Recaizade Mahmut Ekrem kimdir ve nereli? İşte ünlü Türk şair ve yazar Recaizade Mahmut Ekrem şiirleri, lakabı, sözleri ve Recaizade Mahmut Ekrem eserleri.
Edebiyatımızın yenileşme ve gelişmesinde büyük emeği olan ünlü Türk şair ve yazar, 19. yüzyıl Osmanlı dönemi Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Recaizade Mahmut Ekrem, 1 Mart 1847 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş olup lakabı Ağıtlar Şairi’dir. Babası Mehmet Şakir Recaî Efendi, Tanzimat’ın ilk yıllarında “Takvim-hane Nazırlığı” yapmış; şair, hattat, tarihçi olan kültürlü bir insandır. Recaî Efendi’nin soyu Balıkesir’in Kepsut nahiyesindendir ve ailenin bilinen en büyük atası yeniçeri ağalığına kadar yükselmiş Selim Ağa’dır. Recaî Efendi, soyu Gazi Timurtaş Paşa’ya kadar uzanan ve o dönemin köklü ailelerinden birinin kızı olan Rabia Adviye Hanım ile evlenmiş ve bu evlilikten ikinci çocuk olarak Ekrem dünyaya gelmiştir.
Recaizade Mahmut Ekrem, babasından Süryanice ve Farsça öğrendi. 1858’de ilköğrenimini tamamladı, özel öğrenim görerek yetişti. Mekteb-i İrfan’ı bitirdikten sonra (1858) girdiği Harbiye İdadisi’ndeki öğrenimini sağlık sorunları nedeniyle tamamlayamadı. Resmi görevle Trablusgarp’a gönderildi. 1908’de 2. Meşrutiyet’ten sonra kurulan Kamil Paşa kabinesinde Maarif Nazırı oldu. Namık Kemal’le tanışmasının ardından Encümen-i Şuara’ya katıldı. İlk yazıları Namık Kemal yönetimindeki Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayınlandı. 1870’lerden sonra kendisini tümüyle yazılarına verdi. Batı edebiyatından çeviriler yaptı. 1870’te ilk oyunu Afife Anjelik, 1871’de ilk şiir kitabı Nağme-i Seher yayınlandı. Recaizade Mahmut Ekrem, 31 Ocak 1914 günü sabaha karşı İstanbul’da vefat etti ve oğlu Nijad’ının yanına Küçüksu Mezarlığına gömüldü.
Recaizade Mahmut Ekrem (1847 / 1914 )
– Servet-i Fünun sanatçılarını bir araya getirip Servet-i Fünun edebiyatının temellerini atmıştır.
– Tanzimat ikinci dönemini başlatan sanatçıdır. Döneminde üstat olarak tanınır.
– Edebiyat kuramcısı olarak yeniliklere öncülük etmiştir. Yol göstericiliğiyle öne çıkan sanatçı, Servetifünûn Döneminin oluşmasını sağlamıştır.
– Eski edebiyatı savunanlara karşı yeni edebiyatı savunmuştur. Divan edebiyatını savunan Muallim Naci ile kafiye ve edebiyat konusunda tartışmalara girmiştir. Muallim Naci’nin göz için uyak anlayışına karşı kulak için uyak anlayışını benimsemiştir.
– Şiirle ilgili görüşlerini ve eleştirilerini Zemzeme adlı şiir kitabının ön sözünde açıklamıştır.
– Şiirle ilgili görüşleri: “Şiirin tek gayesi güzelliktir. Şiirin gayesi olan güzellik tabiat ve insandadır.” Ona göre “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.” Güzellik gerçeğe uygun olmalıdır. Bu, gerçek sanatın gerçeğidir. “İnsanı düşündüren, insana hüzün veren şiir güzel şiirdir.” Yazar “fikri, hissi ve hayali” olmak üzere üç güzellik olduğunu söyler. Zerreden küreye kadar her şey şiirin konusu olabilir, diyerek şiirin konusunu genişletmiştir.
