İnziva; köşeye çekilmek, insanlardan uzaklaşmak yani bir köşeye çekilip bâzı fiillerden uzak durma, yalnızlık anlamlarına gelmektedir. Diğer bir ifade ile inziva, insan içine çıkmaktan, topluma karışmaktan kaçıp tek başına yaşama anlamına gelir. Bir başka değişle inziva, dış dünya ile bütün ilgisini keserek, Tanrı’yla birleşebilmek için, insanın kendi içine kapanması demektir.
İnzivaya çekilmek, toplumdan kaçıp hiçbir şeyle ilgilenmeyerek tek başına yaşamak demektir. Münzevi ise topluluktan kaçan, yalnız başına kalmayı seven anlamına gelir.
İnziva örnek:
– Yalnızlık, huzur ve inziva arayanlar buralara gelmeli.(E. İ. Benice)
– Nübüvvet-i Muhammediyye’nin zuhûru yaklaştıkça Rasûlullâh (sav) sık sık inzivaya çekilir ve uzun müddet tefekkür deryâsının derinliklerine dalardı. Zaman zaman evinden çıkar, Mekke’den uzaklaşır, sessiz ve sâkin yerlere doğru giderdi. Bu esnâda rastladığı ağaç ve taşlar: “es-Selâmü aleyke
yâ Rasûlallâh!” diyerek kendisine selâm verirlerdi. Fahr-i Kâinât -aleyhi ekmelü’t- tahiyyât- Efendimiz hemen etrâfına bakar, fakat ağaç ve taştan başka bir şey görmezdi.
– Hz Muhammde (sav)’in Hirâ’da Rabbiyle baş başa kaldığı inziva dönemi, tohumun toprak altındaki mâcerâsına benzer. Burası, keyfiyeti insanlığa ebediyyen meçhul kalacak olan bir tekevvünün (var oluşun) mekânıdır. Îmânın tohumları burada atılmış, ebedî saâdet meş’alesi burada tutuşturulmuş ve hidâyet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm’in beşeriyete armağan edilmesine yine burada başlanmıştır.
– Hz Muhammed (sav)’in Hirâ’daki uzlet ve inzivasından ve daha sonraki dönemlerde de muntazam olarak îfâ ettiği îtikâflarından anlıyoruz ki, bir müslüman ne kadar ibâdet ederse etsin, zaman zaman uzlete çekilerek nefis muhâsebesi yapıp, kâinattaki ilâhî kudret akışlarını tefekkür etmeden tam mânâsıyla kemâle eremez. Bu, her mü’minin yapması îcâb eden asgarî bir vazîfedir. İnsanlara rehber olacak kimseler ise bu tefekkür, tahassüs ve muhâsebeye daha çok muhtaçtırlar.