Muallim Naci kimdir? İşte ünlü Tanzimat dönemi şairi, Muallim Naci eserleri, Muallim Naci şiirleri, sözleri, özellikleri, edebi kişiliği ve Muallim Naci hangi akım hakkında tüm detaylar.
Ünlü Türk yazar, şair, öğretmen ve eleştirmen Muallim Naci, 1850 yılında İstanbul’un Fatih semti’nde dünyaya gelmiş, Aruz veznini Türkçeye kusursuzca uygulamak için çalışmış bir Tanzimat dönemi şairidir. Muallim Naci asıl adı Ömer olup, babası Ali Bey annesi Fatma Zehra Hanım’dır.
Muallim Naci, 7 yaşında iken babasının ölümü üzerine dayısının yanına Varna’ya gitti. Orada medrese öğrenimi gördü. Bir yandan da Arapça, Farsça, Fransızca ve hat öğrendi. “Hulusî” mahlasıyla yazılar yazdı. Varna Rüştiyesi’nde öğretmenlik yaptı.
İlk şiirlerini “Nacî” mahlasıyla 1867’den başlayarak yazdı. Küçük yaşlardan itibaren şiire ilgi duyan Muallim Naci, dönemin önemli gazetelerinden biri olan Tercüman-ı Hakikat’e gönderdiği şiir ve yazılarla edebiyat dünyasına ilk adımlarını atmıştır. Sait Paşa’nın özel kâtibi olarak Rumeli ve Anadolu’nun birçok kentini dolaştı. İstanbul’a geldi. Memuriyetten istifa etti. Ahmet Mithat Efendi’nin önerisiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinde edebiyat sayfasını yönetmeye başladı.
Muallim Naci, Ahmet Mithat Efendi tarafından Tercüman-ı Hakikat’i eski edebiyat yazılarının sözcüsü durumuna getirmekle suçlanınca istifa etti.
Tercüman-ı Hakikat’ten sonra Şeyh Vasfi ve Necib Nadir ile birlikte İmdadü’l Midad adlı bir gazete çıkarırlar. Daha sonra sırasıyla Saadet, Teavün-i Aklami Mürüvvet gazetelerinde yazı hayatına devam etmiştir. Muallim Naci ayrıca tek başına 58 sayı Mecmua-i Muallim adlı bir dergi çıkarmıştır.
Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Yaşadığı dönemde, Recaizade Mahmut Ekrem ekolüne karşı klasik edebiyatı savundu. Recaizade Mahmut Ekrem’in Zemzeme adlı şiir kitabına karşılık “Demdeme” adlı eleştiriyi kaleme aldı. Aruzu Türkçeye ustalıkla uygulamıştır.
Servet-i Fünun sanatçılarını etkiledi. Şiirinin yanında edebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti. Sanatçı, daha sonraki yaşamında Yeni edebiyatı tümüyle kabullenecek ve Batılı anlamda başarılı edebiyat örnekleri verecektir.
Muallim Naci, 13 Nisan 1893’te İstanbul’da 43 yaşında yaşamını yitirdi.
Muallim Naci Edebi Kişiliği
– Tanzimat sonrası Türk edebiyatının ikinci kuşağı içerisinde yer alan şair, yetişme tarzı ve zevk bakımından klasik edebiyat (Divan edebiyatı) anlayışı dairesinde yer almaktadır.
– Ziya Paşa gibi klasik şiiri iyi bilen, özellikle şekil ve zevk bakımından bu edebiyata geniş olarak dayanan Muallim Nâci, tam anlamı ile klasik şiire bağlı kalmamıştır.
– Sanat hayatının ilerleyen döneminde Batı edebiyatını tanıdıkça Batı tecrübesi ve Batılı anlayış çerçevesinde klasik şiiri yenileme çabası içerisinde değerlendirilmektedir.
– 1883’te Ahmed Mithad Efendi’nin önerisiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat sayfasını yönetmeye başladı.
– “Mesud-ı Harabî” takma adıyla yayınladığı aruzla yazılmış gazelleriyle ün yaptı.
– 1884’te Ahmed Mithad’ın kızıyla evlendi. Kayınpederi tarafından Tercüman-ı Hakikat’i eski edebiyat yanlılarının sözcüsü durumuna getirmekle suçlanınca istifa etti.
– Yazılarını, Saadet, Tarik, Mürüvvet, Mirsad, İmdadü’l Midad gazeteleriyle, kendi çıkardığı Mecmua-i Muallim dergisinde sürdürdü.
– Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat dersleri verdi.
– Aruzla ve divan edebiyatının hemen her türünde yazdığı şiirler yüzünden eski edebiyatın temsilcisi sayıldı. Ama yeni edebiyata karşı çıkan, eskiyi savunan bir yazar olmadı, divan şiiri kurallarını da tam olarak uygulamadı.
