyhül İslam.. Göreceğiz 17. asırda; devlet işlerinde her şeyde fetvaları ile tayin eden bir kuvvet halinde geldi şeyhül İslamlar. Mesela bir yabancı devletle antlaşma yapıyor değil mi? Şeyhül İslam fetva vermeyince o antlaşma tasdik edilemezdi. Göreceğiz, şeyhül İslamlar 17. asıda politikada da birinci… Asiler fetva almadıkça isyanı sürdüremezdi.
– Bayezid daha savaşa girmeden savaşı kaybetmişti. Bayezid için Neşri tiznef der. Öyledir.
– Bizim klasik müzik dediğimiz saray musikisi İran’dan daha doğrusu Azerbaycan’dan gelmedir. Klasik musikide üstat Timur devrinde yaşamış büyük Abdülkadir Merâgi’dir . Osmanlılar o zamanlar Klasik musikiden yüksek musikiden bihaber olmakla birlikte özellikle II. Murad devrinde bunu Osmanlı sarayına almak için çok çalışmalar yapıyorlar. Daha sonra Abdülkadir Merâgi’nin oğlu Abdülaziz İstanbul’a celp ediyorlar, onunla beraber başka musikişinaslar da geliyor. Bu yüksek klasik musikinin teorisini II. Murad zamanında Şükrullah çelebi ( ki aynı zamanda tarihçi Behçet’üt- Tevarih) ilk Türkçe edvâr’ı yazar.
– Katolik-Protestan kavgasının Fransa’daki en büyük dehşeti, 1572 yılı Aziz Bartolomeus Yortusu sırasındaki katliam olup, 30.000 protestanın (Huguenot) bir gecede öldürülmesi, binlercesinin de Almanya ve Hollanda’ya göç etmesi ve oralarda protestanlığa katkı vermeleri ile sonuçlandı.
– Anadolu da bir kültür birliği ve devamlılığı var. Biz Türkler orta Asyadan büyük kütleler halinde geldik evet ama buradaki yerli toplumlarla kaynaştık. Mesela orta anadoluda sof yapan kumaş yapan Ermeniler batı anadoluda denizli leodikea ( ki bütün roma imparatorluğuna kumaş üretimi yapan bir yer ) Aşıkpaşazade Denizli’nin kumaşlarında överek bahsediyor 15. Asırda. Bakın 2000 sene aynı gelenek devam ediyor alenen.
– Yeniçeri Avrupa’nın ilk daimi ordusudur. Oniki bir yeniçeri.
– 1299 tarihi sonradan uydurulmuştur. Aşıkpaşazade’nin 15. Asır sonunda bunu yazar, geç bir tarihtir. Ama çağdaş bir tarih [olan] Pahimeres’e bakabiliriz. O eserinde “ Atamanes “ diye birinden bahseder. Bafeus savaşının tam tarihini veriyor burada. 27 Temmuz 1302 işte bu tarih kuruluş tarihi olmalıdır.
– Anadolu da etnik birlik ve beraberlik sayesinde kaynaşarak bir dünya imparatorluğu kurabildik. Eğer bu gün etnik ayrılıklara düşersek parçalanarak mahvoluruz. Osmanlıyı büyük yapan da aynı! Aynı tesanütte birlikte olmalıyız. Eğer öyle olursa yeni bir imparatorluk kurarız. İşte tarihçinin büyük vazifesi bunu göstermek.
– Klasik edebiyat İran’da başlar ama bunu Rönesans gibi düşünmek lazım. Mesela Rönesans İtalya da doğar ama kendine özgü bir Alman rönesansı vardır bir İngiliz rönesansı vardır. Bu da onun gibi İran da olmuş ama bir Osmanlı rönesansı vardır diyebiliriz.