– Şiirlerinde romantizm akımının etkisi görülür.
– “Aşk” ve “doğa” şiirlerindeki başlıca temalardır. Yaşamındaki üzücü olaylardan dolayı acı ve keder konusunu da sıkça işlemiştir. Genç yaşta ölen çocuklarının etkisiyle ölüm konusuna da sıkça yer vermiştir. Ölümü hatırlatan doğa manzaraları, romantik ögeler, hüzünlü duygular şiirlerinde sıkça işlenen temalardır.
– Hece ölçüsüyle de şiirler yazan sanatçı, çoğunlukla aruz ölçüsünü kullanmıştır.
– Şiirlerinde divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Yeni nazım biçimlerini denememiştir.
– Bütün yapıtlarında sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.
– Roman ve öykülerinde realizm akımının etkisinde kalmıştır.
RECAİZADE MAHMUT EKREM ESERLERİ
Şiir
– Nağme-i Seher (1871)
– Yadigâr-ı Şebâb (1873)
– Zemzeme (3 cilt, 1883-1885)
– Tefekkür (düzyazı ile karışık, 1888)
– Pejmürde (düzyazı ile karışık, 1893)
– Nijad Ekrem (2 cilt, anılarla birlikte, 1900-1910)
– Nefrin (1914)
Roman
– Araba Sevdası (1896-1963)
Öykü
– Saime (1888)
– Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi (1890)
– Şemsa (1895)
Oyun
– Afife Anjelik (1870)
– Atala yahut Amerikan Vahşileri (1873)
– Vuslat yahut Süreksiz Sevinç (1874)
– Çok Bilen Çok Yanılır (1916)
Düzyazı
– Talim-i Edebiyat (1872)
– Takdir-i Elhan (1886)
– Kudemaden Birkaç Şair (1888)
– Takrizat (1896)
RECAİZADE MAHMUT EKREM ŞİİRLERİ
Ah Nijad
Hasret beni cayır cayır yakarken
Bedenimde buzdan bir el yürüyor.
Hayaline çılgın çılgın bakarken
Kapanası gözümü kan bürüyor.
Dağda kırda rasgetirsem bir dere
Gözyaşlarım akıtarak çağlarım.
Yollardaki ufak ufak izlere
Senin sanıp bakar bakar ağlarım.
Güneş güler, kuşlar uçar havada,
Uyanırlar nazlı nazlı çiçekler..
Yalnız mısın o karanlık yuvada?
Yok mu seni bir kayırır, bir bekler?
Can isterken hasret odiyle yansın,
Varlık beni alil alil sürüyor.
Bu kaygıya yürek nasıl dayansın?
Bedenciğin topraklarda çürüyor!
Bu ayrılık bana yaman geldi pek,
Ruhum hasta, kırık kolum kanadım.
Ya gel bana, ya oraya beni çek,
Gözüm nuru oğulcuğum, Nijad’ım!
Güzelim
Nedir bu cevr ü tegafül zaman zaman güzelim?
Kaçıncıdır bu eziyetli imtihan güzelim?
Tükendi sabr u tahammül.. üzüldü can güzelim.
Bu naz ise yetişir artık el-aman güzelim!
Hayat bende mücerred seninle kaimdir..
Neşat ü lezzet ü şevkim seninle daimdir..
Sen olmasan nazarımda güneş de muzlimdir..
Sözün hakikati işte budur inan güzelim.
Gamınla mün’adim oldu tasarrufum özüme.
Seni tefekkür ile uyku girmiyor gözüme.
İnanmak istemiyorsan eğer benim sözüme,
Buna şehadet eder gökte ahteran güzelim!
Bu infiale beca na-beca nihayet ver…
Yine şikayete..şükre.. niyaze ruhsat ver!
İade eyleyeyim ne’şemi cesaret ver..
