Abdullah bin Zübeyr kimdir ve Abdullah bin Zübeyr nasıl öldü? İşte İslam halifelerinden Abdullah bin Zübeyr hayatı hakkında kısa bilgi.
Abdullah bin Zübeyr 622 yılında Medine’de dünyaya gelmiş bir komutandır. Eshâb-ı kiramdan. Aşere-i mübeşşereden olan Zübeyr bin Avvâm’ın oğludur. Nesebi Abdullah bin Zübeyr bin Avvâm bin Huveylid bin Esed bin Abdil’uzza bin Kusayyel Kureyşî, el-Esedî’dir. Annesi Hazreti Ebû Bekir-i Sıddîk’in kızı Esmâ’dır. Teyzesi, mü’minlerin annesi Âişe-i Sıddîka’dır. Babaannesi Safiyye, Hz Muhammed (sav)’in halasıdır.
Abdullah Bin Zübeyr (r.a.) Medine’ye hicret eden Müslümanların ilk sevinci ve ilk göz aydınlığı bir hicret armağanıdır. Hicretten sonra dünyaya gelen ilk çocuktur. Onun doğumu ile Müslümanlar büyük bir sevinç yaşamışlardır.
Sevgili Peygamberimizin Medine’ye hicretinden sonra Yahudiler, Müslümanları psikolojik baskı altında tutarak korkutmak istemişlerdi. Kahinlerin, “biz muhacirlere sihir yaptık, çocukları olmayacak’ şeklindeki dedikodularını etrafa yaymaya başlamışlardı. Abdullah’ın doğumu île Yahudilerin yalanları ve iftiraları ortaya çıkmış, kin ve öfkeleri artmıştı. Müslümanlar ise bir bayram sevinci yaşamışlardır. Çocuğu Resulullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimize götürdüler Kucağına alıp alnından öpen iki Cihan Güneşi Efendimiz mübarek ağzından onun damaklarına nur taneciği tükürüğünden sürdü. Adını Abdullah koydu. Ona dua etti.
Abdullah Bin Zübeyr, çocuk yasta olmasına rağmen Sevgili Peygamberimizin yanından ayrılmamıştır. Babası ile beraber yedi yaşına geldiğinde Resulullah (s.a.v.) Efendimize biat etmiş, hayat prensiplerini O’ndan almıştır. O, gittiği yolu bilen, akıllı, ahlaklı, gür imanlı ve büyük azim sahibi bir kahraman olarak yetişmiştir.
O, hem savaşta hem de abid ve zahitlikte kahramandı. Geceleri devamlı namaz kılar, gündüzleri de oruç tutardı. Namazı o derecede huşu içinde kılardı ki; mancınıktan atılan bir gülle, namazı kılarken onun sakalı ile göğsü arasından geçtiği halde onu ne hissetmiş ne de sarsmıştı.
Abdullah bin Zübeyr, 12 yaşındayken Yermuk Savaşı’na (635) babası Zübeyr ile birlikte de Mısır’ın fethine katıldı. 650’de Sait bin As ile Horasan üzerine sefer düzenledi. Cemel Savaşı’nda (656) Hz. Ali’nin yanında yer aldı ve onun piyade birliklerine komuta etti.
Muaviye’nin halifeliğini kabul etmemekle birlikte ona karşı açıkça cephe almadı. Onun ölümünden sonra oğlu Yezit’in halifeliğine karşı çıktı, 9 yıl süreyle mücadelesini sürdürdü. Halife Yezit, Abdullah’ı ortadan kaldırmak için kardeşi Amr bin Zübeyr’i gönderdiyse de Amr, ağabeyine yenildi. Abdullah, Hz Ali’nin oğlu Hz Hüseyin’i kendisine rakip gördüğü için onu Irak’a gitmeye inandırdı. Hz Hüseyin’in Halife Yezit tarafından Kerbela’da şehit edilmesi üzerine Mekke’de halifeliğini ilan etti ve Emirü’l-Müminin unvanını aldı, Medine halkı da onu tanıdı. Emevi valilerinden Hüseyin bin Numeyr, Abdullah’ı Mekke’de uzun süre kuşattı ve Yezit’in ölümü üzerine kuşatmayı kaldırdı (683). Yezit’in ölümünden sonra Abdullah, İslam dünyasının büyük bir bölümünde halife olarak tanındı. Eline geçen fırsatları yeterince değerlendiremedi ve kardeşi Musap bin Zübeyr’in ölümünden (690) sonra da halifeliği yalnız Mekke’de geçerli oldu. Emevi Halifesi Abdülmelik, Abdullah’ı ortadan kaldırmak üzere dönemin ünlü komutanı Haccac‘ı Mekke üzerine gönderdi. Altı buçuk ay süren kuşatma sırasında Kabe mancınıklarla dövüldü. Abdullah, annesinin öğüdüne karşın teslim olmayı reddetti ve savaş alanında şehit oldu.
İBADETLERİ EFSANE SAHABİ
Ömer İbni Abdülaziz bir gün İbni Ebi Müleyke’ye: “Bize Abdullah İbni Zübeyr’i anlat” demişti. O da “Vallahi onun nefsi gibi iki yönlü oluşturulmuş hiç kimse görmedim O, namaza girer, kıyama durur ve secdede dalıp giderdi Rüku ve secdede sırtına, omuzuna kuşlar konardı “Onun namazı, orucu, tüm ibadetleri savaştaki kahramanlığı gibi tam bir efsane idi.
İbni Abbas da onun hakkında sorulduğunda şöyle demiştir:“Allah için namaz kılar, Allah korkusu ile çok sıcak günlerde dahi oruç tutardı.”
On iki yaşlarında iken babası ile Yermük savaşına katılmış. Yine babası ile Mısır fethinde bulunmuştur O, Kuzey Afrika’da Berberîlerle yapılan savaşta tek başına safları yararak komutana doğru saldıran, etrafındaki askerleriyle birlikte komutanı yere seren ve İslâm sancağını dalgalandıran bir yiğittir. Onun yaşlılığındaki şecaat, cesaret ve kahramanlığını, Mekke-i Mükerreme’yi muhasara eden Hacca-i Zalime karşı müdafaasında görmekteyiz.