Bir çok hastalık, aynı belirtileri gösterdiği halde, ancak birbirinden farklı yöntemlerle tedavi edilebilir. Hekim, hastadaki belirtilerin ayırıcı özelliğini ortaya koymaya çalışır. İşte bu araştırmaya ve onun sonucuna «teşhis» denir.
Yakınlarımızdan biri hastalanınca, bunun nasıl bir hastalık olduğunu ve ne gibi tehlikeli sonuçlara yol açacağını bilemediğimizden hastamızı muayene etmesi için bir hekim çağırırız. Zira biz ancak hastanın kendini iyi hissetmediğini ve iç yüzünü bilemediğimiz hastalığının belirtilerini (baş ağrısı, ateş, kızartı ve sivilceler, çeşitli acılar, baş dönmesi, uyuklama, kas gerilmesi, öksürük, boğaz ağrısı, hızlı solunum, güçsüzlük. v.b.) fark edebiliriz.
Hekim, üniversitedeki uzun öğrenim yılları sırasında edindiği bilgiler ve hastanelerde kazandığı büyük tecrübe sayesinde, hastalığın belirtilerine bakarak, hastanın ağrı ve sıkıntılarının gerçek nedenini ortaya Koyar. Bazı durumlarda, hastalığın bilinen belirtileri görünmediğinden, hekim, teşhiste yanılmamak için hastayı bir süre müşahede altında tutar.
Hekim, ancak kendinden emin olduğu zaman hastalığın ne olduğunu söyleyebilir ve kesin teşhisini koyduktan sonra, hastalığı yenmek için en uygun ilâçları seçebilir. Teşhis, hasta üzerinde yapılan titiz bir incelemenin sonucudur. Hekim, görünen belirtileri not eder, hastasına çeşitli sorular yöneltir, onun belirli reflekslerini kontrol eder, stetoskopla dinler ve lüzum görürse çeşitli laboratuvar analizlerine, radyografi ve kardiyogram incelemelerine ya da başka testlere baş vurarak, tedavi süresini saptar ve hastasını sağlığa kavuşturmak için ne yapılması gerektiği konusundaki görüşlerini bildirir.