Nazardan eyleme didarını nihan güzelim…
Kusurum anlamadım çünkü etmedim mesul..
Olurdu mazeretim belki de karin-i kabul.
Senin sükutuna karşı benim melul melul..
Yetişmiyor mu sana ettiğim figan güzelim?
Ne hal ise ben afv et de şermsar eyle..
Küçük düşürmek ile bari ahz-ı sar eyle,
Dahil-i merhametim, vechin aşikar eyle..
Bu şivedir sana şayan ol heman güzelim!
Makber
Ey zâir-i i’tibâr-perver,
Seyr et ne güzel durur şu makber!
Yalnızlığı hoş-nümâ değil mi
Yâ sâdeliği değil mi dil-ber?
Gâyetle hazîn iken o toprak
Üstünde yakışmamış mı mermer?
Nâfında biten nihâl-i gül-bîz
Bak bak ne kadar lâtîf-manzar!
Olmaz mı nazar-rübâ-yı vicdân,
Nezdinde o mevc uran çemenler?
Vermiş ana başka bir letafet
Pişindeki serv-i sâye-güster.
Düşse bu kadar düşer muvâfık
Bir zille ziyâ-yı mihr-i enver.
Seyr et bunu görmedinse şâyed
Mahzunluk içinde şâd bir yer.
Söyle hele pek güzel değil mi
Şu serv ü nihâl ü kabr yek-ser?
Hepsinden anın güzeldi eyvah
Altında yatan zavallı duhter!
(Zemzeme II)
Şevki Yok
Gül hazîn… sünbül perîşan… Bâğzârın şevki yok..
Derdnâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok..
Başka bir hâletle çağlar cûybârın şevki yok..
Âh eder, inler nesîm-i bî-karârın şevki yok..
Geldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok!
Farkı yoktur giryeden rûy-ı çemende jâlenin.
Hûn-ı hasretle dolar câm-ı safâsı lâlenin.
Meh bile gayretle âğûşunda ağlar hâlenin!
Gönlüme te’siri olmaz âteş-i seyyâlenin.
Geldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok!
Rûha verdikçe peyâm-ı hasretin her bir sehâb..
Câna geldikçe temâşâ-yı ufuktan pîç ü tâb..
İhtizâz eyler çemen.. izhâr eder bin ızdırâb..
Hem tabîat münfail hicrinle.. hem gönlüm harâb…
Geldi ammâ n’eyleyim, sensiz bahârın şevki yok!
Yâd Et
Vakta ki gelip bahâr…Yekser
Eşyâda “âyân olur tagayyîr,
Vakta ki hezâr-i “aşk-perver
Yapraklar ile edip tesettür
Bilmem kime karşı hasretinden
Bâşlar nev-hâta bî-te’ahir…
Kıl gökyüzünün letâfetinden
Sifiyet-i “aşkımı tahattur
Yâd et beni bir dakîka yâd et
Bir leyl-i sükûn-nemada tenhâ
Oldukta nesîminin serâb
Kold-ı çeşmin “atf-ı semt-i balâ
Sevdalar içinde nûr-ı mehtâb
Oldukça derûnunâ gamm-ı efzâ
Eyle o geçen demi tezekkûr
Pîş-i nazarın da sath-ı deryalar
Ettikçe temevvic ü tenevvir
Yâd et beni sâkitâne yâd et
Vakta ki sabâha karşı nâgâh
Bir zevrak içinde tek bir insân
Hasretle çekip bir âteşin âh
Titrek ses ile olur gazel-hân
Ol âh hazîn “âşîkane
Ol gamlı terâne’i tahassür
Bî şebhe edince kalb ü hâne
Îcâb te’essür ü tekeddür
Yâd et beni gizli gizli yâd et!
Bir kalb rakik-i nâ-tüvânla
Firkatte be çektiğim bilinmez
Hicrânla, sitemle, imtihânla
Amma ki vefâ-yı dil silinmez
Sevdimse seni bu türlü sevdim
Sensin bana mâye-i tefekkür!