– Eleştirilerini dilbilgisi ve aruz kurallarına bağlı kalınması noktasında yoğunlaştırdı.
– Recaizade Mahmut Ekrem ve çevresindeki genç şairlerle giriştiği tartışmalar, döneminde Türk edebiyatına yeni bir soluk getirdi.
– Servet-i Fünun yazarlarını önemli ölçüde etkiledi.
– Edebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti.
– Victor Hugo, Sully Prudhomme, Alfred de Musset ve Emile Zola’dan Türkçe’ye çeviriler yaptı.
Muallim Naci Eserleri
Şiir:
1883 – Terkib-i Bend-i Muallim Naci Ateşpare
1884 – Şerâre
1885 – Fürûzan
1889 – Sümbüle
1896 – Yadigâr-ı Naci (ölümünden sonra Şeyh Vasfi tarafından ilk şiirleri ile gazete ve dergilerde kalmış şiirlerinin bir araya getirildiği eser)
Roman:
Mehmed Muzaffer Mecmuası
Eleştiri:
Muallim,
Demdeme I-II-III,
Yazmış Bulundum.
Anı:
Medrese Hatıraları,
Ömer’in Çocukluğu.
Sözlük:
Lügat-ı Naci.
Araştırma:
Osmanlı Şairleri,
İstilahât-ı Edebiyye (Divan edebiyatı hakkında bilgi verir.),
Esâmi.
Mektup:
Muhaberat ve Muhaverat,
Şöyle Böyle,
Mektuplarım.
İntikad
Oyun:
Heder,
Musa Bin Ebi’l-Gazan yahut Hamiyet.
Manzum Destanlar:
Gazi Ertuğrul Bey
Dil Çalışmaları:
Lügat-i Nacî Kamus-i Osmanî
Edebiyat-İnceleme Araştırma
lstılahât-ı Edebîyye
Muallim Naci’nin Eserlerine İlişkin Değerlendirmeler
Ateş-pâre
Divan edebiyatından uzaklaşan ve yeni edebiyat anlayışına yaklaşan şiirlerini, manzum öykülerini, çeşitli olaylara ilişkin yazılmış not niteliğindeki metinlerini içerir. Bu eser de Victor Hugo’dan ve Prudhomme’dan tercümeler de vardır.
Şerare
Divan şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerinden oluşmaktadır.
Füruzan
Tıpkı Şerâre gibi Divan şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerden oluşmaktadır.
Sünbüle
Nazım – nesir karışık bir yapıya sahiptir. Nesir kısmı “Ömer’in Çocukluğu” adını taşır. Nazım kısmı eski şiir anlayışıyla kaleme aldığı metinlerden oluşur.
Yadigâr-ı Nâci
Muallim Naci’nin ölümünden sonra Şeyh Vasfî tarafından derlenen şiirlerden oluşan eserdir.
Musa Bin Ebu’l Gazan yahut Hamîyyet
Manzum destan örneğidir. 226 beyitten oluşmaktadır. Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılışı sırasında büyük bir vatanseverlik ve kahramanlık örneği sergileyen Musa Bin Ebu’l Gazan’ın kişiliği etrafında meydana getirilmiş bir kahramanlık anlatısıdır.
Gazi Ertuğrul Bey
356 mısralık bir metindir. Ertuğrul Bey’in hayatı etrafında ortaya konuşmuş bir trajedi denemesidir. Bu manzume, Abdülhamit tarafından ödüllendirilmiştir.
Mehmed Muzaffer Mecmuası
Roman türünde bir eserdir. İlginç bir yapısı ve hikâyesi vardır. Bu eserin çeşitli bölümleri (toplam 74 sayfa) başta dönemin önemli gazetelerinden biri olan Saadet olmak üzere çeşitli gazetelerde tefrika edilmiştir. Daha sonra 90 sayfalık bir bölüm ilave edilerek bu çalışma kitaplaştırılmıştır. Muallim Naci, bu eserini aslında sahaflardan satın alır. Eser; ezhâr-ı efkâr, ezhâr-ı efkârın menşei, ezhâr-ı efkârın güşâyişi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu kitaptaki en ilginç bölüm ezhâr-ı efkârın menşei adıyla yer alan ikinci bölümdür. Bu bölümde Şeyh Galip’in hayatı anlatılmıştır.
Ömer’in Çocukluğu
Bu eser Sünbüle’nin bir bölümünü oluşturmaktadır. Muallim Nâci’nin 8 yaşına kadarki yaşamını anlatmaktadır.
Demdeme
Bu eser Recaizade Mahmut Ekrem’in Naci’ye hakareti içeren Üçüncü Zemzeme Mukaddimesi ve Tâkdîr-i Elhân’ına karşılık yazılmış eleştiri yazılarından oluşmuştur.
Istılahât-ı Edebîyye
Divan edebiyatı anlayışına bağlı belagat kurallarını ve edebi sanatları açıklayan bir eserdir. Bu eserinde edebiyat terimleri ile ilgili açıklamalar, tanımlamalar yapmıştır.
Muallim Naci Şiirleri
Münâcât
İlâhî cihân-âferîn zü’l-celâlim
Şuhûd-î rübûbiyyetinde avalim
Temâsîl-i erteng-i pür-hikmetindir
Kerîm ü kerem-dîde, mazlum ü zâlim
Huzurunda mahsût-i kalb ü lisânım
Hurûşân-sirişkim, perîşân-mekaalim
Ne hacet var izhâr-ı acz ü niyaza
Bütün iftikarım, bütün ibtihâlim
Muammâ-yı dil bir garîb âferîde
Ne mecnûn ne âkil ne câhil ne âlim
Bilen varsa sensin nasıl nüshayım ben
Bana verdi hayret gumûz-î mealim
Nasıl i’timâd eyleyim mâ-sivâya
Ki her bir demimdir dem-î intikaalim
Beka yoksa dünyâda ukbâda vardır
Benim var mı yoktur demek ihtimâlim
Eder rûh-i Nâcî şu ikrarı tekrar
Masûnü’z-zevâlim, Masûnü’z-zevâlim
Senin lûtf-i vâlânı gözler ümîdim
Senin kurb-i â’lânı özler hayâlim
Şu hâlim olur belki gufranı câlib
Olur belki gufranı câlib şu hâlim
Gazel
Gönlüme sâkîyi mi’mâr eyledim mey-hânede
Allah Allah Kâ’be i’mâr eyledim mey-hânede
Ol kadar çaktım ki tersâ-zâdegânın aşkına
Berke döndüm neşr-i envâr eyledim mey-hânede
Merkez-î feyzimde oldum müstakar hur-şîd vâr
Encüm-i akdâhı seyyar eyledim mey-hânede
Kâ’be-yî kuyun anıp nûş ettiğim sâgarları
Zemzem-î eskimle ser-şâr eyledim mey-hânede
Gel de cûş-â-cûşunu seyr eyle Mes’ûdî’lerin
Başka bir âlem bedîdâr eyledim mey-hânede
Kebûter
Uçtukça hayâl-i yâr gözde
Ârâma bulup medar sözde
Şeh-dâne-yl dîde-yî terimle
Meşgul olurum kebûterimle
Bir öyle enîs-i cân bulunmaz
Amma o da her zaman bulunmaz
Terk eylemiş işte âşiyânı
Hâkî iken olmuş âsumânî
Baktıkça o sun’-i ber-kemâle
Şâhîn-i kaza gelir hayâle
Göklerde gezen o bâl-i menkuş
Bir gün olacak zemîne mefrûş
Hoşnûd musun bu ibtilâdan
Bilmem ne usandın inzivadan
Bir beyza içinde hayli eyyam
Tenhâca kapandın ettin ârânv
Âh olsa idim şu sırra vâkıf
Nerden girip oldun anda âkit
Çıktın büyüyüp fezâ-yı feyze
Hatırda mı tenk-nây-ı beyza
Geh arkadaşınla gâh tenhâ
Hürrüm diyerek uçarsın amma
Gâhî o nigâh-ı vahşet-âsâr
Hiss ettiriyor ki bir gamın var
Etmiş seni de karîn-î hayret
Hürriyet içinde bir esaret
Baksan görünür bu dâr-ı ibret
Sayyâd ile saydtan ibaret
Gördün mü bu dâm-gehte âzâd
Bir damın esîri sayd ü sayyâd
Âlem bu tarîke münseliktir
Yekdîğeri sayda münhemiktir
Bir gurk ana geldi oldu cellâd
Av bekler iken av oldu sayyâd
Bir başka cihan olunsa ibraz
Etsek şuradan seninle pervâz
Dünyâ nedir anmasak unutsak
Âvâreyiz âşiyâna tutsak
Köylü Kızlarının Şarkısı
I
Tepeden iniyor bakın
Şu kızın nişanlısı şanlıdır
Yaradan nazardan esirgesin
Koca dağ delikanlıdır
II
Fese bak fese ne güzel de al
Ne de hoş belindeki morlu şal
Demedim ya ben sana bak da al
O kadar da bakma ziyanlıdır
III
Ne kadar da kızardın aman aman
Neden öyle başına çıktı kan
Beri gel bayılma a kız heman
Yüreğin de pek helecanlıdır
IV
Yakışıklıdır seviyor cihan
Onu ben de pek severim inan
Benim olsa bâri şu kahraman
Olamaz ne çare nişanlıdır
V
Ne darıldın Ahmed”in oynaşı
Darılır mı âdeme kardaşı
Sana benziyor şu dağın başı
Ne zaman bakılsa dumanlıdır
VI
Somurtup oturma darıl da git
Bizi ihtiyara şikayet et
Beni istemekte olan yiğit
Daha şanlıdır daha anlıdır.