Ettikçe lisânım üzre dâ’im
Eskâr-ı muhabbetin tekerrür
Yâd et beni sen de gâh yâd et
Vakta ki hulûl edip eylül
Müstagrak-ı hüzn olur tabi’at
Vakte kibir iğbirâr-ı meçhûl
Eyler dilini esîr-i kasvet
Seyret o sehâbeyi semâda
Ettikçe hazin hazin takattur
Bir rikkat ile hilâf-ı “âde
Şâyet ola yaşla gözlerin pür
Yâd et beni o zaman da yâd et
Vakta ki durup şu kalb-i gam-nâk
Toprakta nihân olur vücûdum
Vakta ki dolup dehânıma hâk
Şevkinle tamâm olur sürûrum
Tenhâ geceler de bir hayâlet
Manzûrun olunca bittahayyür
Yum çeşmini bâ-kemâl-i rikkat
Bedbahtî-yi aşkım et tasavvur
Yâd et beni gamlı gamlı yâd et
Bülbül
Garipser işiten dasitanın ey bülbül
Garibdir o kadar hal ü şamn ey bülbül
Safa-yı tab’ ile bir aşık-ı tabıatsın
Ki taze taze çemendir mekanın ey bülbül
Çemende hande-i gül mü eden seni nalan
Niçündür öyle demadem figanın ey bülbül
Seninle hem-dem olursa beca değil mi ki dil
Esiridir yine bir dil-sitiinın ey bülbül
Ne dil-sitan ki anın ratıına fedadır hep
Bahar-ı hüsn-bahası zamanın ey bülbül
Beni bitirdi bu sevdi! o za’ila ya senin
Nasıl tahammül eder aşka canın ey bülbül
Bulunsa sende nazırİ tahammül etmez idin
Benim dilimdeki derd-i nihiinın ey bülbül
Çemen çemen ne için devr-i alem etmezsin
Olup baharına peyrev cihiinın ey bülbül
Vatan bahara mtireeeah mı senee de yoksa
Degil mi kabil-i nakl aşiyanın ey bülbül
Senin bana sözünü ben sana hitab edeyim
Olup bu hisde dahı teretimanın ey bülbül
Bedel midir vatana bin eihan velev hepsi
Nazıri olsa riyaz-ı einanın ey bülbül
Vatan muhibbi içinse vatanda yeksandır
Sam ü kahr bahar u hazanın ey bülbül.
RECAİZADE MAHMUT EKREM SÖZLERİ
– O kadar güzel bir vücudun içindeki yürek taş olabilir mi?
– İnsanlar kendileri gibi insanlara yönelirler.
– Ben yalan söylemeyi bilmem ki.
– Bihruz Bey, nereye giderse gitsin amacı, etrafı görmek değil, yalnızca kendini göstermekti.
– Bir adamın sevgilisini düşünmesi ya düşmanlıktan ya aşktan ileri gelir.
– Zararı yok! Bari bundan sonra sevdiklerinizi öyle çabuk çabuk mezara göndermeyin!
– İnsan ne kadar gaddar şeytan… Bununla beraber ne kadar da zavallı şeydir…
– Nazar et hal-i perişanıma bir kerre bemin Yanıyor nâr-ı firakınla serapta bedenim. (Şu perişan halime bir kerecik bak! Senin hasretinle yanıyorum.)
– Sevda garip bir hastalıktır ekseriya geceleri müştedd olur.
– Bağımlılığın her türlüsü sahibine türlü rezillikler ettirir. Özellikle aşk ve sevda, insanı hepsinden fazla maskara eder.
– Kendimi bir dereceye kadar sevdirdimse de yüreğinde istediğim yere ulaşamadım.
– Oturmuş, akıntıya kürek çekiyoruz.
– İnsan mutlu olunca zaman nasıl çabuk geçiyor!